Saat kaç? Bilmiyorum, gözlerimi tavana dikeli ne kadar geçmişti. Bir saat, İki saat. Sadece yoldan geçen geç kalmışların sesleri kendime gelmemi sağladı. Gözüm sürekli masamdaki“Yazmak istemediğini hayal ettiğinde yazmak istediğini hayal etme gücü olmuyor ve yazmak istediğini hayal ettiğinde de yazmak istemediğini hayal etme gücü olmuyor
Sözüne takılıp kalıyor. Her görüşümde düşüncelerimin ne kadar büyük olduğunu yüzüme vurup duruyor bu sözler. Hâlbuki bir kitaptan dikkatimi çektiği için almıştım bu kelimeleri. Şimdiyse sadece düşüncelerimin ne kadar uzağında olduğumu anlatıyorlar bana.Saatime bakmaya üşendiğim için saati bilmiyor değildim, sadece merak etmiyordum. Gecenin bir vaktiydi işte. Çoktan kararmış zifiri bir geceydi camdan gözüken. Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin müzik notaları, sessiz gecenin içinde sadece benim duyduğum bir yankıyla inliyordu. Ne önümde sabırsızca yazmamı bekleyen kalem, ne saniyelerle dakikaların alışverişini anlatan saat, nede o yankılanan müzik. Hiç biri düşüncelerimin odaklanmasına yardımcı olmuyor bu kez. Hiç bir şeyden, hiç bir yerden düşünüyorum aslında. Belki de düşünemiyorum.Düşünceleri insana ağır geldiğinde her halde koruyucu bir sigorta devreye giriyor ve engelliyor. İyide şu anda yaptığım ne. Bir düşünce sayılmaz mı? Bir düşüncenizin farkında değilseniz düşünmediğinizi söylemeniz mantıklı sayılır mı? Yâda düşüncenizin ne olduğunu bilmemenizin imkânı var mı?Zihnimin derinliklerinde yaptığım kazılarda onca yılın çöpleriyle karşılaşmak yoruyor. Sürekli üzerine yeniden çöp ekliyorum oysa. Cinayetin suç sayıldığı bir çağda ben durmadan öldürüyorum daha doğmayan düşüncelerimi. Elimdeki cesetleri ise gömüyorum çöplerin arasına. Kimse görmemeli, kimse suçüstü yapmamalı. Bir şey hissetmiyorum onları öldürürken. Acı çekip çekmediklerini bilmiyorum. Umurumda değil. Eğer onlar yaşarlarsa ben acı çekeceğim. Kendi çıkarıma bir düşünce olduğunu biliyorum bunun. Yaptığım suç sayılmalı cezalandırılmalıyım belki de. Kim yapacak bunu yine kendim mi? Ben öldürüyorum sonra kendimi ele veriyorum. Yakalıyorum kendimi ve kendimi cezalandırıyorum.Gözlerim yine tavanda. Saat umurumda bile değil. Kendimi yakalamaktan vazgeçtim. Öykülerime ayırdığım bir filmin müzik notaları duru bir sesle gün açan vazifesi görüyorlar artık.