İzlenmeyi, seyredilmeyi seven kaç kişi var diye sorsam, verilecek cevapları, karşılığında sorulacak soruları duyma arzusu büyük bir heyecan yaratır içimde diye düşünüyorum. Hayır böyle bir şey sormayacağım elbette.George Orwell isimli edebiyatçı tarafından “bin dokuz yüz seksen dört” adlı, distopik olarak nitelendirilen romanla literatüre kazandırılan “big brother” kavramını amacı farklı tv programlarıyla neredeyse duymayan-bilmeyen kalmadı. Kontrol edilebilir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yöneticiler için bir yol çizmiş oldu Orwell.Teknolojinin nimetleriyle artık yaşayan bir efsane olan “big brother” yönetici kademesi için işlenmeden önce suçun önlenebilmesi; özgürlükçüler tarafından ise kişisel özgürlüklerin çiğnenmesi olarak görünmekte.Benim aklıma gelmesinin asıl sebebi ise bir internet kullanıcısı olmam elbette. İzleniyoruz çünkü bu sistem herkesi potansiyel suçlu veya azmettirici olarak görmekte.İnternetteki hemen hemen bütün sitelerde artık kayıt sistemi tutulmakta: Kullanıcılara yönelik istatistikler elde etmek ilk amaç elbette (İstatistikleri hizmet olarak geri döndürmek amacında olanlar olduğu gibi eldeki kullanıcı kayıtlarını bir gelir kapısı olarak görenlerin olduğu da muhakkak. Bir çoğu da acemi-amatör hiçbir amaç taşımayan bilinçsiz bir kayıt sistemi amaçlı). Bazıları o kadar aşmış ki –ülkemiz için söz ediyorum- komünite sitesi için tc kimlik no isteme arsızlığı dahi gösterilmekte. Sıradan düşünceye sahip insanlar için bunlar belki bir anlam ifade etmemektedir, benim içim durum farklı; üyelik için e-posta adresi ve rumuz dışında bilgi isteyen sitelere – bir iki istisna hariç çok mecburi hissetmedikçe- kayıt olmuyorum. Belki bendeki; internet ve bu tür konulara meraktan kaynaklanan bir paranoya olarak düşünülebilir. Kendimce haksız değilim.Düşünün! Bir internet sitesi hangi durumlarda ne için kullanılmak üzere sizin kapı numaranıza kadar adresinize, gsm numaranıza kadar telefonlarınıza, annenizin kızlık soyadına kadar şahsi bilgilerinize ihtiyaç duysun? Sitelerde yayınlamış olduğunuz yasadışı içerikse sorun; telekom ip kayıtları hangi abonenin hangi ip ye hangi saniyede ulaştığının kaydını zaten tutuyor, bu da başka bir izleme yöntemi ya neyse; hadi diyelim kamusal menfaatler açısından takibi yapılıyor. Peki internet siteleri, arama motorları?İletişim ağları öylesine zorunluluk halini aldı ki ister istemez kendimiz teslim oluyoruz “ izle beni, beni izle” diyerek. Çünkü alternatifleri yok. Mesela microsoft.Özellikle Microsoft ve Google’ın veya başka benzer bir sistemin kullanıcıları arasından kimin hangi siyasi görüşlere sahip olduğunu, hangi haber kanallarını takip ettiğini, ne tür sağlık sorunlarına sahip olduğunu, maddi sıkıntında olup olmadığını, kimlerle neler yazıştığını-konuştuğunu tespit etmek sistem sahipleri için hiç de gerçekleştirilmesi zor bir olay değil.Kime ne faydası olur bu tür bilgilerin diye düşününce belki biraz saçma gelebilir bu fikirler, benim gibi paranoyak (!) değilseniz. Sıcak savaş toplumsal düzeyde devam etmekte bizim açımızdan çünkü dünyaya kapalı, bihaber bir toplum değiliz. Bilgiye ulaşımda gelişme hızımız avrupadan oldukça yüksek. Bir Afganistan, Irak,Somali, Lübnan, Filistin değiliz.Ülkeler geliştikçe onlarla savaş stratejileri de sahip oldukları teknoloji yönünde gelişiyor.Toplumu ele geçirmek, yoldan çıkarmak, isyan ettirmek kişilerle başlıyor. Damlaya damlaya göl olur, misali. Bana ait eğilimleri, yönelimleri ailem dahi bilmezken kırk yabancı benim hakkımdaki bu konularda teknoloji sayesinde bilgi sahibi oluyor. Beni ne kadar tanırsa zaaflarımı o kadar iyi bilir ve kullanabilir.Velhasılı aslı astarı belli olmayan sitelere üye olurken dikkat etmekte ve internette beyin fırtınası yaparken yanlış anlaşılmamaya dikkat etmek gerek.