http://arsiv.pilli.com/yazi/sosyo-psikopat linkindeki yazıya şerh niteliğindeki yazı dizisinin ilk kısmıdır. Kendi başına bir anlam ifade etmese de, bütünde kazandığı anlam şaşırtıcı seviyededir.“İşbu akvâl, cemiyet dahilindeki derdiser şahsın nâçâr hallerine naçizane bir tesbit niteliğindedir. Faidebahş olursa ne mutlu.”

fikrim yok !!!
fikrim yok !!!

Sosyal olmak fiili öncelikle açıklığa kavuşmalıdır bu tip insanlar için veya insanlarla iyi ilişkilere sahip olmak derken iyi kavramının ne kadar göreceli olduğu. Mesela bir ortama girdiğinde (ofis, sınıf, bakkal vs) selam verdiğin zaman —kısık sesle ve “umarım kimse” duymaz, ama bende selamı vermiş oluyum canım, yani bir ortama girince selam vermeyecek kadar da mal değilim—selamını kimse almıyorsa, veya selamı alıp almadılar mı diye ordakilerin yüzüne bakacak cesaretin yoksa sen sosyal misin?Dünyayı sadece kendisi için yaşayan insanlar, sosyal olmak fiilinden genellikle mutlu olmayı anlıyorlar. Kendini insanlığa adamış tipler ise (bu tipler genelde akademisyenlerdir. Bunların ceddi benden sorulur…….Hakkaten bak) sosyal olmaktan, akademik bir topluluğun katıldığı bir kokteylde, asistanını (veya astını) nasıl azarladığından, veya ona hakaret ettiğinden dik başlılıkla söz etmek olarak anlıyor. İki sınıfa da girmeyen tipler ise, ki bunlar sosyo-psikopatlardır, sosyallik denince 2 Kaf Dağı kadar yükseklikte, Harun ile Karun’un hazinelerinden daha fazla bir meblağ sarf etmedikçe ulaşılamayan, Halley kuyruklu yıldızından bile seyrek görülen/bulunan ve en önemlisi ne olduğu bile bilinmeyen bir olgu olarak anlıyorlar sosyalliği.Onların gözünde sosyallik hiç yapamadıkları bir şey olan arkadaşlık müessesesi en basit olarak. Örneğin akşamları beraber takılabilecekleri, kendi sosyal sınıflarına göre güzel vakit geçirebilecekleri bir mekana gidebilecekleri, cebinde parası kalmayınca bir dolmuş parası isteyebilecekleri bir arkadaş.Çünkü sosyo-psikopat, daha hayatın manasını çözememiş, her sabah güne ilginç bir başlangıç yapmayı bekleyen (mesela sabahleyin camı kırarak odasına giren bir göktaşının sebep olduğu zelzele ile silkinerek uyanmak…), insanlarla konuşurken göz göze kesinlikle temas kurmayan bir tiyniyette olduğundan mütevellit, algısı tam oturmamış, beklentilerine cevap bulamamış bir kişi olarak karşısındakine de aktarabileceği enerji, onda oluşturacağı ruh hali (mood yani) ortalama seviyede bile değildir. İnsan öncelikle sabah uyandığında gün içinde yapacaklarını bilirse, yani hayatı rolantiden 1500 devire 5 saniyede çıkmış bir insan gibi gümbürtüye yaşamassa, bu durağanlık ve program muhakkak ki insanda olumlu değişikliklere sebep olacak ve eğer programının içine biraz dinlenme zamanı koyduysa, o dinlenme zamanının içinde ister istemez insanlarla olumlu münasebetler kurmaya başlayacaktır.( bu söylediklerim aklı elleri ve dilinden 10 kat hızlı çalışan sosyo-psikopatlar için geçerli değildir. Eğer sende bir sosyo-psikopatsan ama genius san hiç kasma derim. Sal gitsin…)Büyük üstadın dediği gibi; “To be continued…”