Şiddetli karın ağrısından dolayı sabaha doğru geldim Etfal’e, tek başıma…

Şişli Etfal’deydim Çarşamba sabahı…

Şiddetli karın ağrısından dolayı sabaha doğru geldim Etfal’e, tek başıma. Yaklaşık bir buçuk sene evvel de benzeri bir rahatsızlıktan dolayı gecenin bi yarısı gitmiştim. O zaman yanımda Necrodome vardı. Her türlü tahlili yaptırtmışlardı, bir sonuca ulaşamamışlardı. O zaman öğrenmiştim, ultrason denen şeyin sadece gebelik testi olmadığını. Gecenin bir vakti oradan oraya gitmiş, hastanede yatıp, kolumda serumla sabahlamış, hastaneden elimiz saçma sapan tahlillerle dolu bir vaziyette çıkmıştık, fedakar arkadaşım Necrodome ile.. Elimizde o kadar tahlil vardı sonucu vardı ama, “ben niye gece boyu acı çektim?”in cevabı yoktu.

Ama bu sefer yalnızdım, gece farklı bir yerde kalmıştım, yanımda “hasta yakını” diye tabir edilen kimse yoktu. İşte sistemin eziyeti burada başladı. Sistem diyorum; çünkü doktor ve hasta bakıcı (yada hemşire,diye tabir edilen doktor asistanı) çok ilgiliydiler. Şu karikatürlerde çizilen veya devamlı eleştirilen sağlık elemanı tipleri yoktu karşımda… Ama, sistem bozuktu bir kere; onların idealist yaklaşımları çarkın dişlileri arasında eziliyordu..

Tahlil için lab’a gönderdiler, lab’da o kadar bekledikten sonra makinanın bozulduğunu söyledi lab görevlisi. 2üst kata çıkacaksın dediler… Ben yürüyemiyor vaziyetteyim zaten, adam bana 2üst kat diyor.. Neyse, NotırDam’ın Kamburu modunda, çıktım sonucu aldım geldim.. Sonucu aldım geldim, baktı Doktor hanım; “Bişeyin yok” dedi. “Ya bişeyim yoksa ben niye burada böyle iki büklüm vaziyetteyim?!” dedim. “Peki, madem oyle bi de Cerrahi’ye göndereyim” dedi. Cerrahi’ye 1paragraf yazı yazdı benle ilgili (ama benim çözemediğim bi dilde) Cerrahi okudu bana sordu rahatsızlığımı bi kaç dokundu filan, sonra 1paragraf da o yazdı, benimle geri gonderdi Dahiliye’ye… Messenger’lığını yaptığım doktor hanım “Görünürde bir rahatsızlığın yok” dedi. Bence Türkçeyi bilmiyorlar, çünkü görünürde ben ölüyordum 🙂 “Sana 2.iğneyi de yapalım, bi de oyle bakalım” dedi. Ben de eyvallah dedim, demez olaydım. Meğer, 2.iğne kalmamış. “Eee” dedim, “napcaz peki?” “Naapcağızı var mı, alıp geleceksin” dediler. Haydaa, “yaa ben niye alıyorum” dedim. Değil mi ama, bu hastanenin bi ilaç deposu filan olmalıydı… “Bitti de ondan. Az once tek bi tane vardı, sen öğrenci olunca yine de kullandım onu” dedi. Bak baak, öğrenci olunca. Yani, başka bi meslek grubunda olsam acımayacaklar da.. Inat ettim, gittim o saatte nöbetçi eczane arıyorum ayağımı sürte sürte.. O acıyla inadım olmasa, beni iki adım oynatamazdı kimse ya.. Geldim, doktor hanım oncekine göre hafifleyip hafiflemediğini sordu. Ya, hafiflese bile beni o kadar yürüttünüz o vaziyette zaten, iyileşse de eskisinden beter oluyo.. Neyse, iğneyi vurulduktan sonra, “dışarıda 2sa bekleyeceksin, bi sonuç alamazsak, başka tahliller yapacaz” dediler. Sanırım bu sefer çok tedbirsiz yakalandım; geçen geldiğimde sağlık karnem ve hasta yakınım olunca beni yatırmışlardı bile… Şimdi ise, dışarıda bekleyeceksin dediler. Yanımda perdeyle ayrılmış bölgede bir hasta vefat edince ben dayanamadım.. 2saati evde beklemek daha hayırlı diyip çekip geldim…

Nasıl mı iyileştim?

Acım gittikçe arttı eve gelince, daha da beter oldum saatlerce.. Uyuyamıyorum zaten.. “Yasak” dedikleri ağrı kesicinin en güçlülerinden (Apranax Forte) aldım bi tane, çok geçmeden sancı geçti..