Mümtaz bir IEEE (Institute of Electrical and Electronic Engineering) üyesi olarak her ay aralıksız, ve istemesem de kapıma getirilen IEEE Spectrum dergisinden bugün ilginç bir ek çıktı. Her yıl belli sayıda alanında çığır açan elektrik ve elektronik mühendisi ve akademisyene verilen IEEE ödüllerini 2006 yılında alanların listesi. Otuz küsur sayfalık bir doküman. EE çok geniş bir alana yayıldığı için bir dolu ilgili ilgisiz insanın biyografisi de listenin içinde. Çalışanları ödül almış olan şirketlerden üçü, Raytheon, Hitachi, ve Pixar da bu ekin sonuna tebrik mesajları eklemişler. Dışarıdan bakınca elbette ki bu şirketlerin üçü de alanlarında bilinen ve başarılı şirketler. Zaten bir şirkette çalışmıyorsanız o şirkete çalışanlarının gözlüğüyle bakmak da çok zor. Ama bazen, bu şirketlerin verdiği tebrik mesajlarından şirketin çalışanlarına olan yaklaşımını yakalamak olası.
Raytheon
Raytheon, Dr Eli Brookner‘a bu şekilde teşekkür etmiş. Aşırı resmi, ve şirketi öne çıkartan bir teşekkür. Zaten ödülü maddi olarak destekleyen de kendileriymiş. E alan ve veren memnun ne demeli…
Hitachi
Hitachi ise kişisel hiçbir yorumda bulunmamış. Kurosawa filmlerindeki samuraylar gibi neredeyse. Kısa ve net. Tebrikler! Şimdi işinizin başına geri dönün.
Pixar
Ama Pixar. Pixar Steve Jobs ile birlikte yaratıcısı olan Ed Catmull için “Sen inanılmaz şeyleri hayata getirirsin, imza: Pixar’daki ailen” demiş. Fazla söze ne hacet.Yakın zamanda Steve Jobs‘un hayatını anlatan iCon adlı kitabi okudum. Jobs’un başarılarını nasıl kazandığını anlatan mükemmel bir kitap. Önemli olan hep ekip ruhu olmuş. Önemli olan hep o aile ruhunu yakalayabilmek olmuş Jobs için ve görülüyor ki bunu Apple’da olduğu gibi Pixar’da da hayli güzel şekilde başarmış. Belki Jobs’un şirketlerine benzeyen bir iki şirket daha vardır. Google [1][2] belki ve kendi alanımdan Digidesign belki… İnsan böyle şirketler görünce feci halde imreniyor. İnsanın şirketi varsa böyle olmalı bence. Başarı sonra kesin geliyordur zaten.
yorumlar
ben bir şirkete kalpten bağlanmanın hep kötü bir şey olduğunu düşündüm. microsoft türkiye’de çalışan arkadaşlarım, şirketlerinden biz (biz office’i şöyle yaptık, böyle yaptık… ulan sen bişey yapmadın ki, redmond’da oturan 1000 kişi yaptı, allah bilir hindistan’da adını bile duymadığımız bir şirket yaptı.) diye bahsetmeye başlayınca tüylerim diken diken olur idi.şimdilerde google sayesinde bu hislerim yumuşuyor biraz. pilli.com.tr olmasa idi, google’da çalışmak isterdim. (ki batarsak denerim herhalde)ama hala microsoft’u tutanları anlayamıyorum.
ama kocaaman ve güçlü bir firmaya ait olma duygusu, şirketin (ilk akla gelen madde) maddi açıdan çalışanını memnun etmesi, ben Microsoft’ta çalışıyorum lafının çevrede yarattığı etki benim Microsoft çalışanı olsam şirketimi sevme nedenlerimden olurdu. E az sayılmaz. Benim ekip ruhu denen meredin çalışan insanın hayatında ne kadar önemli olduğunu da bu örnekteki gibi görme şansım oldu. Herkeslere adam gibi adamlarla çalışmak nasip olsun dilerim hafif tayfası. Sizden ii olmasınlar bi sap dışında ekibimi çok seviyorum,işimi severek yapıyorum, evimde huzurlu akşamlar geçiriyorum (mesaide olmazsam :P)
elmalarla marslıları toplamışız.bazı sektörler diğer bütün hepsine göre biraz daha oyuncaklı olmak zorundadır. bazıları da çok ciddi…malum işleri gereği.bir animasyon şirketi “bakın ne kadar da çocuksuyuz, ne kadar eğlenceliyiz” vb. demelidir. yanyana bir reklam ajansının ve oyuncak şirketininkileri koyalım da öyle düşünelim pixar’ın ilanını…”heey mustafa çok cool’sun adamım. imza: ofisteki kankaların, (ne kadar da arkadaş canlısıyız yihu!)” diye bir koç holding ilanı çıksa, hadi tüketiciyi de geçelim, kimseyle kurumsal iş yapabilir mi koç?
Sirket bagliligi, deli mottolarin ezberlenmesi, “.. icin cali$maktan gurur duymak” aslinda burda pek mumkun degil. Gercekten o rekabetin feci $ekilde hissedildigi Silicon Valley’de cali$sak olurdu ama. (Dukkanlar kar$i kar$iya zaten orda). Burda gozden irak, gonulden irak :-)Bu arada Steve Jobs’dan, yarattigi mac manyakligindan, ve mac manyaklarinin yarattigi mac manyakligindan komple nefret ettigimden artik bahsetmeme bile gerek yok heralde. Ama benim anlamadigim, adam hakkinda birsuru gercek ortaya cikti, Pixar’i satti digital media business icin, Mac’i satti Intel icin, yaptigi yeni bilgisayarlar bugli cikti falan. Hala koru korune var bi baglilik ortada goruyorum.Ama mesela bu Amerika’da dagilmaya ba$layan bir hava. 10 yillik Mac kullanicilari MacOS X yerine Ubuntu kurmaya karar verdiler. Herkes Mac hardware’in ne kadar pahali oldugundan $ikayetci olmaya ba$ladi. iPod’daki dayatma ve uyumsuz DRM bircok insani rahatsiz etmeye ba$ladi. Ama bunlarin yurdumuza gelmesi heralde vakit alicak gene.
@newORDER:Ayni fikirde degilim. Sonucta bu ilanlarin yayinlandigi brosur hayli ozellesmis bir profesyonel toplulugun uyelerine gonderiliyor. Bir diger deyisle, Raytheon’un, Hitachi’nin ne oldugunu bilen kisiler bunlar. Yani Raytheon da Pixar gibi bir tebrik yazisi yayinlatip jest yapabilirdi yapmamis. Ote yandan Hitachi gibi genel olarak tuketici elektronigi konusunda onemli denebilecek bir sirketin de Pixar’inkine benzer bir tebrik yazisi vermesinde sakinca yoktu.Merakim Microsoft gibi “Heleloy hobaley, media center, Xbox, MSN Live, yasasin eglence sektoru!… Cikardik miydi MP3 playerimizi okuycan Apple’in canina… Atac seklindeki ofis asistanimiz ne kadar da sirin degil miiiii?” modunda bir sirketin IEEE James Flanagan madalyasini alan James Johnston’a (ki tanirim seker gibi adamdir kendisi) iki satir ilan verip tebrik edebilirdi. Etmemis. Bu da ilginc olmali.Yalniz boyle bir ilanin uzerine Koc’un kurumsal musterileriyle is yapamayacak olmasi fikrini biraz asiri buldum. Agir abi midir Koc? Sakip Sabanci cok mu agir abiydi? Bu ve buna benzer sirketlerin Turkiye’de kok salamiyor olmasinin sebebi biraz da destekcisi gibi gorundugunuz bu agir abi kulturu. Umarim gecer. Ne diyeyim…
@cfqMac manyakligi hic supheniz olmasin Atlantik’in bu yakasinda olanca hiziyla suruyor. Detaylarina girmeden soyluyorum, ses kayit muhendisleri, tasarimcilar, fotografcilar, besteciler ve sanatcilar oldugu surece de dagilmayacak. Ama kisisel olarak Ubuntu’yu seversiniz ve bunu ifade edersiniz o ayri. Ben de Danimarka usulu tarcinli corek seviyorum mesela. Amerikalilarin hepsi donut yerine Danimarka usulu tarcinli corek yemeye baslamis hem!… 🙂
Ben bu aralar akşam 9 dan önce ofisten çıkamıyorum, ama yanımda çalışan yarı-zamanlı çocuğu saat 6 da gönderiyorum. Birkaç kez “İsterseniz kalabilirim iş bitene kadar” dedi. Ben de her seferinde aynı şeyi söyledim, mesai verilmediği sürece kalma, hakkını yedirme diyorum. Çocuğun ilk işi, ve benim gibi eleman olduğu günleri unutmayan bir patrona rastladı, ne talihsizlik..Talihsizlik, çünkü benim ilk patronumun ne kadar sefil bir insan olduğu anlatmak için hep aynı şeyi söylüyorum soranlara “Akşam 9 da gidiyor eve, çünkü yeni doğan bebeğinin ağlamasına tahammül edemiyor”, bunu kendisi pişkin pişkin sırıtarak söylemişti. Tuvalette 10 dk dan fazla kalırsam kapıyı vururdu bu adam çok kaldın diye..Ama onun sayesinde kendimi ezdirmemeyi, hakkım olan için savaşmayı öğrendim. Çünkü kavga etmeden ne zam ne izin alabiliyordum.Bazen ben bu çocuğa kötülük ediyorum diyorum kendime, zam vakti geldi, çocuk zam istemedi bile. Bir ara karşıma alıp “Bak sen istemezsen kimse zam vermez” konuşması yapmam lazım galiba…