Kapı çalar… Kapı açılır… Diyalog başlar…Expresyon- Hoş geldin. N’aber?X- İyidir.. Senden n‘aber?Expresyon- Yazıyla uğraşıyorum hala bitiremedim.X- Geçen gün yazıyordun ya, bitmedi mi hala?Expresyon- Yok bitmedi. Girişi yazdıktan sonra devamını getiremedim.X- Neden? Bak kızdım şimdi sana! O yazıyı yazmak için beni kovdun, sen varken yazamıyorum diye bağırdın bana…Expresyon- Yahu yazmamamın seninle ya da başkasıyla alakası yok.. Ya da evet var ama o sen değilsin..X- Senden önce başkası mı yazdı yine yoksa :)Experesyon- Zaten internette bu konu hakkında birçok yazı var ama çok fazla üzerinde durulmamış ve zamanı geçmiş yazılar… Düşünsene; uzmanlar artık 200’de 1 görülen bu hastalığın sebebi bulamadık(!) derken, aynı zamanda başka bir uzman başka bir yazıda, ağır metaller bu tür hastalıklara neden olur diye vurguluyor. Bu nasıl çelişki profesörüm uzmanım demez mi insan! Diyemiyorum işte! Hem ben kendi kişisel görüşlerimi de yazmak istiyorum… Ama nasıl?X- Nasıl yani nasıl? Sen şu yazdığın giriş yazısını göstersene bana, bakalım ne yazmışsın…Expresyon- İşte burada. Ama sesli oku. Benim yazdığımı başka birinden duymak hoşuma gidiyor :)X- Kurşun!!!Soğuk bir silahtan, namlu çıkış hızı bilmem kaç olan, bilmem kaç mm.lik bir kurşunun insan vücuduna sebep olacağı hasarlardan söz etmeyi o kadar çok isterdim ki. Anlatımı kısa anlaması kolay olurdu. Kendimce önerilerde de bulunurdum; silahla şaka olmaz! Mafyadan uzak dur! Vs.. vs.. gibi…Aynı zamanda “ağır metaller” diye de bildiğimiz yaşamı ve insanları etkileyen, en zehirli maddelerden olan kurşunun insan beynine verdiği zararlarX-Tamam işte güzel başlamışsın. Bu şekilde devam et bence, ne düşünüyorsan onu yaz.Expresyon- İyi de X’cim bu ciddi bir konu. Yani ben, “bu adamı neden seviyorum?” konulu bir yazıdan söz etmiyorum,o beni ilgilendiren bir konu olur. Ama bu konu önemli, tüm insanları ilgilendiriyor ve her ne kadar araştırma yapmış olsam da, bu konuyla ilgili bir uzmanlık belgem yok.X- House dizisinin bir bölümünde bu konu ele alınmıştı; tersanede çalışan bir adam oğlunu sürekli tersaneye götürür ve çocuk 20 yaşına geldiğinde kanser olduğu anlaşılır. İlk önce doktorlar sebebini bulamaz, ama sonra çocukken soluduğu kirli havanın etkisiyle oluştuğu anlaşılır. Döküm demirden soluduğu kuşun karaciğer kanseri olmasına sebep olmuş yani.. Peki, nasıl hastalığın sebebini bulamadık diyorlar? En azından birkaç sebep göstermeleri gerekir!Expresyon- Evet gösteriyorlar ama emin olmadıklarını söylüyorlar… Mesela genetik olabilir ama henüz araştırmalarımız devam ediyor diyorlar. Çevre kirliliği de olabilir ama kesin sonuç yok diyorlar. Bu nokta da, yani çevre kirliliği, sağlıksız hava devreye girdiği anda araştırıp bakıyorsun ve bunlardan olabilecek hastalıklar çıkıyor karşına –anemi – kanser – çocuklarda hiperaktivite sendromları – zekâ geriliği-doğuştan ya da çocuklukta ortaya çıkan sinir sistemi ve fiziksel gelişim bozuklukları ve daha sayamadığım birçok hastalık… Ve bu ağır metallerin en tehlikelisi olan kurşun için “kurşun beyin öldürücü bir maddedir!” deniliyor. 2003 yılında türk doktorun mucizesi diye çıkan bir haber bütün bunları doğruladı, ve birçok çocuk için umut oldu… Fakat sonrasında yine sessizlik! Ve yine enteresan olan bir şey daha var ki; son 3 senedir bu ve buna benzer hastalıklar hakkında artık hiçbir sitede ya da gazete ve televizyonda doğru düzgün, olumlu yada olumsuz haber çımıyor. İşte bu durum çocukların sessizliğini daha da körüklüyor!X- Eğer öyleyse bende de şu anda bu hastalıklardan biri olması çok muhtemel… Yanılıyor olmayasın Expresyoncuğum?Expresyon- Peki.. Bir örnekle anlatayım o zaman ben sana. Diyelim ki zeytinburnuna gideceksin ve zamanın da var. Taksimde durakta bekliyorsun otobüsün gelmesini. 15 dakika geçti ve otobüs hala gelmedi. Ama senin zamanın var bekleyebilirsin, bekliyorsun. 20, 25 ve derken 30 dakika geçti… Otobüs hala gelmedi… Ne yaparsın?X- Sinirlenirim tabii ki. Sen anlatırken bile tahammül edemedim.Expresyon- Hayır. Senin şuan da ki durumun benim anlatımımda ki; “beklemek” kelimesinin yarattığı psikolojik gerilim sadece. Bu başka… Düşünsene zamanın var ve durakta beklerken sinirleniyorsun. Nedeni: eksoz dumanını istemeden de olsa soluyorsun ve soluduğun bu kirli hava beynini uyararak çabuk sinirlenmene sebep oluyor. Bir süre sonra etkisinin geçtiğini düşünsende, soluduğun zehir beynine hasar vermek için çoktan harekete geçiyor. Aynı şey trafikte de sürekli oluyor. Taksiciden tut, keyif için arabasına atlamış gezen adama kadar trafikte herkes hep gergin.X- Güzel bir örnek, mantıklı.Expresyon- Evet bende bu yazıdan ilham alarak söyledim bunu, gerçekten güzel bir örnek.X- Ağır metaller deyip sadece kurşundan söz ediyorsun ama sen. Ya diğerleri?Expresyon- Diğerleri de var tabii ki. Kurşun en tehlikelileri olduğu için üstünde çok fazla duruyorum. Uzmanlar genel olarak ağır metal zehirlenmesinin etkilerini ve alındığı kaynakları yine burda açıklamışlar Yine anlamadığım bir konu da küresel tehlikenin yaşandığı şu dönemde alınacak önlemlerin medyada çok fazla ön planda tutulmaması. Sanki bilerek yapılıyor herşey. Örneğin şu ağır metaller öyle tehlikeli ki! 2003 yılında bir türk doktoru konuştu ve sustu. Sanki susturuldu. Ağır metaller günümüzde bir çok yerde kullanılıyor, vazgeçilmesi imkansız olarak mı görünüyor acaba? Bu metallerin kullanılmaması insanlığın sonu mu olur? neden insanlar yeterince uyarılmıyor? Hangisi önemli; mevsim değiştikçe modada ki değişime uymak mı? yoksa mevsim değişikliklerinin çocuklarımıza ve bize yaşataçağı olumsuz etkiler mi? bu soruların cevabını kim verir ki? Of sinirlendim yine! En kötüsü de olabilecek hastalıkların birçoğunun çaresinin bulunamaması 🙁 “Küresel ısınma var dünya çöl olacak” dediğimizde, insanlar dünyanın yok oluşunu sağlıklı bir şekilde izleyeceklerini sanıyorlar ya, o yüzden harekete geçmiyorlar. Hep, bana bir şey olmaz havasındalar. “Bu zehirler senin genlerini olumsuz yönde değişime uğratırken dünyayı da yok ediyor ey âdemoğlu! Elini çabuk tut, harekete geç! Eğer harekete geçemiyorsan bil ki senin beynine çoktan girmiş bu kurşun! Bu zehir! ” Dedim ya 2 sene önce 1000 çocukta 1 görülen bu hastalık 2007’de 200 çocukta 1 görülüyor. Her geçen gün artıyor. Bu zehirler yeni nesli zihinsel ve fiziksel olarak tek başına hareket edemeyecek duruma getirecek… Tam da dünyayı tehdit eden küresel ısınma karşısında sağlıklı beyinlere ihtiyacımız varken. İnsanların artık daha bilinçli olması gerekiyor. Otistik bir çocuğun annesi çocuğunun neden otistik olduğunu hala bilmiyor, “Allah böyle verdi” diyor o kadar.. Hoş, bir profesör çıkıp kesin nedenlerini anlatmadığı sürece hiçbirimiz bilemeyeceğiz çocuklarımızın neden zihinsel ve fiziksel gelişiminde bozukluk olduğunu! Bu konuda bir iddia bile atamayacağız ortaya! İşte bu yüzden yazamıyorum yazıyı…X- Yok yok, yaz bence sen bu yazıyı.Expresyon- Yazamıyorum…X- keşke bu konuştuklarımızı kaydetseydik, sesli bir şekilde gönderirdin ilgili siteye.Expresyon- E süper bir fikir bu! Ne konuştuğumuzu hatırlamıyor musun? Kaydetmeye gerek var mı sence? Yazarım ben bu diyalogu!X- Tabii ki hatırlıyorum, ama konuşmamızda ki tonlamalar daha etkili olur diye söyledim.Expresyon- Bu konu ciddi bir konu zaten, tonlama olmadan da anlamak zorunda insanlar… Dublajını da kendileri yapsınlar… E yazayım o zaman ben… Hım?X-Tamam. Ben de gideyim o zaman…:(Expresyon- Tamam tamam, bi kahve yapayım da sana, içtikten sonra gidersin… ;)X- :))
yorumlar
Eklediğiniz linklerin birçoğu açılmıyor, öncelikle onu belirteyim. İkincisi bu x ile olan diyalog yerine konuyu yazsaydınız biz de okurduk. Merak etmeyin, güzel de olurdu.Üçüncüsü konuyla birebir alakası olmasa bile Geo’nun nisan sayısında afşin termik santrali anlatılmıştı. İlçede termik santaralin şekillendirdiği bir hayat var. Hem iş buldukları için çok mutlular, hem de bir taraftan zehirleniyorlar. Kanser oranı artmış, havada kömür kokusu hakim. Ama umutları yine de bu santrale bağlı.
haklısınız sanırım benim link ekleme sorunumdan kaynaklanıyor, düzeltileceğinden emin olabilirsiniz. (inşallah) diyalog olmasının sebebi ise herhangi bir iddia ortaya atamıyor olmak. “x ile olan diyalog yerine konuyu yazsaydınız bizde okurduk” dediğinize göre yazıyı okumamışsınız. yani ben bunu anlıyorum.. böyle daha güzel olur diyerek yazılmış bir diyalog değildir. önemsenmeyen önemli bir konunun üzerinde durulmasını isteyen bir diyalogdur. dediğiniz gibi Geo’nun nisan ayında konu ettiği afşin termik santrali, konu hakkında ne yazık ki yeterli sonuç ya da anlatım değildir.ayrıca, konu zaten yazılacak ve güzel olacak…
Yazıyı okudum, efenim. Neden okumadığımı düşündüğünüzü bilmiyorum. Okumadığım yazının linklerinin açılmadığını nasıl söyleyebilirim ?Yaptığınız diyaloglar konuyu bölüyor. Kastettiğim buydu. Sizce problem yoksa, benimde görüşümün bir önemi yok.
yorum için teşekkür ederim.. teknik bir sorun var umarım ki giderilecek. yazının konusuna değil de diyaloğa neden bu kadar tepki gösterdiğinizi de anlamadım. vurgulanan konu diyalog olarak verilmiştir, başlıkta da belli oluyor zaten. başlı başına tek bir konu da ilerleyen diyaloğun neresi nasıl bölünmüş?
yazının diyalog olmasının sebebi budur. sorunuzun cevabı yine diyalogda geçiyor.ayrıca görüşlerinizin tabii ki önemi var. özellikle konu hakkında.. saygılar..
Sanki konuşma havasında geçtiği için daha çok etkiledi beni…Direkt bir yazı olsaydı okumayabilirdim…Gördünüz mü kişiye göre değişen bişi…Ben böyle sevdim ve daha kolay anladım (bazen dolaylı yollardan anlatımlar daha başarılı olabiliyor, anlayışım kıt değil yani:)…expresyon sen bi de öbür türlü koy yazını:)
offf offf peki efenim, istediğiniz, tek tek göstermem ise buyrunuz! Yoksa diyaloğa falan takmış değilim.
deyinceye kadar neden bahsettiğiniz anlaşılmıyor. Sonra yeniden kendi aranızda konuşmaya devam ediyorsunuz, ancak konu hakkında bilgi yok. Çünkü linklerde açılmıyor.Sonra House dizisi üzerinden örneğe geçiyoruz. Ancak tersane ve ağır metal arasındaki bağlantıyı yorum olarak veriyorsunuz? Ben bilimsel olarak aradaki bağlantıyı bilmiyorum. Sizde anlatmıyorsunuz. Sonra bir komplo teorisi öne sürüyorsunuz. Ya da biz böyle anlıyoruz, toplumun özel olarak susturulduğunu ima ediyorsunuz.Ki! Bildiğim kadarıyla kanserin nedeni henüz tam olarak bilinmiyor.
Neden diyemiyorsunuz? Bunu da bilmiyoruz, görüşlerinizi açıkca yazmamışsınız. Konu hakkında da yorum yapamam, çünkü bilmiyorum!Yazıyı sevdim; ağır metaller ve etkileri hakkında bilgilenemedim :))Konu hakkında söyleyeceklerim bu kadar, uzamaması için; izninizle ben çekiliyorum.Saygılar, benden….
Expresyon insanı çift http yazmışsın birini sil düzelir..
özür dilerim linklerle ilgili sorun yaşadığımı tekrar söylemeliyim.. tabii ki söylediklerinizde haklısınız güncelleme geç gerçekleşiyor sanırım düzeltmelerim görünmüyor.umarım bilgilendikten sonra söylecekleriniz olur, çekilmenizi istemem:)
untouchable zen insanı, sildim hala olmadı 🙁
Artık ilgilenenler; isterlerse uğraşıp okurlar işte linklerdeki yazıları. Zaten adresleride verdin.. Gerek yok yani iki nokta üstüste ve parantez açmana…
dialog, ilginç ama bu dialog neden bu kadar sade sanırım X de sizsiniz ve kendi kendinize sorular sorup cevap veriyorsunuz merakımı mazur görün siz arkadaşlarınızla otururken bu kadar bilimsel olaylardan mı konuşursunuz bence daha güzel olabilirdi…….ama yinede ugraşınız için teşekkürler.
Ben teşekkür ederim…Diyalog baştan sona gerçektir.. Bu kadar sade değildi tabii ama bazı bölümler gereksiz diye çıkarıldı. Arkadaşım x’le de her zaman olmasa da zaman zaman bu tür muhabbetler ederiz.. Siz de deneyin, güzel oluyor :)O kadar üzgünüm ki şu anda, benim için önemli bir konuyu yanlış ifade etmişim… Konudan çok, bütün ilgiyi diyaloga çekmişim farkında olmadan. Suç bende. Öyle ki; hep söylerim “ben konuştuğumu yazamam, yazdığımı da konuşamam” diye. Şimdi kendi kendi mi haklı çıkarıyor olmama sevinsem mi, üzülsem mi bilemiyorum.Yazı kesinlikle değişecek bundan emin olabilirsiniz. Bakın nasıl da güzel yazıyorum ben! demek için değil; önemli bir konuyu daha iyi vurgulamak için :)Tekrar söylemek isterim, diyalog baştan sona gerçektir. Gerçek olmasaydı bu kadar heveslenmezdim yazmaya…
sayın expresyon yazınızın anlatmak istediğini çok net bir şekilde anlatıyorsunuz (en azından şöyle de diyebilirim bu hassas konuyu bir daha ele alıp yazacaksınız eminim daha güzel olacak bu yazıyı o yazacagınız yazıya giriş bölümü veya sinopsis i olarak görün ) diyorsunuz ki yazı daha uzun du ben kısaltım belki yalnış yerleri kestiniz belki o uzun haliyle daha güzel olabilirdi. ve unutmayın dialog yazmak gerçekten meşaketli bir iştir. yeni yazınızı bekliyorum ve iyi olacagından eminim……bu arada bu çocuklar hakkında biraz araştırma yaptım gerçekten çevre faktörünün bu kadar etkili oldugunu bilmiyordum.
Böyle düşünen insanlarla bende her zaman karşılaşıyorum. İnsanların bu konudaki cahilliğini ne yazık ki normal karşılayamıyorum ve her fırsatta hastalıkla ilgili bilgilendiriyorum bu insanları, ama milli eğitimin yaptığı bu anket beni şaşırtmadı. Otizme çare bulunamadığı için artık kimse bir şey yapmak istemiyor ya da uğraşmak istemiyor. Otistikler için milli eğitimin açtığı okullarda zaten doğru düzgün eğitimciye rastlamak zor. Olanların da maaşı zor ödeniyor.. Ailelere böyle bir anket hazırlamak, olayı bilimden ve eğitimden iyice uzaklaştırmak, bazı çok bilenlerin(!) işine geliyor.Konuyla ilgili daha detaylı bir yazı hazırlamaya çalışıyorum. Biter bitmez göndereceğim hafif’e. Ama yeri gelmişken, otistik ve farklı gelişen çocuklar hakkında biraz içimi dökmek ve önce toplumun yani bizim biraz daha bilinçlenmemiz gerektiğini söylemek isterim…İlk bakıldığında hiçbir şey yapamaz olarak görünseler de; tango yapan, drama oynayan, yemek yapan, ata binen, annesi için (resmi ve dini tatilleri de hesaplayarak) ajanda hazırlayan ve daha neler neler yapan, yapmak isteyen otistik çocuklar var. En büyük sorunları, toplumun onlar hakkında yeteri kadar bilgili olmayıp, onlara başka dünyadan gelen insanlarmış gibi bakmaları. Bu yüzden sokakta tek başına gezen otistik bir çocuk göremeyiz! Onlar göz temasından kaçınırken, bizim onlara acıyarak bakmamız onları bizden daha da uzaklaştırıyor.Ne yapabiliriz?Acımaktansa alışmaya çalışmak, onları farklı değil de kendiniz gibi görmek, kendiniz gibi davranmak (tıpkı yolda gördüğünüz, tanımadığınız normal bir çocuğa davrandığınız gibi)özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri uzman eğitimcileriyle farklı gelişen çocukları bir çok anlamda eğitirken, aynı zamanda onları toplumsal hayatın soysal birer parçası haline getirmeyi amaçlıyor, ve bizlerden de bu anlamda yardım istiyorlar.Ama bunun için ne yazık ki internetten yeterli verimi alamıyoruz. Zaten en etkili olanı da gidip o çocukları yerinde görmek. Çünkü onları sokakta görmek imkânsız. Ve sebebi de ne yazık ki bizleriz. Biz onları nasıl farklı görüyorsak onlar da bizi farklı görüyor ve buna alışamıyor. Bu konuda maddi destek olmaktan daha değerlidir onları kabullenip normal görmek… Toplum olarak önce bunu başarmalıyız!
Efenim geri geldim, ilk yorumumdaki gibi huysuzluğum da yok, üzerimde.The Practise dizisini hatırlayanlar olacaktır. Oradaki bir bölümde çocuk oynadığı parktaki metallerden, naylon vs. gibi eşyalardan hastalanmış. Aile dava açıyor, davayı kazanıyorlardı. Bu aralar televizyonlarda da sürekli çin malı eşyaların kanser yaptığı söyleniyor.Eklemeden, duramadım. Ayrıca ILO’nun çocuk işçiliğine hayır sloganlı bir projesi var. Göz atmaktan zarar gelmez.
Nevdalist; efenim ne huysuzluğu, bense yazımı tekrar şereflendirdiğin için teşekkür etmem gerektiğini düşünüyorum. -hatta düşünmekle kapmayıp- teşekkür ederim. Sözünü ettiğin diziyi hiç izlemedim. Ama verdiğin bilgi ile -o bölümü- inan izlemiş kadar oldum. Yazdığım bu diyalogda tam da bunu demek istemiştim ama asıl amacım olayı gelele yaymaktı. Yani sadece çocuklarımız değil biz büyükler de günlük hayatta bilinçsizce (ne kadar tehlikeli olduğunu bilmediğimiz için) ağır metallere, kimyasal maddelere istemeden de olsa yakınız. Örnek: Hava kirliliği, döküm demir, porselen veya çelikten yapılmış banyo küvetleri, piller, konserve gıdalar,kimyasal gübreler, kozmetik ürünler, toz, endüstriyel bölgelerde yetişmiş gıdalar, benzin, saç boyaları, kurşunlu cam, boyalar, böcek öldürücüler, lastik oyuncaklar, musluk suyu, ve sigara dumanından kurşun maddesini almakla kalmıyor vücüdumuzda bir güzel muhafaza ediyoruz. Uzmanlar kurşun için, “Kurşun beyin hücre öldürücü bir maddedir. Çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda yüksek kan kurşun değerleri ile öğrenme problemleri, hiperaktivite sendromları, zeka gerilemesi problemleri arasında bağlantı tespit edilmiştir.” Diyor. Ve bu noktada da otizmle bağlantı kurarak otizmin (kanıtlanamamış) sebepleri arasında yerini buluyor; kurşun, diğer ağır metaller ve çevredeki zararlı kimyasallar…Biz büyükler bu maddeleri vücüdumuzda barındırarak genlerimizin değişimine sebep oluyor, doğacak çocuklarımızın hayatını tehlikeye atıyoruz.Ne otizmin çaresi var, ne de otizmin sebeplerinden kurtulma şansımız.Bu yazı ile bilenlere hatırlatmak, bilmeyenlere de anlatmak istedim.Dilerseniz otizmi ve otizmin (kanıtlanamamış) sebeplerini buradan da öğrenebilirsiniz.Bu arada yeri gelmişken majorian’ın yorumunda söz ettiği anket hakkında, Türkiye Otizm Platformunun (TUROP) kınayan! yazısını linklemekten gurur duyarım.Çocuk işçiliğine hayır projesi mükemmel. Toplumun da desteği ile umarım sonuna kadar devam eder. Taa ki “çocuk işçiliğine hayır” demek için bir sebep olmayana kadar.
gidelim buralardan..
http://www.youtube.com/watch?v=ggqrEMtA3TU
yapamadım link vermek istedim olmadı!!
yapamadım link vermek istedim olmadı!!