* Kelime anlamı olarak Hint üslubu, Hint tarzı anlamına gelen bu tamlama; 17. yüzyılda edebiyatımızda ortaya çıkan bir akımı adlandırmak için kullanılmıştır.* Bu anlayışın temelinde İran’daki müstebit ortamdan bunalıp Hindistan’a giden Türk kökenli grupların etkisi vardır.* Sebk-i Hindi akımı sadece ülkemizde değil İran, Afganistan, Azerbaycan, Tacikistan ve Hindistan’da da kendine taraftar bulmuştur.* Bu tarzın bizim edebiyatımızdaki temsilcileri arasında Nâilî, Nebî, Fehim-i Kadim, İsmetî, Şehrî, Şeyh Gâlib gibi isimleri saymak mümkündür.* Bu tarz şiirlerde hayal önemli bir yer tutar. Anlama biçimden daha çok önem verilir. Şiirlerin anlaşılması güç bir yapısı vardır. Zıtlıklar ve abartma karşımıza sürekli çıkar.* Divan şiirinde o zamana kadar kullanılmış mazmunlar bir kenara bırakarak kendi kalıplarını ortaya koymuştur bu anlayış.* Şairler sözlüklerden kelimeler bulup bunları şiirlerinde kullanmaktan çekinmemişlerdir. Sebk-i Hindi’de süslü ifadelerin yer aldığı, tamlamalara boğulmuş şiirler çıkar karşımıza.* Tasavvufî konular, insan, ıstırap konuları şiirlerde sıkça olarak işlenmiştir.* Redif bu anlayışta kendine geniş bir kullanım alanı bulmuştur:

* Şevkuz ki dem-i bülbül-i şeydada nihanuzHünuz ki dil-i gonçe-i hamrada nihanuz(“Çılgın bülbülün şakıyışında gizli olan iştiyâk ve kıpkırmızı goncanın kalbinde gizlenmiş kanız.”)* Biz cism-i nizar üzre döküp dane-i eşkiÇün rişte-i can gevher-i ma’nada nihanuz(“Biz, zayıf bedenimizin üzerine göz yaşı tanelerini döküp manâ incilerinin dizili olduğu can ipliği gibi görünmez olduk.”)* Olsak n’ola bi-nam u nişan şöhre-i ‘alemBiz dil gibi bir turfe mu’ammada nihanuz(“Âlemde, isimsiz ve tanınmaz olsak ne olur, şöhret bulsak ne olur; biz, gönül gibi acâyip, girift bir bilmecede gizliyiz.”)* Mahrem yine her halümüze bad-ı sabadurDa’im şiken-i zülf-i dil-arada nihanuz(“Sevgilinin saçının kıvrımlarında gizli olmamızdan dolayı her hâlimizi bilen sırdaşımız, bâd-ı sabâdır.”)* Hem gül gibi rengini-i ma’nayıla zahirHem neş’e gibi halet-i şahbada nihanuz(“Hem gül gibi manâ güzelliği, çeşitliliği ile âşikâr; hem de neşe gibi, şarabın tabiatında gizliyiz.”)* Geh hame gibi şekve-tıraz-ı gam-ı ‘ışkuzGeh nale gibi hame-i şekvada nihanuz(“Bazen kalem gibi, aşk gamından şikâyetleri yazarız; bazen de inilti gibi, şikâyetleri yazan kalemde gizliyiz.”)* İtdük o kadar ref’-i ta’ayyün ki NeşatiAyine-i pür-tab-ı mücellada nihanuz(“Ey Neşâtî! Görünülürlüğü o derece ortadan kaldırdık ki cilâlanmış, parlak aynada sır olduk.”)* Sebk-i Hindi, her ne kadar devrin diğer divan şairleri tarafından eleştirilse de edebiyatımızda kendine yer bulmuştur. Hatta çağdaş şiirimizin ilk temsilcisi olarak görülen Şeyh Galip gibi bir ismi bile kendi safına çekmeyi başarmıştır.