bilindiği üzere uyuşturucu bağımlılığı ülkemizde de gittikçe büyük bir sorun haline gelmiş durumda. uyuşturucu bağımlılığı derken uyusturucu sözü afyon ve afyon kökenli maddeler için kullanıldı.çok eskiden elime geçen bir kitabın arka sayfasındaki yazısında uyuşturucu bağımlılığı için son (o zamanlarda) zamanlarda üretilmiş ve konuda büyük başarı getirmiş bir ilaçtan bahsedilirken, ismi geçen ilacın türkiyeye sokulmasının ve kullanılmasının yasak olduguna değinilmişti. aynen türkiye ismi ve mafyanın baskılarından dolayı sağlık bakanlığının bir türlü gerekli izinleri vermediği yazılıydı. kitabın adı: haşhaşdan eroine. yazarı: martin booth. sabah yayın evinden basılmış oldugunu hatırlıyorum.bu bahsedilen ilacın kullanımında yüksek bir doktor kontrolunun gerekli oldugunu bir şekilde hakıkında yaptığım kucuk arastirmalardan sonra öğrenmiş durumdayım. bir çok kişinin bildiği üzere bu madededen arınmak için bağımlıların karşılaştığı en büyük zorluk bırakmaya başladıkları ilk 72 saatte karşılaştıkları durumdur. kısaca 72 saati geçirdiniz geçirdiniz geçiremediniz nice 72 saatler sizi bekliyor demektir. evet ilk bakışta 72 saat çok da zor bir şeymiş gibi durmuyor. nolacak ki bir şekilde o 72 saat atlatılır yani amma da büyütüyolarmış diye düşünenlere yürrüü be koçum kim tutar seni gazını verdikten sonra konuya geri dönüyorum.yukarıda bahsi geçen ilaç gerçekten de şimdi bile türkiyeye sokulamıyor bakanlık hala izin vermiş değil. fakat dediğim gibi sonrasından bu ilaç ile ilgili yaptığım araştırmalar sayesinde karşıma bir başka gerçek çıktı. bu ilacın tedavi konusunda bir bağımlıyı başarıya ulaştırabilmesi gerçekten de zorlu bir doktor gözetimi gerektiriyor. çünkü sevgili avrupalı doktorlar da işin farkına varmışki bir bağımlıyı bağımlı halinden kurtarabilmek için ilk olarak bağımlı bünyeyi bağımlı olduğu madeden arındırması şart. ama her ne şekilde olursa olsun arındırdığınız bünyeye o arındırdığınız maddenin yerine geçecek bir başka madde verilmek zorunda. bunun önüne geçilmesi imkansız. ve istedikleri kadar uğraşsınlar o arınan bünye naapılırsa yapılsın ilk fırsatını buldugunda arındırıldığına geri dönüyor bu 2 kere 2 nin 4 etmesi kadar gerçek.şimdi bu hala ismini vermemekte ısrar ettiğim ilaç da bu müthiş avrupalı doktorlar tarafından bulunuyor. kısaca birazdan anlayacağınız gibi aslolan şu ki; bir bağımlı baştan kaybedilmiş olarak gorunuyor. artık onun icin yapilabilecek fazla bir sey yok eee o zaman naapabilirler o kaybedilmiş kişinin etrafına vereceği zararı minimuma indirmek amacıyla ortaya çıkartılmış bir tedavi görünümü altında en azından bağımlının bunu sürdürebilmek için gerekli parayı bulma pahasına bir başkasına zarar vermesini engellemek ve başkasına zarar vererek bulduğu parayı da tıpış tıpış karanlık güçlerin eline saymasındansa getirsin bize vergisiyle versin diye ortaya çıkartılmış bir ilaçtan başka bir şey değil. kısaca beyaz gömlekli amcalar oturup düşünüp legal eroini bulmuşlar. ve ve vee en kötüsü bunun illegal olandan daha da kötü olduğu bir kaç yönü de yok değil.kısmen bahsettiğim gibi bu maddenin vücüttan atılması son kullandığınız zamanın 72 saat sonrasında gerçekleşiyor ve zaten o türk filmlerinde gördüğünüz; beyaz lazım bana beyaz anlıyormusun beyaz lazım bana yok mu beni *ikeen?!!! kıvamında canlandırılmış karakterler de bahsi geçen 72 saatlerini daha bitirmemiş olanlardır. neyse bu ilacın kullanımında yuksek doktor kontrolunun gerekmesinin en buyuk sebebi de bu cunku eroin bagımlılılarının sistematik bir sekilde eroin bagimliligindan yeni cikarilmis legal eroin bagimliligina yumusak gecisi saglanıyor. zamanında ingilterede bu ilaç ile tedavi edilmeye başlayan bir arkadasimdan aldigim haberlere gore kişinin bagımlılık dozunu bir sekilde ölçüp (24 saat içinde alması gereken dozu) ona göre alması gerekeni legal olarak vermek amacıyla hastaların ellerine bir kagit veriyorlarmis. hasta kendini kotu hissettigi zaman elindeki kagit ve kimligi ile herhangi bir eczaneye gidip eczanede ondan önce gelmiş sırada bekleyenleri kısa yoldan ekarte edip eczacıya elindeki kagidi gosterince eczacı kagida bakıp hemen geliyorum edasıyla arka tarafta kilitli olan ilac kutularindan bir minik siseyle geri geliyormus hanimis hanimiş aç bakiim ağzını dediğinde hasta kişi ağzının yerini bulabildiğinde ağzını açıp eczacının elindeki ilactan 2 damla damlatmasıyla iş bitiyomuş. sonrasında kişinin o gunkü dozunu aldığını belirten işaretleri hastanın getirdigi kağıdına ekleyip gönderiyorlarmış. ertesi gün olanlar bu anlattıklarımdan farklı olmadığı için tekrarlamaya gerek duymuyorum.ama sanki illegal olanın kacakcılığı oluyor da legal olanın kaçakçılığı olmuyor mu? yahu legal olanın kaçakçılığı olur mu hiç gibisinden yaklaşımları duyar gibiyim ama bu işler biraz farklı oldugundan onun da kaçakçılığı mümkün bir sürü ilaç gibi bunun da kötü kullanımı mümkün. ve gelelim bunun kötü taraflarına diyelim ki artık yasadışı bir maddenin bağımlısı değilisniz de yasal başka bir maddenin bağımlısısınız. ve artık canınıza tak etti ulen yetti bee bundan da kurtulmak istiyorum dediginiz zaman bu hicbir bagimlinin atlatamadığı 72 saat oluyor size 1 hafta. yani digerinden kurtulmak icin 72 saat kıvranmanız gerekirken bundan kurtulmak icin 1 hafta neredeyse 3 katı kıvranmanız gerekiyor.konunun başka bir yönünden asıl ana konuya geçiyorum şimdi. diyelim herhangi bir sekilde kendinizi bu 72 saat boyunca bir yere kilit altına aldınız ve kapının dısındakilere gebersem de beni burdan cıkartmayacaksınız dediniz ve nasıl olduysa oldu ve 72 saati gecirdiginizi varsayalayım. bakiyorsunuz saate evet 72 saat gecti kilitli kapinin ardındakilere sesleniyosunuz heey 72 saat gecti cikarin laan beni burdan diye ee adamlar da bastan kararlastirdiginiz gibi 72 saat sonunda kapinin kilidini actilar. kapidan ciktiginiz zaman ilk gideceginiz yer yine aynı yol oluyor. evet belki bu 72 saatin ilk baslarindaki gibi cehennemde diilsiniz ama cennete nasil gideceginizi öğrenmişsiniz bir kere. 72 saat sizi baglayabilseler bile hafizanızı silmiş olmuyorlar. yani bu tedavi de ilk atlatilacak 72 saat atlatilsa bile en fazla 74 saat sonra yine aynı yüzlerle aynı mekanlara kosuyor hastalar. bu beyaz gomlekli amcalar sonunda bunu anlayabilmişler ve hastalara bu 72 saati ne kadar az acıyla gecistirmeyi becerebilseler de sonuc olarak tedavi için aldiklari onca parayı cebe atmaktan baska bir işe yaramadiklarinin bilincine varıyorlar. ve bu hasta ve tedavi ilişkisine tamamen farklı bir boyuttan bakmaları gerektiğini düşünmeye başlıyorlar.işte aslolan bastan beri anlatmak istedigim konu bu.. daha sonraları olaya bambaşka bir açıdan bakıp gercekten de büyük basarılara ulasıyorlar. bu farklı bir yöntem elbet bunun hakkında da biraz bir seyler anlatıcam. işin en önemli tarafı bu yöntem işe yarıyor.!!!! tabi bu yöntem daha ortalıklarda yokken, ilk bahsettigim kitapta geçen ilacın mafya baskısıyla turkiyeye girisine ve kullanımına saglık bakanlıgımız tarafından izin verilmedigini görmek gercek bir hayal kırıklığı ve çarkın ne kadar büyük olduğu konusunda bir kaç fikir edinmeme yardım ettiyse de şimdi anlatıcaklarım olayın gerçek boyutlarını biraz olsun daha çok ortaya sermekte.yapılan araştırmalar bağımlılar üzerinde bir çok çeşitli deneyler yapıldıktan sonra bağımlı bir insan beyni ile normal bir insan beyni arasında bazı farklılıklar bulmuşlar. en büyük farklılıklardan bir tanesi insan beynindeki receptorlerde meydana geliyorlar. bu receptor konusunu kısaca kendi kelimelerimle anlaticam tabiki bir doktor veya konuya hakim bir bilim insanı d
aha detaylı şeyler söyleyebilir.efendim nedir bu receptor diyorsanız şöyle izah etmeye çalışayım; insan beyninde bazı noktalar var ve normal bir insanın günlük hayatındaki en basit seylerin her biri için ayrı bir receptor oluşuyor. yani beynimizde uyku receptorumuz var, yemek yeme receptoru var, seks receptoru var kısaca butun en basit insancıl ihtiyac dediginiz hersey için bir receptorumuz mevcut. basit bir dusunce yontemiyle her konu icin ayrı ayrı olan receptorlerden uyku icin olani biraz bosaldı diyelim bu o zaman uyku ihtiyaciniz oldugunu gosteriyor ve uyuyorsunuz. yani bir sekilde receptorler sizin ihtiyacinizi belirliyorlar tabiki hepsinin kendi iclerine donguleri var ve hep devam ediyor.bu madde bağımlılığında da beyninizde aynı bu basit ihtiyaclar için oluşmuş receptorlerin bir benzeri daha ortaya cikiyor. ve zamanı geldiginde receptor sinyali gonderiyo dıt dıııt uyusturucu lasim dıt dıt. yahu o yok bunu versek diyosunuz olmaz o lazim diyo beyin ne kadar ugrasirsan ugras bir kere o receptoru olusturduktan sonra onun gonderdigi ihtiyac sinyallerini yok edebilmek imkansiz.bunu goren doktorlar o zaman biz bu receptorun bi tarafına sokalım mantiğiyla sonunda bir ilac gelistiriyorlar. bu ilacın cok iyi uygulunan bir zamanlama cizelgesine uygun bir sekilde hap olarak hastalara veriyorlar. ilac baska hicbir seye dokunmadan gidip bu bahsi gecen receptoru tıkıyor. ve ilac gercekten planlı programlı kullannıldıgında artık o bagimli olunan madde vucutta herhangi bir tepkiye yol acamiyor. yani istediginiz kadar gidin bulun bir yerlerden nasıl isterseniz oyle kullanın tık yok haydaa nasıl olur yaa kıvamında apışıp kalma durumu yaşıyor hastalar.e hasta bagimli oldugu sey icin nerdeyse adam bile öldürecek haldeyken maddeye ulaşsa bile hiçbir etkisini göremiyor. bir kere deniyo olmuyo ikinci kere deniyo yine bisey olmuyo e üçüncü kereden sonra artık denemenin anlamsizligina s.s kurallarıyla varıp olaya bakış açısını değiştiriyor. bu gercek yani böyle bir ilaç var bu ilaç ilk piyasaya çıkıtığında hap olarak çıktı. her sabah aynı saatte duzenli olarak aldığınız hap o gün içerisinde hasta sol omuzundaki şeytan ona ne derse desin naaparsa yapsın amacına ulaşamamasını saglıyor. ama ertesi gün aynı saatte bir tane daha alması lazım. ilacın farkedilebilinir herhangi bir etkisi yok dedigim gibi seytanlara geçiş vermemesinden başka. yani aldığınız zaman bir şey hissetmiyorsunuz herhangi narkotik bir etkisi oladigi gibi hiçbir fark yaratmıyor hislerde.fakat en büyük kural her gün belirlenen saatte belirlenen dozu almak. önceden de bahsettiğim gibi cennete giden yolu çözmüş insan kendini başka bir yerde bulduğu an tabiki nerden gidiliyordu bu cennete yaa hah işte burdandı galiba diye her düşündüğünde tabi ilacı o gün almışsa cennet onun için çook sonraları için bile küçük bir ihtimal olarak kalmaya devam ediyor. ve uyanıkya demek bu hapı alarak gidilemiyor o zaman bu hapı almamak için elinden gelen her türlü numarayı yapıyor. azimle taşı bile delenler için bir hapı yutmuş gibi yapıp da yutmamak çok zor bir hareket olmamalı ee doktorlar bunun da farkına varıyorlar napalım napalım diye düşünüp bu ilacın kullanım yöntemini değiştiriyorlar. ilaç artık deri altına palet olarak yerleştirilen bir hal alıyor. tek dikişle kapanacak küçüçük bir delikten deri altına yerleştirilen palet her gün bünyenin ihtiyacı kadarı eriyip kana karısıyor bu da hastanın hem receptorune hem de bir başka tarafına kapak oluyor. ee tabi cok isterlerse o dikişi tekrardan açıp içine konan paleti ordan söküp atmak da seçenekler arasında. bunu yapan hastalara da hastanın kendi elleriyle ulasamayacagı bir yerine takmak gibi çeşitli çözümler de mevcut.şimdi buraya kadar biraz fikir sahibi olduktan sonra işte bizim kahraman saglık bakanlığının başta gecen ilaca onay vermeyip ülkemizde kullanımına izin vermemiş olmasına hak veriyorsunuzdur heralde tabi öyle her yeni çıkan şeye balıklama atlamak olmaz. adamlar aslında iyi yapmış değil mi ? evet tabi bu son olarak bahsettigim deri altına palet olarak yerleştirilen ilaca onay verip turkiyede kullanımına izin vermiş olsalardı ben de öyle düşünebilirdim, ama bu ilaca da kesinlikle izin verilmiyor ve tedavide kullanımı yasak.hatta durum öyle bir boyutta ki bu tedaviyi türkiyede uygulamaya çalışan bir tek hastane var. bu hastanenin gercekten saglık bakanlığı onayını falan takmayıp gizliden gizliden bu tedaviyi uyguladığı ve başarılı olduğu hastalardan gercekten cok yakın tanıdıklarım var. düşünebiliyor musunuz? bir yöntem var ve o yöntemle bağımlı hastalar üzerinde çok büyük bir yüzde ile başarı sağlanıyor ama bu gizli gizli uygulanmak zorunda çünkü sağlık bakanlığı bu yöntemi onaylamıyor bir kaç sene önce sağlık bakanlığından gelenler yanlarına polis alıp hastaneyi bastılar. ve orda gercekten caresiz hastaları hayata geri döndüren doktorları hapse atmaya kalktılar. alıp karakollarda süründürdüler bu insanlar profesor, hayatlarını buna adamış insanlar ve izledikleri yoldan eminler ama gizli gizli yapmazlarsa hapse girme ihtimalleri var. bu yöntemi uyguladıkları hastalardan imzalı kağıtlar istiyorlar, bu işlemi hastanın kendi isteği altında yaptıklarına dair, herhangi bir zorlama olmadigina dair. yine söyluyorum bu insanlar dallarında profesor ve veya daha da üst bir mevkiye gelmiş her ülkeden ancak iki elin parmakları kadar çıkabilen eğitilmiş ve sonrasında da eğitmeğe başlamış değerler. ben yine bu hastanenin ismini buraya yazmiycam ama ben bir keresinde denedim oraya telefon acip bagimli oldugumu ve boyle bir yontemin ancak onlar tarafindan yapildigini duydugumu ve o yonteme ihtiyacim oldugunu soyledim. telefonda benimle konusan ses bahsettigim yontemin turkiyede kanunlarca tamamen yasak oldugunu ve uygulayan doktorlara ve hastanelerin yetkililerini hapis istemiyle yargıladıklarini soyledi o yuzden bu konu icin gelmeyin biz o yontemi kullanmiyoruz diye bir suru kez tekrarladı.
yorumlar
saglik bakanliginin, bu ilac icin kullanim izni vermemesinin mantikli bir sebebi olabilir mi. %100 cozum bu diyosun, soyle diyosun boyle diyosun. tık yok karsi tarafta. Turkiyede cevabi olmayan o kadar cok soru var ki. Bu da onlardan biri maalesef.-yasak kardesim-niye?-yasaaak iste yasak- !?!
benzer bir yöntemin nikotin versiyonunu <a href=”http://www.ananova.com/news/story/sm_1534834.html?menu=news.scienceanddiscovery”>şu haberden</a> yola çıkarak, şurada tartışmıştık: <a href=”http://www.235959.org/ReadMim.aspx?id=52″>beyni nikotin hadımı ederek sigaraya son!</a>