Sayın cemaat, bu haftasonu kendimden özveride bulunarak soğuk havada galavivaşamdan takılmadım. Rock’n’Coke, Cock’n’Joke, Daş ve Kokain, rakı ve kok kömürü, Ayayyekokocambo; artık ne derseniz işte, ona gittim.
ORTAM-ZEMİN ETÜDÜ
Ortam güzel olmuş. Yağmur yağması iyi olmuş toz toprak yere çökmüş. Astım olmadık. Sahne bugüne kadar yapılmış en büyük sahneydi diyebiliriz. Alan yetersiz kullanılmıştı. Şehir merkezine uzaklık çok fazlaydı bence.
Bu festival bu alan durumuyla Yeşilköy CNR‘da bile yapılırdı. Kur sahneyi arka otoparka. DJ Arena’yı yeme içme standlarını kur Fuarın 3 numaralı salonuna, olurdu bu iş. Hem oraya direk Hafif Metro var. Ulaşım sağlama masrafından da yırtılırdı. Artı daha kalabalık olurdu. Ne de olsa bu festivalin amacı kâr değil. Amaç reklam artı prestij.
Coca Cola Türkiye ofisi, artık Doğu Avrupa, Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu merkez üssü. Yatırım durumları.
TEKNİK
Ses yetersizdi. Allahın unuttuğu yerde sesi niye kısarlar anlamadım. Sahne yanı ekranlar yetersiz değildi ama LCD olsa idi daha iyi olurdu. Maalesef LED ekrandı ve resim seçici arkadaş görüntüye en düşük odaklama ile çektiği için ekran karaltılar halinde idi. Ancak ve ancak Kanal D’den canlı yayına geçildiği anlarda trolley ve jimmy-jib olaya karışıp şahane atraksiyonlar yapıyordu.
ANA SAHNE
Açıkçası diğer grupları pek seyretmedim. Cumartesi öğleden sonra Dreadzone vardı TV’de. Electro-reggae mi desem Electro-Calypso mu desem. Fena değildi doğrusu.
The Cardigans için diyecek şeyler belli. Çizgisi çok değişmiş. Rock’tan ziyade Country oluvermiş sanki. Hatun da güzel, bir ara sandık Shania Twain dinliyoruz. Genel bağlamda kötü değildi ama. Keşke My Favourite Game ekrana Gran Turismo A-Spec görüntüleri çaksalardı.
Pet Shop Boys için hiç bir şey diyemem. İlk defa Türkiye’de idi. Zaten hepi topu 1500 kişi varken Cardigans’da, Pet Shop Boys’da bir anda alana 4000 kişi doldu. Rakamlara aldırmayın kalabalık yoğunluk oranlarından çıkardım. Evet, Pek Çok Boz grubu beni 80’lere rüzgârına gark eyledi. Program içerisinde eskiler olduğu kadar 90’lar ve 2000’ler de mevcut idi. Kâh Domino Dancing eşliğinde electric boogie’ler attık, kâh Go West eşliğinde Old Trafford edalarıyla koro yaptık. Arada “Can’t Take my Eyes off You” potpurisi yaşadık. Pullu payetli elbiseleriyle bizi pek bahtiyâr ettiler.Konseri kapatırken henüz It’s a Sin söylenmemişti. Tam biz “It’s a Sin” diye tezahürata başlamışken kalabalığın öbür ucundan aynı nidalar yükseldi. Kalp kalbe karşı. “It’s a Sin, isteriz” dedik durduk. Bu arada kalabalıkta bir kısım mal(!) konseri bırakmış HokaMola balonlarıyla oynuyordu. İnsanoğlu maymun misali… Şişme ve uçan şeylere dayanamıyor heyhat! Hele hele rüzgarı hesaba katmadan havaya atıp sonra beynine inince “déja vu” yaşayan bir zat vardı anlatmayayım hiç. Belki “malım ben” diye kendi anlatır radyo programında.Netice itibariyle bu durum zaten planlıydı. Çıktı Pek Çok Boz ve kapanışı It’s a Sin ile yaptı. Güzeldi canım… Sağolsunlar, varolsunlar…
DJ Arena
Yazık, çok yazık. Bu organizasyonun adı belli zaten Rock’n’Coke; gerçi Pet Shop Boys da alakasız ama hadi neyse. İlk olaya daldığımda Phil Hartnoll çalıyormuş. Programdan bi haber olduğum için mal mal baktım. Sonrada fenerli gözlükleri takınca düştü jeton, Orbital olarak yani. İlk baktığımda Satisfaction çalıyordu. Neyse efendim Phil’in yanında Mabbas olmasından kıllandım, veeeee direk Drum’n’Bass’e daldı. Böylelikle Drum’n’Coke olduk. Fazla durmadım tabi. VIP’de DJ eşliğinde perküsyon grubu latino çalıyordu artı mama vardı. Kavalyem de koltuk değneğiyle gezdiğinden yoruldu haliyle. Kusura bakma Phil. Geri döndüğümde turntablist akımlardan esintiler çalınıyordu ama kendi çalmıyordu. Teessüf ettim.
Pet Shop Boys’u müteakip olaraktan Lisa Pin-Up incelendi. Modelmiş çirkindi be. İlk girdiğimde Shakedown-At Night cheesy trance versiyonu çalıyordu. Daha sonra German Techno’ya daldı. Hard House diyenler de çıkabilir belki ama o ritimler o robo-synth’ler olsa olsa Deutsche Tekno. Aslında fena da değildi. Bir ara pantalonu falan çıkarıp bir kamyona tırmanıp “don dansı” yapasım gelmedi de değil. Lisa çalarken ekranlarda bir kaç kez animasyonlarda hap gözükmesi meşum bir hataydı bence. Diğer taraftan tek bir kare yakaladım (ki pek anlaşılmamıştır o) Bettie Page, Queen of Pin-up’s. Bilinçli miydi bilemeyeceğim.
Küçük Notlar
Konserden evvel Sony Müzik Türkiye Direktörü ile karşılaştım. Hoş5 edip langırt oynadık. Acı yendim, hatta ezdim. Ödül olarak Sertab’ın klibindeki macar yavruyu ayarlayacak bana. Yahoo!
Saygılarımla,
WeaponX, TR-ance Haber Ajansı
Uplifting Birimi, Dutch & German Techno-Trance Senkronizasyon Çalışma Grubu
yorumlar
altına imza atmışım
moderatörler WeaponX kısmını silip benim bu ahkâmımı da imha etsin lütfeeeeeeen
biraz hani nasil derler .. kotu olmus.petshopboys http://www.petshopboys.co.uk falan insana kendini aptalmis hissi veriyor.
aptallar aptalmış hissi yaşamaz ki,(ki adam bu hissi yaşamadığı için aptal zeten) bu da senin aptal olmadığını gösteriyor, rahat uyu..
Canım yurdum sonunda adam gibi(!) bir organizasyona ev sahipligi yaptı. İnsanın canını sıkacak ciddi anlamda bir sorunla karşılaşmadım. Ama mutlaka ufak tefek sorunlar da olmadı diil. Meselaa kapıdaki guvenligin kapıya yaklasan herkese potansiyel eroinman gibi yaklaşması çok iticiydi.Cantanın icinde her gordugunu ”ilac deel di mi la??” diye bana soruyordu. Hatta olayı abartıp captain black paketime bile sulandı. Zor bela soktum iceri onu.Her neyse dedigim gibi olur boyle seyler…Sahne devasaydı. Bu yüzden hic yok trastı yok raydırdı 90 kusur robot vardı geyiklerine girmiyorum. Ama tek gözümü yoran sey Cardigans çalarken tepedeki Dolmabahce sarayı tipindeki avizeydi. Farklı kulturlerin kaynasması mıydı acep hedef?? Bilinmez ama basarısız bir calısmaydı bence. Pet Shop Boys calarken sanıyorum herkes duygulandı. Ne kadar yaslanmısız , gecmis zaman olur ki vs vs triplerine girildi. Fena degildi onlar da ama bana kalırsa lead band olarak secilmeleri hataydı. Cunku zaten konsept – isim tartışmaları almış yurumus. Daha bir rock band hic degilse lead band olarak düşünülebilirdi derim nacizane…
güzeldi blog-ta göremedim ve sahneden inip tekrar geri gelen tek gruptu (l love u suede tezahuratlari ise yaradi-arkamizdaki grup 5 5 5 diye bagirdi onu es geçiyorum)bir de gece kamp yeri hariç herkesi disari çikarmislar, kedi yavrusu gibi sabahin 4 ünde, neyse ki 2 de terk-i diyar etmistik zaten kalanlarin da götü donmus çadir madir hak getire(günes battigi anda kabusa dönüyodu etraf)pazar günü cardigans izdiham yasatti ve performans boyunca üzerimize sürekli bi yerlerden uçarak kizlar düstüKüçücük biraya 3,5 milyon aldiklari için etrafta oksijen yerine ot solundu 2 gün boyunca (3 parmak votkaya 7,5 milyon almalari ise tam öküzlüktü) bu arada kahveyle votka pek lezizmis (tabii ki votkaya para vermedik kitty saolsun)
ben görseydim sizi daha neler içirirdim ama, geç karşılaştık.. bende tesadüfen LEO grubunun bir üyesiymiş gibi davetiye bulunca her şey pek kolay oldu. gönüllü kartın olunca pek arayıp sormuyorlardı, biz de gidip gidip dışardan aldık içkilerimizi.. bu seneki h2000’i geçiyordum uğradım şeklinde geçirdiğim ve çadırda uyuduğum için pek bilemeyeceğim (ana sahne ve varsa başka sahne var mıydı hiçbirini görememiştim bile..) ama organizasyon bakımından diğerlerinden, beklenilenden daha iyiydi.. mfö (sevgiliyle dinlemek de bi türlü nasip olmadı) ve mercan dede+arkın allen süperdi.. ha bir de o balonlarla oynayan angutlardan biri de bendim arkın’la paslaşarak;) nil’in tütüsünü beğendim.. bir arkadaşım the cardigans’ın rehberiydi; çok uyuzlarmış.. kızın sürekli doktora laf atması sesi kısıldığı için iğne olmasındandı.. başka bir arkadaşım da sugababes’indi; taksim’e içmeye gitmek istemişler konserden sonra.. suede geçen seneki h2000’de daha iyiydi bence, ya da ben çok kısa dinlediğim için moda giremedim; arkın allen’i tercih ettim.. suede cuma gecesi gizlibahçedeymiş, çok rahatlarmış, çok sevmişler.. çadırımız hiç su almadı ve hiç üşümedik hatta o kadar ki, atkımı çıkarıp yastık bile yaptım.. ortamdaki ot kokusundan biz bile kafa olduk, o kadar insan nasıl aranmamış anlamadık.. dikkat çeken başka bir şeyde etrafta çok fazla festivalle alakası olamayacağını düşündüğümüz insanların olmasıydı; zaman zaman dj çadırı kabusa dönüştü.. ve bence festivalin en eğlenceli etkinliği ortadaki kocaman coca cola çadırında performans sergileyen uçan halı’ydı.. itiraf ediyorum, cumartesi gecesi oranın o kadar karışmasına ve yağmalanmasına hatta grup üyelerinin uyandırılıp getirilmesine kadar neden olan bizdik.. her şey morali bozuk olan bir arkadaşımı gaza getirip sen bir çal da stres at dememle başladı.. ntv kaldığı yerden gelip çekim yaptı; adam sese kalkıp geldik dedi.. böyle işte aklıma gelenler bunlar.. güzel bir festivaldi, ihtiyacım varmış..
ben de diyorum bi kız niye durup durup “doctor, my ass hurts” diyor? terbiyesiz didiydim.
cardigans felan hikaye, pet shop boys tam moruk fest oldu. kimi ana babalar çocuklarını getirmişti
aaah ahh benimkiler yapmamıştı
hatırlarım da jethro tull gelmişti 12 yaşında mıyım neyim, pedere götür dedik, anlamazsın dedi. sanki ailede konservatuarda keman okuyan oydu. töbe töbe. anlamazmışım. la havle vela….
bendeniz yiyeceklerin bulundugu kisimdaki coca-cola barinda bi calisan olarak muhtelif sivilari dibinde biraz birakarak satan insandim. biralarda bu ozeni daha da cok gosterdim ki 5 kutu sonunda kendime 1 bardak bira ciksin. bira cok pahaliydi, evet. 12 yasindaki veletlere bira satmak ve geldiklerinde bi daha satmak ve tekrar yuruyemez bi halde geldiklerinde tekrar satmak cok aci vericiydi, evet. (bkz. biri bunlara sut versin).cok ilginc bi katilimci pirofili vardi. 12-13 yas civarindaki veletlerle cocugunu kapip gelmis ciftler vardi ki ben en cok onlari sevdim. bi de uzuldum, aman dedim benim babam niye beni hic boyle seylere goturmedi de anca parti toplantilarina goturdu? neyse bunu geciyorum. sacma bi ortam vardi denebilir. hem fiyatlara bok atip hem de geberesiye icen “teenager”lari anlamak mumkun degil. gostermelik davranislari anlamak mumkun degil. delikanli adam da ickisini bi yolunu bulup disardan getirir. (yuru be!). votka esansina para verenleri de siddetle kiniyorum :)sayin weaponX’in sistematik calismasini da ayrica kutluyorum. bendeniz cuma sabahindan pazartesi aksamina kadar ayakta olmasaydim bunu yapacaktim ama dun aksam ayaklarimi hissetmeyerekten sizmisim. biraz ek ekleyelim (aferim).ben sahneyi cok begendim ama hava karardiginda yandaki o bilmem ne panellerde hicbisey gorunemiyodu ve bi takim zavalli calisanlar (bkz. radyokafa) sahneyi takip edemiyordu. ses neden kisikti? cozemedim. sanki biraz buyuk bi alan ayirmislardi, daha kucuk olsaydi daha zengin dururdu diye dusunuyorum.katilimcilarla organizasyon arasinda pek de bi sorun yasanmadi gordugum kadariyla. bu yonden basariliydi. (yalnizca sabaha dogru festival alaninda kovalamalari komikti, orda o minderlerin ustunde uyusalardi da donarak olup gorevlilerin basina kalirlardi tabi bundan haberleri yoktu.) ama organizasyon kendi icinde cok parlak degildi. ac kaldim, tuvaletler kotuydu, icecek sudan (bkz. turkuaz) baska bisey vermediler. gece gotumuz dondu ve bi cay/kahve makinasi bile yoktu. kahvaltida bile cay yoktu ve ben bu yuzden bir butun gunu cok gergin gecirdim. (ama bu tamamen senin sahsi problemin radyokafa.) biliyorum afakoydar, bi saniye sus lutfen.sooonacigima, ben dikardigins’i begendim acikcasi. evet, biraz kauntiri olmus, dogru. lakin kabul etmek gerekir ki guzel soyledi ama bir “tenksalot” deyisi vardi ki sandi teyze kufrediyo. cok alindim, hemen barima ve kirmizi gomlegime dondum.sonuc olarak, para vermedigim icin memnun kaldim, festivalin ismini anlayamadim, cok yoruldum, cok usudum.PS: birileri de “barisa rock”tan bahsetsin, merak ediyorum ben.-nasi gorunuyo?-munasiptir.-ahkam kes o zaman.-estahafirullah.
Sayın cemaat, bu haftasonu kendimden özveride bulunarak soğuk havada galavivaşamdan takılmadım. BarışaRock, BarışaSeks, BarışaTurka, BarışaRakı, Bombooleiyooo; artık ne derseniz işte, ona gittim.Neyse özüme döneyim hemen. Konser yeri evime çok yakındı. Fakat çocukluğumun geçtiği o yerin o kadar büyük olduğunu hiç farketmemiştim. Bi sürü insan vardı. Yerler çamurdu biraz, beyaz köpük, gaste yada direkman çamura oturuldu (ki çamura oturmak pek tasvip ettiğim bir şey diil). Tuvaletlerin çoğunun kapısı yoktu, ve buna rağmen sırada bekleyenler oluyodu. Rock sırada durmaz! Gül gibi çalılıklar var etrafta. Yiyecek içecekler çok ucuzdu. Kutu tuborg 1buçuk, ekmek arası sosyalist köfte 1buçuk (satan adam öyle bağırıyordu).Gittiğimde Iron Maiden çalıyordu, canlı müzik yoktu o ara. Sonra bi sürü grup çıktı. Murat Çelik, Işığın Yansıması, Vedat Sakman vs vs.. Siya Siyabend diye güzel bi grup varmış, bunu öğrenmiş oldum. Akın Eldes, Bulutsuzluk Özlemi’ne geri dönmüş. Bütün herkes pek bi mutluydu bu yüzden. Bu arada sahne alan bütün gruplar bedavaya çalmışlar.Bunlar tabi pazar günü saat 3-4’den sonraki gözlemler. Diğerlerini gözleyemedim.
Çıkmadı galiba onlar salvo, ama emin diilim.Bi de söylemeyi unuttum. Kapitalistlerin, festivali mahvetmeleri için gönderdikleri bi ingiliz grup vardı. Deneysel müziklerini bizim üzerimizde denediler. Deneklerden bir çoğunun kaçtığı gözlemlendi.
Muhahahah daıldım bunu okuyunca: bkz.TR-ance forum
C-Hun Posted: 9/09/2003, 01:32 PMAz sonra aşağıda okuyacağınız yazı tamamen gerçektir
Koskoca bir festival geride kaldi…anlatacak cok anekdot, hikaye var… daha makul bir zamanda fazlaca uzatmadan notlarimi aktaracagim…ama bir olay var ki, bunu bu saatte de olsa yazmazsam catlarim…Sevgili Metehan (Style-ist) dan gerekli izni aldim…pazar gunu…aksam saatleri….hava kararmis…bizim metehan (dj style-ist)backstage e dogru yonelir…ilk kapidan gecer…(calan kisiler, djler, sanatcilarin boyunlarinda uzerinde ‘ARTIST’ yazan kartlarvar)…karsisina SAMBA cikar…(Samba festivali duzenleyen Pozitif’insevimli kopegi)… Mete’yle Samba soylene soylene, oynasa oynasa ‘sanatcicadiri’na dogru yol alirlar…bu arada Mete Samba’yla ciddi ciddi konusmayadevam eder… sanatci cadirinin giris yolundaki ikinci kapiya geldiklerindeMete Samba’ya egilir ve derki, ‘ee Samba buraya kadarmis, bak artik buradankartsiz gecemiyorsun, izin yok, al sana kart’ der, boynundan karti cikartipSamba’nin boynuna takar… o sirada kopek birden cildirmiscasina kacmayabaslar… Mete birden sok olur… kapidaki iki metrelik,ciddi gorunumlu guvenlik gorevlisi karizmayi bir kenara koyup bu gercekten cok absurd olaykarsisinda kendini gulmekten yere atar…
Mete ilk soku atlattiktan sonra (cunku o kart her sey demek, ciddi birproblem) kopegin pesinden, karanlikta agaclarin arasina kosar…arar,durur… ama kopegi bir turlu bulamaz… boynunda ARTIST yazan (tabii bir de altinda Style-ist yazmaktadir) bir kartla kopek kayiplara karisir… MetePozitif’ten Samba’nin sahibini bulur… ‘XXX abi ya, Samba benim kartimi kacirdi’ der… (aslinda burasi da cok absurd tabii)…. XXX de derki, ne Sambasi oglum, biz onu getirmedikki, Istanbul’da biraktik… senin karticalan kopek yabanci bir kopek der… aksamin bir vakti Mete’ye yeni bir kartcikartilir, problem cozulur…
Cok merak ediyorum…bu karti kaciran kopegi ilk kim gorecek… birkopek…. ve uzerinde ARTIST yazan bir kart tasiyor… butun gece gulmektenkarnima agrilar girdi…))
Sen cok yasa Metehan:)))
zor geldi tekrar düzeltip yazması, daha ilk yazışımdan, kendi blogumdan, yazılanları okumak isteyen okusun.ayrıca: kahrolsun ufak efesi 3,5 yapanlar, yaşasın tuborg kutuyu 1,5’a satanlar!ps: güncellersem yazı aşağıda kalabilir, kaydırın çubuğu.
Yalan söyleyemeyeceğim, organizasyonun beğenilmesine sinir oldum ve hasetimden çatladım. Rock’n Coke’a giderek özveride bulunan ve izlenimlerini buraya aktaran arkadaşlara iyi dileklerimi iletiyorum. Sizler orada yağmur çamur demeden, ot kokuları arasında zıplarken, bendeniz burada (hala güneşlenip, denize giriliyor. Tek tesellim budur.) Mustafa Sandal’ın, “My love is like a moonlight” adlı muhteşem parçası eşliğinde, Rus, Fransız ve bilimum milletten velinimetimiz turistlerle, otelin kocaman (!) diskosunda dans ediyordum. “Every way that i can”i ezberledim, Tarkan’ı ilah ilan ettim, Serdar Ortaç’ın sesini taklit edebilir hala geldim. Arada dj’den “ya ya ya, ko ko combo” çalmasını istedim ama arşivinde yokmuş, ne ayıp! Ne kadar hayda hop parça varsa biliyor, hatta bilmekle kalmayıp deli gibi dans ediyorum. Ben sizden çok daha fazla eğleniyorum! Rockınıza da, Cokeunuza da…Neyse, geçmiş olsun dileklerimle.
ya ben anca kendime geldim böle ana sahnenin sağında bi yerde kamp kurup ordan ayrılmadım pazar günü çok param vardı biranın cılkını çıkardım kahvaltıda bile bira içtim soğra bireysel takıldım çünkü beraber geldiim lavuklar düzüşmekle meşguldü.makyaj çantamı aramadılar keşke içine yasadışı bişeler koysaydım güvenlikten tırsıp fotoğraf makinası bile götürmedim keşke götürsemişim:=)kapıda kızın birinin ojesini atıılar bi de elim kolum doluyken(çadırdakilere servis)herif bileklik sorup durdu gıcık oldum..ama sevdim ben bu işi…lakin tuvaletlerden nefret ediyorum içerde iki günlük dışkı ve sen bunu görmek zorundasın…ööö gene midem bulandı
açıkçası böyle geçti benim açımdan.gerek içkilerin pahalılığı gerek personeller.tam bi hayal kırıklığı oldu.tam da woodstock kıvamında 1 festival yakaladık derken..
çok kişili, eğlenmeli, hoplamalı zıplamalı, bol müzikli, alkollü, açık hava konserleri neden cinsel teşhirciliğine dönüşür ?Bu bir yetenek midir ?Her zaman midemi bulandırmıştır, gözler açık, elde bira şişesi, t-shirtler ıslak, kulaklar gürültülü, eller bir elin üstündeymişçisine pusulasız … öpüşmeler …
blogdaki 18 yasini asmis olup ailesinin yanindan ayrilmanin gaziyla eglenmekten kendini kaybetmis, ustelik bunu basarmis olmak yillarin eve kapanmisligini gidermeye yetmediginden eglencesini yedi duvele duyurmaya yemin etmis genc misali, olusturulan heeeeeyoooo! tarzi havadan mi bahsedeceksin dedim. 🙂 degilmis.sen eglencenin en zevk alinan anlarindan bahsetmissin. Babanem gibi gipta ediyorum siz anlattikca gitmis kadar oluyorum anlatin anlatin. Biz yapamadik siz yapin evladim…daha konser sektirmedik be!yok hayatimin hedefi orada bulunmak, ben bu aktivitelerde boy gosterdikce insan gibi yasadigimi kendime ispat ediyorum diyorsaniz o ayri.Yanliz kendinize tam olarak ispat edemediginizden olsa gerek baskalarina ispat etmeye calisip onlarin gozlerinden, bir turlu olusturamadiginiz ‘aa ne kadar guzel bir hayat yasiyor’ anlamini cikartmaya calistiginiz hissine kapiliyorum.
Eğlencenin en zevk alınan anlarından bahsetmedim.İlk paragrafın da anlaşılmıyor.
eglenmek
ima ettigim tarzda eglenen birinin karakter analizini yapmaya calistim.18 yasini asmis olup ailesinin yanindan ayrilmanin gaziyla eglenmekten kendini kaybetmis,yillarin eve kapanmisligini gidermeye yetmediginden eglencesini yedi duvele duyurmaya yemin etmisolusturulan heeeeeyoooo! tarzi hava
bu ithamlarının hedefini öğrenebilir miyim? ona göre cevap hakkımı kullanacapım da…
yazan bir tek senmisin ki ithamlarima cevap hakkini kullanmak icin neden soruyorsun?bu konserler, haydeee hoo! muhabbetleri bir zamandir suruyor ve altinda uzuuun uzun ahkamlar kesiliyor, neden sadece sen aliniyorsun?Konuyu gunluk olarak degil de blog olarak girmissin ve bu hafif ahalisi bunu alkislanarak karsilanmis.Beni hasta eden cektigi ilgi. Seninle bir alakasi yok yani. Blog sahibi olarak musterih ol. Sen halk ne istiyorsa onu veriyorsun. bu sebebten dolayi cevap hakkini baska yere sakla. Bunun acisini baska yerde laf sokarak cikartir, egonu tatmin edersin merak etme hafif bunun icin zaten.Mesele ben sahisa laf ettim mi etmedim mi. Yoksa milletin ucuz laylaylom moduna soylediklerim dikkat cekici degil.Neyse, sonuc olarak hafif surusu gibi nicknamelere bakarak yorum yapmiyorum ben. Yazilanlari okuyorum ve dusunduklerimi yaziyorum.
herkes götüyle kavga ediyor bu aralar, götünü bulamayanlar oraya buraya saldırıyor manasızca.
evet ya da hayır yeterliydi.
evet
yi ya göremedin langırt oynamaktan ya da başka konserlere gitmemişsin.Türkiyede kurulan en büyük sahne degildi canım o.En büyük sahnelerden 2si metallica ve Eros Ramozotti’de kurulan sahnelerdir.Hem o sitede belirtilen sahne ile kurulan sahnenin hiç bir alakası olmadığınıda farketmişsindir sanırım.Daha detaylı bilgiler için özelime gel.Ses konusunda haklısın azdı ama sesi kısmamışlardı o kadar speaker’dan o kadar ses çıkar(JBL Vertec Linearray series 24 üst-16 alt)max. açarsan bozarsın sesi,adet daha fazla olmalıydı(Hacim-açı olayı)