Evde televizyonum yoktur, radyo dinlerim. Dusunurum ki; kulaga hitab beyne hitaptir; goze hitbab ise daha cok goruntuyle kandirmacadir. Televizyonda hayalgucune yer yoktur, hersey acik ve nettir, kanalin ceperlerinden disari cikilmaz asla. Televizon izlerken basindan kalkilmaz, oysaki radyo size seyahat ozgurlugu sunar…


Tabii ben bunlari dusunurken, fark ettim ki, aslinda radyo da TV nin minik kardesiymis. Megerse TV nin uzanamadigi yerlere bu minik kardes gidiyormus.TV de olanlar radyoda da vuku buluyormus, megersem o da bir “aptal kutusu” imis.


Kafama dank eden bu saptama ile gozlemledim davranislarini. Iste temiz ve masum zannettigim cihazin ic yuzu.


“X Muessesi size iyi gunler diler”


Dun bakkaldan gazete aldim, cikarken “Hayirli isler” deyiverdim ve “Iyi gunler” cevabini aldim. O an kafamda simsekler cakti, cunku aklima “X Muessesi” gelmisti! Peki neden ama? Sebebi basitti: Her sabah, haber dinlemek icin actigim radyoda “X Muessesi iyi gunler diler” anonsu yapiliyordu. Boylece ustune basa basa soylenen “iyi gunler” deyisi gunden gune beynime X Muessesi ile beraber kaziniyordu ve bakkalin bana “Iyi gunler” dedigi gun kazi islemi bitmisti, artik “Iyi gunler” sozcugu bana X Muessesini hatirlatiyordu [hatirlamaktan cok, yuzume carpiyordu] Evet boylece, o masum duran kutu hayatimdaki bir sozcugu yoketmis, X Muessesine satmis oldu…


Paranoyakliktan hemen aklima “Seni Seviyorum” geldi. Dogru ya, yarin obur gun ‘Sallu Erik Nisastasi’ diye bir urun cikar da o kutu bize her sabah “S.E.N’i Seviyorum, Sallu Erik Nisastasi” diyecek olursa halimiz ne olur? Birisi bize ask-i ilanda bulundugu vakit aklimiza bir ticari urun gelecek ve daha sonra kaldigimiz yerden devam edecegiz… Nasil ama, en sevdiginiz sarkinin dorugunda PAUSE “Winamp Rulez” PLAY; muhtetesem!


“We don’t play hits, we create them” [“Biz hit calmiyoruz, uretiyoruz”]


Evet oyle diyordu kutudan cikan borozan sesli amca. Demek ki artik gizleme geregi duymuyordu, bikmisti artik ikiyuzlulukten, acik acik beyan ediyordu “Ben ne calarsam onu dinleyecek, onu seveceksin!” Aslinda boylece anlamis oluyorduk o ayni “Dum-Tis-Iiiiyuuu” kalibindan cikmis, “I love you” disinda bize soyleyecek hicbir seyi olmayan ‘sarki’ larin nasil, nicin ‘hit’ olduklarini. Biraz karamsar oldugumu dusundum sonra, belki de oyle demek istemiyordu, ben boyle anliyordum, amcaya yamuk olsun diye… Ama amca susmadi ve ekledi iki gun sonra “We Rruuule The Music”


“Dusundum (…), Affedin”


Kutudan cikan bir kadin sesiydi bu defa, anlasilan depresyondaymis, soyleymis boyleymis… Morali bozuktu tek kelime ile… Sesini duydugumda bir acima duygusu alirdi beni derinden “vah vah”… Ama dinlemek gerekirdi sarkinin devamini; abla banka soymayi, cirilciplak soyunmayi dusunmustu ve bizim onu affetmemizi istiyordu… Tam da beni almis olan acima duygusuyla affedecektim ki, son anda aklima geldi; “Dusunmek suc degildi ki!” Evet bu seferlik kurtulmustum, ama kimbilir belki de bir dahaki sefere onu affedecegim, suclu oldugunu kabul ederek…


“Sen olmazzan (…) bu cile cekilmez”


Bu sefer bir kisi yetmemis olacak ki bir stadyum dolusu insan araciligi ile beyanda bulunuluyordu. Tek bir agiz olmus insanlar “Futbol olmazsa biz bu cileyi cekmeyiz!” diye bogur boguruyordu… Demek ki buyuzdenmis! Iste bir sorum daha cavabina kavusmus oldu! Acikli bir tonla soylenen ‘mars’ ilk basta bana ‘uyusturucyu birakmak isteyip bir turlu brakamayan’ birinin feryadi gibi geliyordu. Fakat onceki deneyimlerim bana ‘sonunu duymadan ahkam kesme!’ diyorlardi, ve ne yazik ki hakliydilar! Ben “N’olur kurtarin bizi futboldan” dizesini beklerken “Ezeli rakibim iyi ki varsin!” cumlesi tokat gibi yuzume savruldu…