bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler cirit atarken eski hamam içinde, develer tellal pireler berber iken, eşekler mühürdar, katırlar silahtar iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar i-keen, querelle adında bir denizci ve yedi cüceleri var-mıış.bir gece ansızın poseidon querelle’in rüyasına girip kulağına, bir tekne satın almasını ve vaat edilmiş sulara yelken açmasını orada göz kamaştırıcı calut hazinesini bulacaklarını fısıldamış. sabah kalktığında querelle’in pijaması ıslakmış, neden olduğunu çıkaramamış.gidip hemen bir tekne satın almışlar. teknenin kompozit malzemesi hafif ama dalgalara dayanıklıymış, 700 serisi son sistem navigasyon sistemleri ile donanmışmış. teknenin bir de direği varmış ki yeme de yanında yat, querelle tırmanıp tepesine hemen test edivermiş haliynen, gene pantolu ıslanmış querelle’in, ama yine anlamamış nedendir.al takke ver küllah, az gitmişler uz gitmişler, akıntı dalga düz gitmişler. ufukta calutu ararlarmış. querelle’in kulağına tatlı bir melodi çalınmış. sese doğru dümen kırmışlar, querelle’in içinden bir ses “bulduk galiba” diyormuş. sonra, sonra ne mi olmuş? siren kayalıklarına bindirmişler, teknenin hafif malzemesi ancak dalgalara dayanıklıymış, parçalanıvermiş. querelle’in rüyasında poseidon zannettiği, meğer zamane dekbazlarındanmış, lucid dreaming’le kafalamış bizim oğlanı. “calut hazinesi” de “parçalanmış tekne” demekmiş.gözlerinizden öperim kuzucuklarım.