Efendim, öncelikle etimolojik olarak ele alalım konuyu. Bir kere kelime, Yunanca kaynaklıdır. Bir iddiaya göre “çok yüzlülük” anlamına gelir. Diğer bir iddiaya göre kent (polis) kökünden türeyen “yönetmek” ile ilgili bir kelimedir. Hangisi olursa olsun, bizi pek bağlamıyor sonuçta.TDK ise İtalyanca kabul edip kelime kökenini, “devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyaset, siyasa” olarak veriyor anlamını. Eh, bu da pek kesmiyor beni açıkçası.Çünkü çok daraltılmış bir tanım bu. Politika öyle bir kavram ki, aslında sarmış heryanımızı. İnsan davranışları ile ilgili her konu ister istemez politikanın ilgi alanına girer olmuş. Yani biraz daha genellemek, tanımı genişletmek gerek.Bazıları “bir amaca ulaşmak için izlenen yol, yöntem ve davranışlar bütünü” demişler. Daha doyurucu bir yaklaşım. Ama şöyle bir bakıyorum etrafıma, bugünümüzü tarif etmekte yetersiz kalıyor yine.Bilimden sanata, spordan eğlenceye, aşktan arkadaşlığa kısacası insana dair herşeye sirayet etmiş politika. Televizyonda izlediğimiz programlardan futbol maçlarına, gittiğimiz resim sergisinden okuduğumuz romana herşey politikaya bulanmış.Kötü bir şey mi? değil elbette…Önemli olan bunun farkına varabilmek. Seçimlerimizi ve üretimlerimizi bu bilinçle yapabilmek.Uzak durmak mümkün mü? Hayır ne yazık ki…Tarafsız olmanın da “güçlüden taraf” olmak anlamına geldiği bir dönemde yaşıyoruz. “Banane” demenin bile bedellerinin olduğu bir ülkede nefes alıyoruz. En basitinden, “oy kullanmamak” bile bir “politik başkaldırı” olarak addediliyor günümüzde.Galiba en iyisi “seçme” sanatı diyelim biz politikaya. “İyi” ve “kötü” arasındaki farkı, “yararlı” ile “zararlı” arasındaki uçurumu, “doğru” ile “yanlış” arasındaki açıyı görebilme sanatı. Tabi sadece görebilme değil, gördükleriniz sonrasında harekete geçebilme sanatı.22 Temmuz’da, bu sanata ne kadar vakıf olduğumuzu, “ne kadar görebildiğimizi” ve “ne seçtiğimizi” hep birlikte göreceğiz.