Yine bir gün sonu…Yatağıma uzanmışım. Başımın altında yastık, yumuşacık…Göz kapaklarım kapanmak ile kapanmamak arasında. Gidip geliyorum.Bedenim burada ancak ruhum kaçış planları içinde.Yine bir yolunu bulup çıkacak sonu bilinmeyen yolculuklara…Her zamanki gibi hayal odasının kapısını açıp gireceğim.Öyle mübtelası oldum ki buranın kapı görevlisi tanıyor beni.Giriş kartı bile istemiyor benden.Selam verip dalıyorum içeri.Sonrası mutluluğun resmi…Burada senden milyonlarca var.Hangi odaya girsem ordasın.Sanki bir film çekiliyor ve bu filmin her sahnesinde sen varsın.Başrol de sensin, figuran da, suflör de…Sadece yönetmenin kim olduğunu çözemedim.Tek bildiğim o ben değilim.Bir bahçe görüyorum biraz ilerde.Vişne ağacı var tam ortasında.Birkaç tane alıp tadına bakıyorum.Enfes… Nasıl ekşi anlatamam.Bir gurme edasıyla vişne yemenin zevkine varırken çiçekleri görüyorum.Aman Allah’ım ne güzel şeyler.Renk renk, çeşit çeşit.Karanfili, gülü, menekşesi…Acaba buranın bahçıvanı kim diyorum.Nasıl bir ustalıktır bu?Çiçekler arasından geçerken Papatyayı görüyorum.En sona, en köşeye yerleştirilmiş.Diğerlerinden bihaber.Ayrı bir yerde. Sanki onlarla aynı soydan değil.Yaklaşıyorum.Yakından bakıp koklamak istiyorum.Tam elimi uzatıp dokunacakken sen geliyorsun.Başında bir şapka, elinde makas…Bahçıvanın sen olduğunu anlıyorum.Sonra birşey farkediyorum.Bir Papatyaya bakıyorum bir sana bakıyorum.Papatyada seni, sende onu görüyorum.Sanki sırrını öğrenmişim gibi utanıyorsun, yanakların kızarıyor.Ben sana bakarken boynunu büküyor Papatya.Anlam veremiyorum ne sana ne de Papatyanın seni kıskanmasına…Telefonum çalıyor. Açıyorum gözlerimi. Odamdayım.Ruhum yeni geliyor yorgun argın.Banyoda elimi yüzümü yıkıyorum.Aynaya bakıyorum. Kendimi görüyorum ancak bir gariplik var.Bir fazlalık var burada.Yanlız değilim. Sonra flulaşıyor görüntü.Seni görüyorum papatyalar içinde.İşte o zaman anlıyorum.Belki de bu yüzden seviyorum seni…Sen papatya kadar masum, papatya senin kadar güzel olmasaydıPapatyayı koklamaz, seni gönlümün hayal odasına koymazdım