Meselası bol bir hayal kuruyorum. Gözlerim dalıp gitmiş gökyüzündeki yırtık bulutlara. Acınası bir durum. Acıyorum gözlerime. Mesleğinin gerektirdiğini yapamadı ömrünce. Sustu çoğu zaman. Hani dilin anlatamadığını anlatan gözler var ya. Lal oldu işte. Sustu. Karşısındaki gelinciğe boşluğa bakar gibi bakıyor. Siyah ve kırmızı onu hiç ilgilendirmiyor. Sadece süzüyor gereksizce. Sessizce… Umursamıyor sahibinin ayaklarına tırmanan karıncayı. Görmüyor, görmek istemiyor. Karınca kendinden emin bir şekilde ilerliyor. Nasıl olsa onu görecek olan gözler boşluğun esareti altında…
papatya hakkında tüm yazılar
Ben Sevgimi Zirvede Bıraktım
karuma76 | 26 July 2010 15:35
Bu gece dağınık düşüncelerim arasında sen dolaştın durmadan. Sen takıldın göz kapaklarıma ve sen ıslattın kirpiklerimi. Ya sen? Sen ne kadar düşündün beni, sen ne kadar duyumsadın bensizliği? Sen ne kadar umursamaz olsan da ben yine sensizliğe karşı koyacağım. İçimde kabaran feryadı duymasan da, ben yine “Seni Seviyorum” diye haykıracağım.
Korkma! Artık yaşamayacaksın ızdırap zannettiğin o güzel günlerimizi. Tekrar dönemeyeceksin mutluluğuna inandığın o dakikalarımıza. Sevgim izin vermeyecek buna, yine sevgim hapsedecek seni dört duvar arasına. Arama sakın beni, bulduğun yalnızlıkta, karanlıkta arama beni. Ben inandım sevgime ve sevgimin yüceliğine. Şimdi bahardayım. Papatyalar arasında ufuklara uzanan yaylalardayım. Mutluluk bir esinti şimdi, sevgi bir kır çiçeği. Yüreğime çarpıyor esintiler ve yamacımda bitiyor uçsuz bucaksız sevgiler. Benden sevmemi bekleme artık. Çünkü BEN SEVGİMİ ZİRVEDE BIRAKTIM!
KAKTÜS OLABİLMEK
il mare | 22 April 2010 09:27
yalnız ama dimdik
Bir gün daha bitmişti işte.
Aynaya baktı, kendinden önce, arkadaki masasının üzerinde duran kaktüsü gördü. Sonra bir daha kendine baktı. Galiba bir kaktüse benziyordu ve belki o kaktüsten bile daha kaktüstü.Çoğu zaman bir kaktüsten çok daha fazla kaktüs olabiliyordu. Çok daha fazla dikenli,çok daha fazla can acıtan,çok daha dayanıklı,daha çirkin ve daha…
Evet, dünyaya birdaha gelse,kesinlikle bir kaktüs olarak gelirdi.
Bir daha gözlerini dikti bilgisayarının yanına kondurulmuş minik sevimsiz bu bitkiye.Tesadüfi değildi konuşlandığı yer,şu, radyasyonu kendine çektiğine dair popüler bilgiye kulak asıp satın almıştı onu ve bu minik ve çirkin şeyin üzerine,aynı zamanda altından kalkamayacak kadar fazla sorumluluk da yüklediğini düşünerek,ve sürüye uyarak, tam da bilgisayarının yanına koymuştu onu.
bahar gelmeden bahar yazısı
nazokiraze | 09 March 2010 12:32
“Damlardaki kar, saçaklardaki buz
Kanı kaynayan suya dar geliyor.
Haberin var mı, oluklardan sonsuz
Akan su sesinde bahar geliyor”
Cahit Sıtkı Tarancı
Mart’ın kapıdan baktırıp olmadık yerlerimizi dondurduğu şu soğuk havaya ve bir haftadır ciğerlerime inen boğaz enfeksiyonundan tam anlamıyla kurtulmamış olmama rağmen hatta kışı çok çok sevmeme rağmen yine de baharın gelişinin yaklaşması içimi kıpır kıpır ediyor.
Evelikdenilen ot çeşidi genellikle yapraklarının ve sapının tuzlanması şeklinde yenir, baharda tüketilen bu bitki çorbalara konur.Aslında bahar gelince yenilebilir otların çoğu kendini göstermeye başlar.Genellikle benim gibi kış günü eve domates, biber,patlıcan gibi yaz besinlerini sokmayan kurufasülye, kapuska,karnabahar , nohut türü yiyeceklerden sıkılanlar için bahar yeni bir dönemdemektir.Enginar, çilek, can eriği insanı o biçim heyecanlandırıyor.(baharda ot yemeli)
Papatya, Sen ve Hayal Odası
admin | 25 February 2009 09:45
Yine bir gün sonu…
Yatağıma uzanmışım. Başımın altında yastık, yumuşacık…
Göz kapaklarım kapanmak ile kapanmamak arasında. Gidip geliyorum.
Bedenim burada ancak ruhum kaçış planları içinde.
Yine bir yolunu bulup çıkacak sonu bilinmeyen yolculuklara…
Her zamanki gibi hayal odasının kapısını açıp gireceğim.
Öyle mübtelası oldum ki buranın kapı görevlisi tanıyor beni.
Giriş kartı bile istemiyor benden.
Selam verip dalıyorum içeri.
Sonrası mutluluğun resmi…
Burada senden milyonlarca var.
Hangi odaya girsem ordasın.
Sanki bir film çekiliyor ve bu filmin her sahnesinde sen varsın.
Başrol de sensin, figuran da, suflör de…
Sadece yönetmenin kim olduğunu çözemedim.
Tek bildiğim o ben değilim.
DYNO Duş Takımı
serversistemci | 04 November 2008 12:47
DYNO
Papatya duş takımı, ister havuz başında ya da deniz kıyısındaki mekanınızda, isterseniz evinizde bütün olarak ya da ayrı ayrı kullanabileceğiniz şık bir zamazing. myyour’un DYNO isimli bu ürünü plastik olduğundan kolayca taşınabilir bir ürün. boyu 229cm olan cihaz, 10 değişik renk seçeneğine sahip.
DYNO
Ürünün sitesi , renk ve resim galerisi ile de gerekli detaylara ulaşabilirsiniz.
kız çocuğu
pilibitenbebek | 23 July 2008 10:31
küçükken hayaller kurardım.
kırmızı pabuçlarım ve beyaz üzerine papatyaları olan bir elbise içinde hayal ederdim kendimi.
küçükken hep büyümek isterdim.
zannederdim ki büyüyünce gökkuşağının üzerinde yürüyor gibi saf mutlulukla dolacak bedenimiz.
kimse bizi aşağı çekemeyecek ve dolayısıyla mutluluğumuz hiç azalmayacaktı.
hep elinde biberonu olan bebek gibi etrafa şirin gülücükler saçacağız sanırdım.
oysa küçük olmak zaten başlı başına ayrı bir mutlulukmuş.
hiçbir şeyden habersiz, emziği düşünce ağlayan ve tekrar geri verilince hiçbir şey olmamış gibi eski haline dönen bebek.
etrafındakilerden devamlı duyduğu “hayat”ın onu sınamadığı, olacaklardan bir haber olan kız çocuğu.
en önemlisi ise günlerce mutlu olmasına yetecek sade bir gülücük.
ne kadar güzelmiş küçük olmak…
21.07.2008 – 03.02
Dursun ister dönsün dünya etrafımda
Dejavuu88 | 20 June 2008 15:52
Saçlarını örenlerden pek hoşlanmam. Bende ördüm, annemin zoruyla tabii. Daha işte o günlerimde biliyordum onun bu kadar başarılı biri olacağını.
-Birisini izledim geçen kral tv de klibi vardı
-Kimin?
-Adım kadar eminim çok iyi yerlere gelecek
-Kimi diyorsun sen ya?
-Gitar bir insanı bu kadar mı tamamlar
-Deli olucam ya
-Teoman Ayşegülcüm, Teoman..
Saatim yok tam olarak bilemem biraz bira biraz şarap önceydi..Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken yıllar, hayatlar geçiyor..
Daha ilkokula gidiyordum o özel şarkı dilime pelesenk olduğunda. Onun her anı heyecan dolu, beni üzdüğü zamanlarda bile yokluğunu hissetmek beni korkuturdu. Tanrım o sözler, o müzik.. bir seyahatten dönüşte oturmuş birlikte yazmışız gibi..
20 Kasım 1967 Giresun doğumlu Fazıl Teoman Yakupoğlu . Henüz 2,5 yaşındayken babasını kaybetmiş. Boğaziçi üniversitesi sosyoloji bölümü mezunu. Master konusu ise “kadın”..
Bana yoksun biliyorum, usul usul eriyorum, kararıyor gözlerim hep yorgunum..
İlk albümü kendi adını verdiği “Teoman” 1996 yılında piyasaya sürüldü ve onu ilk tanıdığımız tarihten bu yana çıtayı hep yükselterek kolay elde edilemeyen bir başarıya ulaştı.
Kimin, kimin bu kör gözler, bu varışsız yalan sözler, adını unutan sen misin..
Teoman müzisyen kimliğinin yanı sıra yönetmenliğe ve senaristliğe de ilgisi olan bir sanatçı olarak kamera arkasına da geçmiştir. Hayatı boyunca biriktirdiği tüm parayı bu filme harcadığını itiraf eden Teoman’ın Balans ve Manevra filminin detaylarına linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 2002 yılında mumya firarda, banka, (2007)romantik filmlerinde yer aldı.
romantik
Akheron / Şiir yorumu
Anthro | 22 February 2008 16:50
Aşağıdaki şiiri 17 yaşlarında genç bir arkadaşım bana gönderdi. Ben de bu arkadaşımın şiirini kendim yorumlamamdansa buradaki arkadaşlarla paylaşıp hafif tayfasının yorumlarını onunla paylaşmayı daha uygun gördüm. Şiirin sahibi arkadaş yazma konusunda çok yetenekli olduğunu düşündüğüm biri ve yazmaya devam etmesini çok istediğim bir arkadaşımdır. Onun için diğer yazılarını da burada paylaşması ve eleştirilerle kendini geliştirmesi için onun haberi olmaksızın bu şiirini buraya ekliyorum. Yorumları daha sonra ona göstereceğim ve diğer yazılarını umarım kendi üyelik adıyla bizimle daha sonra paylaşır. Olumlu olumsuz yönlendirici yorumlarınızı esirgemeyin lütfen.
****
yalancı papatya
gayei hayal | 27 November 2007 23:24
YALANCI PAPATYA
Adı çıkmış papatyanın bir kere,
Düşman olmuş seven kız ve erlere.
Papatya sen gözükme bu gözlere,
Ah papatya adın çıkmış bir kere.
Yalanın adı sende özü ise beşerde,
Sevdiğini söyleyen tutmaz elini şerde.
Ah papatya sevgi dolu yeşer de,
Öğrensin sevmeyi, sevemeyen beşer de.
İnsanlar gönül tartar senin taç yaprağınla,
Sevgileri denk değil, taşınla toprağınla.
Sevgi arar dururlar, gündüzler elde mumla,
Bulamayınca onu, dikerler iki kukla.
Ne oldu ki sevgiye, oyun oldu dünyaya,
Değerini kaybetti, döndü paslı hurdaya.
Yer yok artık kalplerde dağlar delen sevdaya,
Suçlusu da sen oldun, sen garibim papatya.