Palyaçonun Ağzından

Burası fazla güzel. Gereğinden fazla güzel kadının, gereğinden fazla alımlı orospu çocuğunun ve şimdiye dek hiçbir yerde görmediğim fiyatlarla dolu menüsünün nedeni bu olmalı.

Maalesef Moskova’dayım. İngiliz Elçiliği’nin karşısındaki ara sokağa gizlenmiş, yoldan geçenlere ne olduğunu çaktırmayan bir bar-restoranda oturuyorum. Garsonlar, özellikle İvan gayet iyi İngilizce konuşuyor. Fiyatlar beni değil şirket hesabını etkileyecek olsa da ürkütücü. Bir bira ısmarlayıp doğru yemeği bulmaya çalışıyorum. Yerinde ürettikleri bira kayda değer. Kararlı bir ifadeyle adını bile bilmediğim bir balık istediğimi söylüyorum.

İvan’la konuşuyoruz. İlk cümle tabii ki ondan geliyor. Moskova’ya ilk gelişin mi diye soruyor, hayır diyorum, daha önce geldim ve sayısını hatırlamadığım kadar vajina gördüm. İşin tuhafı karıma aşık olduğumu burda anladım. Yazları daha güzel, daha çok kız var etrafta diyor, susuyorum. İvan nereli olduğumu soruyor, New York cevabını almamla New York hakkında duymak istemediğim ama aşina olduğum ahkamlar kesiyor. Bush’un manyaklığından söz açıp canını sıkıyorum. Burası politika düşünülecek yer olmamalı. Sahnede adamlar caz yapıyor.

Gözüm yanmdaki taburede oturan kadının, pantolon üzerine tırmanma alışkanlığına sahip beyaz dantele ve üzerini örttüğü bronz bele kayıyor. Daha aşağılarını merak ediyorum. Bastiani geliyor aklıma, bu sahneden neler çıkarırdı kimbilir. Oli Bastiani, başka kurallar altında insanların devlet, aşiret, her ne boksa onun başkanı yapacakları adam. Sakin ve patlayıcı. Sevgi ve nefretin frekansı kestirilmez devinimi. Komikliğinin yaratıcı ciddiyeti. Kendiyle alay ede ede yücelme.

Döl yerine ulaşıyor. Bebek ne yollardan geçip buraya geliyor. Gülümsüyor, canını yakmayı öğreniyor, ilk harfini yazıyor, seviyor, sevdiği için mülkiyetle tanışıyor, falan filan. Sonuç: döl ölüyor.

Başımı kaldırdığımda önümdeki tabağın boş olduğunu görüyorum. İvan yeni birşeyler denemeyi isteyip istemediğimi soruyor. Şu ortamda bir şey ne kadar yeni olabilir diye düşünürken olur diyorum. Yedi tane bardağa yedi değişik içki dolduruyor İvan. Her biri hakkında birşeyler anlatıyor. Dediklerini dinliyor görünüp sırayla kafaya dikiyorum. İvan gülüyor, sarhoş olacaksın diyor.

Cebimde üç yüz Tacik işçisinin aylık maaşı, hesap diyorum.

Evde doğruları CNN değil Eminem söylüyor. Düşse şu uçak ne olur?