Walerstein “günümüzde, insanlar dünyanın sonunun gelebileceğine inanabiliyorken, kapitalizmin sonunun gelebileceğini tahayyül edemiyorlar” diyor bir yazısında. Tarihte dikkatli bir okuma yapılırsa, insanlığın buhran dönemlerinde genellikle dünyanın en büyük fikir hareketlerinin yaşandığı görülür. Antik yunan uygarlığı her yandan göçebe saldırılar aldığı sıralarda Platon, Aristo vb. gibi büyük düşünürler ortaya çıkmış. Ortaçağda tarımsal tekniklerin gelişmesi ve endüstriyelleşme, derebeylerinin çanına ot tıkamaya başlarken, rönesanstan paris devrimine uzanan renkli bir düşünce dünyası şenlendirmiş “garbın afakını”. Ülkemizde bile osmanlının en son en karanlık yüzyılı, renkli düşün adamları ile dolu.Gelelim günümüzün panoramasına. Elimizde ne var şu an. Antik mısırdan köklerini aldığı iddia edilen bir çok ezoterik örgütün dünya tarihini daha yaşanmadan yazdığı iddia edilmekte. Güçlerinin kaynağı ile ilgili rivayetler muhtelif. Musa’nın Ahit Sandığından, mısır piramitlerine, İsa’nın kanının taşındığı Kutsal kaseden, efsane kılıç (ya da mızrak) excalibur’a kadar bir çok büyülü artifact güç kaynağı olarak görülmekte. Hatta o kadar ki, simya konusunda bilgi sahibi oldukları için Tapınakçıların kurşunu ve bakırı, altın ve gümüşe çevirerek zenginlik sahibi oldukları bile söylenmekte. İnsanları yaptıkları büyüler ile etki altına alabildikleri, çok eskilerden kalma ama günümüzün hala ilerisinde olan teknolojileri kullandıkları diğer iddialar arasında. Bir yolsuzluk sorşuşturması sonrası dönemin içişleri bakanı (Saddettin Tantan) bile bu örgütlerden birinin ismini zikretmiş ve başına gelmeyen kalmamıştı.İnternette, türlü forumlarda ve kitaplarda tüm bu batıni örgütlerle ilgili yapılan tartışma genelde tek bir soru etrafında dönmektedir, “tüm bunlar gerçek mi?”. Ben bu sorunun tutarlı ama faydasız olduğunu düşünenlerdenim. Gerçek veya değil ne farkeder? Ol tartışmalar bir yere varamamak üzerine dönüyorsa eğer, buradan kollektif bilincin zaten bu tartışmayı bitirmek istemediği sonucuna varabilir miyiz? Bence evet varırız. Bu tartışmanın bittiği yerde özne kendisi ile, kendisinin eylemi ile yüzleşecektir. Irak’taki sivil kayıpların sorumluluğunu görünmez bir örgütün üstüne atmak kolaydır. Ama özne olarak buna karşı bir şey yapmanın sorumluluğunu gözardı etmeyi gerektirmez.Tüm bu tartışmaların biliçaltı güdüsünün, günümüz konfomist öznelerinin birşey yapılamayacağı vurgusunu güçlendirerek izleyici olarak kefaret ödeme istekleri olduğunu düşünmekteyim. Evet, bu kadar mistik konulara dalmak, indiana jones tadında kutsal ahit sandığını metinler arasında aramak gerçekten keyifli, ama biryere varmayacağı baştan belli bir çaba. Gerçekten söylendiği kadar kadim ve güçlü bir yapı ile karşı karşıyaysak, bu dokunulmazlık haresini de basın-yayın- internet kanalı ile yaymaları da çocuk oyuncağı olmalı. Bu durumda verili olanla ilgilenmek, dedikodu yapmaktan, magazin yapmaktan farklı olmasa gerek. Asıl olan, zaten birşey yapılamayacağını iyice tasdik ederek soruna vicdan azabından kurtulmak. Selahaddin Eyyubi, mezarında ters dönmüştür sanırım günümüzde söylenenler yüzünden. Onlar bunu yapmış da siz ne yapıyorsunuz diye sormaktadır belki deDip not: Atıp tutmam bir yana, anlayacağınız gibi ben de müptela gibi takip ediyorum. Pis bir alışkanlık vesselam.