Her ofiste sabah muhabbetleri olur…Her sabah aşağı yukarı aynı şeyler söylenir…Türkiye, telaşla masaya yatırılır, bir önceki akşamın haberlerine dayanarak,siyaset,medya eleştirilir..Sanki hayatın bilinmeyenleri,söylenmeyenleri gün ışığına çıkartılıyormuş gibi heyecanlı tartışmalar…Kızlardan biri yumurtalıklarındaki kisti aldıracakmış ssk hastanesi mayısa gün vermiş…“ölürüm ben ya mayısa kadar”“ Babam da ameliyat için gün alamıyor tanıdığı olan var mı arkadaşlar?”“ Benim de annem kalp hastası ilaçları bitti,kadıncağızın kuyruklar da beklemekten canı çıkıyor”“ Tanıdık bulmadan olmuyor bu işler”Konu birden AB’ye yöneliyor,“ Adamlar Kıbrıs’ı ön şart koşuyorlar olmaz abi!”“ İlhak edelim olsun bitsin”“ Olumu ya!, dünyayı başımıza yıkarlar”“ Abi ya !,bunlar bahane almazlar bizi,baksana Merkel ne demiş!”Gündem o kadar kabarık ki, evliliğinden mutlu olmayan orta yaşlı bayan gençleri uyarıyor ” çocuklar sakın evlenmeyin yanarsınız ha! “Genç bayan “ Olur mu ya! annemle babamın evlilikleri öyle güzeldi ki,birbirlerini deli gibi severlerdi”“ kızım o evlilikler tarih oldu tarih,paran yoksa sen yoluna ben yoluma olduk”“ Haklısın abi,akşam tv de spiker genç kızlara sordu; Evliliğiniz içinde ekonomik sıkıntıya düşerseniz ne yaparsınız diye, hepsinin yanıtı çeker giderim oldu,var mı böyle bişey abi?”orta yaşlı bayan hemen atıldı “ Var tabi,kadınlar sıkıntı çekmek için mi evleniyorlar?.”“ ya ablacım iyi de aynı sıkıntıyı erkek yaşamıyor mu?.Hemen çekip gitmek var mı?”Konuşmalar bu minval üzerinde sürüp gidiyor…Şu küçücük çay odasındaki konuşmalar bile insanı geriyor, sanırsınız ki, ülkenin altı üstüne gelmiş…Eskiden bu sabah sohbetleri genellikle futbol etrafında yoğunlaşırdı, küçük takılmalarla,iddialaşmalarla son bulur herkes işinin başına dönerdi…Şimdi, hiç konuşulmayanlar konuşuluyor…Oysa ki, Özal’la biçimlenen “serbest piyasa modeli” özgürlük getirdi…bolluk getirdi…para getirdi…ama yoksulluk da getirdi
Özal’la başlayan değişim rüzgarı, toplumu öylesine tahrip etti ki , toplumun bağlarını gevşeterek derin yaralar açtı…1990’larla başlayan kırılgan ekonomi devirleri de Özal döneminde işlenen günahların bir sonucuydu…Turgut Özal dönemi, tüm iyi kötü yanlarıyla yeniden gözden geçirilmelidir…Orada toplumun yararına kullanılmayan önemli kaynak israfları vardır…Orada ” hayvan” egoizmini anımsatan ve topluma, kendi hayatın için dövüş mesajları vardır… Orada av için birleşen” kurt” sürülerini andıran insan toplulukları vardır…Orada kendileri için duydukları endişeyi toplum için duymayan “kurnaz”tilkiler vardır…Orada bir milletin yaşaması ,ayakta durabilmesi için mutlak olan , örflerle,geleneklerle ve adalet duyguları ile alay etmenin günahları vardır…Orada, bu değişimlerin ödülünü alan bir avuç “yeni zengin” vardır…Orada kendilerinden sonra gelen bir neslin geleceğini karartan insanların günahları vardır…Bu küçük çay odasında ise; Cesaretsizlik,umutsuzluk,nefret,öfke…Artık hiçbir şeyi kutsal saymayan gençlik….