Daha önce bizimle kişisel renk analizi konusundaki bilgilerini paylaşan Oya Komar, aslında bu konunun tam anlamıyla uzmanı. Hal böyle olunca, hayatımızda ciddi yer kaplayan renkler ve üzerimizdeki etkileri konusunda bir röportaj yapalım istedik kendisiyle. O da tüm sıcaklığıyla yanıtladı sorularımızı sağolsun. Üstelik birkaç hafta içinde bir de kitabı çıkacak: “%100 Yakıştır” isminde. Onu da takip edeceğiz, ama önce bize söylediklerini aktaralım…
Renkler konusunda uzmanlaşmak aklınıza nereden geldi? Herhalde dünyayı ağırlıklı olarak “görsel” anlayan birisiniz değil mi?
Gençliğinde moda tasarımcısı olmayı arzu etmiş bir annenin, renk uyumunu her detaya yansıttığı bir evde büyüdüm. Yurt dışında kişisel renk analizinden geçen tanıdıklarımın ne kadar sağlıklı, dinç ve enerjik göründüklerini fark ettiğimde de, Londra’da kişisel renk danışmanlığı eğitimimi alıp, uygulamalara başladım. Renkler dünyasına girdikten sonra da çok değişik bağlantılar yakalamaya, bunlar üzerine okumaya ve danışanlardan aldığım geri bildirimleri analiz etmeye başladım Bir süredir farklı sektörlerle de renk bilgimi paylaşıyorum.
Üzerine düşününce, dünyayı baskın olarak görsel algıladığımı sanmıyorum. Hatta bu konuda özürlü bile sayılırım. Bakmaktan, görmeye yeni terfi etmeye çalışanlardanım 🙂 Mesleğim söz konusu olduğunda, elbette görsel algılayış ön planda ve nüansları çok iyi görüyor, işin matematiğini konuşturuyorum ama ağırlıklı olarak işitsel algıladığım durumlar olduğu gibi, dokunsal algıladığım durumlar da var. Kendimi değil de, durumları genelleyebiliyorum ancak.
Yine de sınırlar o kadar belirsiz ki… Renk titreşimlerinden rengi algılayan körler olduğu gibi, ses titreşimlerinin de renk titreşimleri ile parallelliği var. Bu konularda okumayı çok seviyorum, uçsuz bucaksız bir titreşim dünyası…
Renk seçimi insan hayatında ortalama ne kadar yer kaplayan bir kavram?
Bir düşünün. O kadar kanıksamışız ki renkleri. Farkına varmıyoruz çoğunlukla renge göre seçim yaptığımızı, ancak uykumuz haricindeki her an, renk seçimlerimizle ilerliyor yaşam. Kullanacağımız iki havludan birini seçerken renginden hangisinin nemli hangisinin kuru olduğunu bakarak fark edebiliyoruz, salkımdaki hangi üzümün bozuk, hangisinin tatlı olabileceğine dair otomatik olarak renk öğrenilmişliğimiz devreye giriyor, modelini bilmeksizin el uzattığımız hazır giyim ürününde önce cazip gelen rengi seçiyor sonra modeline bakıyoruz, diş fırçalarımızı renkleri ile ayırt ediyoruz, okunmuş ve okunmamış mesajlarımız dahi genelde bu şekilde belirtiliyor… Her dakika bir renk seçimi yapıyoruz yani 🙂
Uzmanlık konunuz çok ilgi görüyor mu? Renk analizi yaptırmak isteyenlerin sayısı fazla mı?
Yaptığım işi kısaca tarif ettiğim herkes “bana ne renk yakışır” “saçımı ne renge boyatayım” diye sorduğuna göre evet, çok ilgi görüyor. Renk analizi yaptıranların sayısı ise gün geçtikçe fazlalaşıyor. Renk analizini duymuş olup da, bir gün yaptırırım diyenler, giyecek bir şey bulamadıkları ağzına kadar dolu gardıroplarının önünden telefon edip, randevu alıyorlar. Özel günler için bu hizmeti alıp, sonradan günlük hayatına yansıtanlar da elbette azımsanmayacak sayıda. Türkiye’de henüz popüler olacağı döneme girmedi, şimdilik “öncü”ler diyebileceğimiz kesimin odağında.
“En sevdiğim renkler şunlar” dediğimizde kendimize aslında hiç uymayan renklerden bahsediyor olabilir miyiz yoksa bir şekilde herkes kendine uygun renklere mi yakınlık hisseder? Öyle değil ise, pek sevmediğimiz renklere ağırlık vermek zorunda kalabilir miyiz?
Genelde en sevdiğimiz renkler, bizi en iyi bütünleyen ya da arkasına saklandığımızı sandığımız renkler oluyor. Tabii burada renkten bahsederken aslında tonlardan bahsettiğimizi özellikle vurgulamak isterim. Narçiçeği kırmızısı ve kan kırmızısı ayrımını vermeyi çok seviyorum. Kişiler kendilerine yakışan tonları bir iki renk için tanımlıyor olabilseler de, renklerin dilini öğrenince, tanımlamak, ayrıştırmak çok çok kolaylaştığından hem kullanılabilecek renk sayısının arttığını görüyorlar hem de giymedikleri kıyafetlere neden ellerinin uzanmadığını kavrıyorlar. Elbette bu da, alışveriş yaparken ve giysileri kombine ederken büyük zaman kazancı oluyor.
Giyimde renk şüphesiz önemli. Giydiklerimizle karşımızdakini ne kadar etkiliyoruz?
Eğer bizi bütünleyen tonlarda, kombinasyonlarda ve kontrast oranlarında giyinebilmişsek, giysi bizim bir uzantımız olarak öne çıkmıyor ve kendimizi ifade edişimiz, “eksilmeksizin” karşı tarafa ulaşıyor. Bu bir. İkinci konu ise, renk çağrışımlarını kullanabilmek. Örneğin bizle uyumlu mavi ton güvenilirlik çağrışımı yaparken, uyumsuz ton mesafeli algılanmamıza neden oluyor.
Renk seçiminin iş ve özel hayatta etkisi büyük mü? Giysilerimizde ve makyajımızda seçtiğimiz renkler patronumuzla, iş arkadaşımızla, sevgilimizle, komşumuzla ilişkimizi etkileyebilir mi?
Elbette etkiliyor. İş hayatında da, varlığımızı yani olduğumuz kişiyi korumak durumunda olduğumuzu düşünüyorum. Bütünümüze aykırı her ton, bizi temsil etmeyen her model ve kesim, özenti, sahte, itici algılanıyor. Oysa ki “güven”, benim görüşümce, ilişkilerimin olmazsa olmazı. O noktada çelişkili algılar, karşı tarafın zihnine soru işareti düşürme gücüne sahip.
Makyaj ve saçta da renk seçimi çok önemli. Herkesin saç rengi kendisi için en doğru olan renk midir otomatik olarak?
Şık ve ucuz görüntü arantısındaki tek fark, tonlamalar… Ben, doğa ile, uyum konusunda yarışılmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Biraz eski kafalıyım bu konuda sanırım ama saç rengi konusunda da öneri verdiğim yüzlerce kişiden, aldıkları övgüleri de ileten teşekkür telefon ve mailleri aldım. Tabii teşekkürü hak eden aslında doğanın kendi bilgisi…
Makyajda ve saçta cilt tonunu gözeterek mi renk önerilerinde bulunuyorsunuz? Ya önerdiğiniz renkler kişinin zevki ile hiç uyuşmuyorsa?
Kişisel renk analizi cildin altındaki pigmentasyon dağılımı dikkate alınarak uygulanıyor. Renkli kumaşların ciltten yansımaları ile kişi dört ana renk grubundan birine dahil oluyor. Önerdiğim skala ve beğeninin tamamen zıt olduğu bir duruma denk gelmedim. Yaptığım işe belki biraz da “genel alışkanlıkların ve beğenilerin tanımlanması” gözüyle bakabiliriz. Zıtlıklar genelde, giyim alışkanlıklarından etkilenilmiş büyükler, göz renginin giysi renginde aynen kullanılması ve kişinin beğenmediği bir cilt rengi varsa onu değiştirmeye yönelik alışkanlıklarından kaynaklanıyor oluyor.
Renk analizi seansları için nasıl bir bütçe gerekiyor, seanslar ne kadar sürüyor?
Renk analizi seansı yaklaşık 1,5-2 saat süren tek sefere mahsus bir uygulama. Piyasada seans bedeli 250-450 TL arasında değişiyor. Gardıropta giyilmeyen ve makyaj çantasında kullanılmayan ürünlerin toplam bedeli düşünülerek, ihtiyaca yönelik bir değerlendirme yapılabilir. Renk analizinden edinilen kişiye özel bilgi, yaz-kış, gece-gündüz fark etmeksizin ömür boyu kullanılabilir bir bilgidir.
Ev dekorasyonunda kimi doğrular vardır; beyaz genişlik hissi verir, mavi rahatlatır, kahverengi insanı hareketlendirir gibi. Bunlar doğru mu, yoksa kişiye ve ortama göre değişen şeyler mi?
Bu soruya şöyle yanıt vermek isterim: Evet, beyaz dahil, açık renkler genişlik hissi verir. Mavi kadar, mavimsi pembemsi alt tona sahip tüm renkler rahatlık, sükunet hissi verir, dinlenme odalarında kullanılır. Sıcak alt tonlu, yani sarısı baskın renkler, hareketi, canlılığı teşvik eder. Kahverenginden örnek verelim, sütlü bir kahve tonu canlandırırken, pembemsi bir kahve tonu sükunet verir. Renkler ne kadar canlı ise, bahsi geçen psikolojik ve fiziksel etkileri de o kadar güçlü olacaktır.
Ev dekorasyonunda renk ayarlaması yaparken nasıl bir danışmanlık veriyorsunuz? Size danışan kişinin evini ziyaret edip gezerek mi yönlendiriyorsunuz?
Ev dekorasyonu kendi içinde ikiye ayrılıyor. Sıfırdan bir mekan oluşturmak veya varolan mekanın yeniden düzenlenmesi. İdeali, renk analizinden çıkan sonuca göre evi dekore etmek. Yine kıyafet seçiminde olduğu gibi, içsel olarak zaten biliyor oluyoruz doğruyu, sadece tanımlama güçlüğü çekilince, uyumsuzluk da beraberinde geliyor.
Mekanda yalnızca boya ile bir değişim yapılacaksa, değiştirilebilir ve değiştirilemez unsurları değerlendirdikten sonra, danışmanlığı bizzat ev sahibine yapıyorum. Daha büyük projelerde dekoratör veya iç mimar ile bilgileri paylaşmak suretiyle çözüm ortağı konumundayım.
Aynı evde yaşayan bireylerin kendilerine uygun renkleri çok farklı ise ev dekorasyonu renk seçiminde orta yol nasıl bulunmalı sizce?
Her renk grubu, renklerin üç boyutunu temsil eden anahtar kelimeleri barındırıyor. Dört renk grubunun, birbirleriyle en az bir ortak anahtar kelimesi var. Bu noktada, tek paletten gitmek yerine, müşterek tonlamaları izlemeyi öneriyorum.
İş yerleri için renk danışmanlığı almak isteyen çok oluyor mu? Profesyonel yaşamda o iş yerinin sahip olmak istediği imaja göre mi renk seçimi yapılıyor? Bir doktor ofisi (beyaz) ile bir reklam ajansının (rengarenk) nasıl göründüğüne dair ortalama yargılar vardır; bunlar genel olarak doğru mu yoksa renklerle oynamak mı lazım?
Bu tarz ticari mekanlara danışmanlıkta dikkat edilmesi gereken noktalar kısaca şöyle özetlenebilir:
Tek kişiye ait bir işyeri ise, konutlarda olduğu gibi bir kişisel paletten yola çıkılıyor ve amaca hizmet eden renkler kişiye uygun tonlarıyla kullanılıyor. Mekanda rahat hissetmenin birincil koşulu bu.
Kalabalık işyerleri için (ofis, AVM, otel vb) çağrışımın ne olması istendiği, mekanın amacı ve kime hitap ettiği değerlendiriliyor.
Reklam ajansı dediğinizde, yaratıcı ekibin çalışmasına uygun bölümlere bir formül önermek doğru olmaz. Öncelikle ajansın nasıl bir sistemde çalıştığına bakmak gerekir. Çalışanlar uzaktan da çalışıyor mudur, bir araya gelişlerde sonuç odaklı mı olmaları bekleniyordur yoksa beyin fırtınaları mı yapılacaktır gibi soruların sorulması gerekir.
Müşterilerin ağırlandığı toplantı bölümleri, tamamen reklam ajansının hedef kitlesi, pazarda kendini konumlandırdığı yerle değerlendirilebilir.
Otellerde şu ve şu renkleri kullanın gibi bir formül olamayacağı gibi, Balayı oteli midir, iş adamlarını hedefleyen bir otel midir, dinlenme oteli midir, aktivite oteli midir gibi nice sorunun sorulması ve sonrasında bölümler arasında en makul geçişlerin yapılması hedeflenmelidir.
İnsanların kendilerini nasıl hissettikleri ile renklerin ne kadar ilgisi var? Hava güneşli iken pozitif hissetmemiz direkt olarak güneşin aydınlık tonuyla mı ilgili? Kendimizi daha iyi hissetmek için renklerle oynamak mümkün mü?
Renkler, hem fiziken hem psikolojik olarak etkiliyor bizi. Renk, ışık olmaksızın varlığını koruyamadığı gibi, farklı ışık kaynaklarına göre de değişim gösteriyor. Sabit değil ve yaşıyor diyelim. Kendimizi iyi hissetmek için elbette renklerin gücünden faydalanabiliriz. Bu üzerimize giydiğimiz bir rengin titreşiminden sağlanabileceği gibi, bilgisayarımızın masaüstü rengini ayarlamak suretiyle de yapılabilir ve hatta o renkte sebze ve meyveleri yiyerek de o titreşim alınabilir. Renklerle terapi benim direkt uzmanlığım değilse de, konu hakkında çok okuyor ve rengi farklı alanlarda kullanan uzmanlarla sohbetlerimden çok şey öğreniyorum. Kendimizi iyi hissetmek adına kullandığımız renkler de sezgisel olarak doğru genelde, düşünmeden yapıyoruz.
Dışarıya kendimizi nasıl yansıtmak istiyorsak, o anki dış renklerimizi ona göre seçmemiz gerek dersek doğru söylemiş olur muyuz? Yani nabza göre şerbet vermek gibi, ortama ve duruma göre renk mi seçmeliyiz? Bir renk skalası ezberlemek mi en doğrusu, ne diyorsunuz?
Bir sonraki güne akşamdan kıyafet hazırlamışsanız, sabah hazırladığınızı giymeyip, apayrı bir kombinasyona yönelmiş olmayı defalarca yaşamış olmalısınız. Akşam ve sabahki hissiyatınızın aynı olmaması ile açıklanıyor bu durum. Seçtiğimiz renklerle (bilinçli veya bilinçsiz) çevremize, sessiz mesajlarımızı iletiyoruz. Yeri geldiğinde, “haydi sohbete açığım, yiyelim, içelim, taklalar atalım” derken, yeri geldiğinde “bugün bana dokunmayın” mesajını veriyoruz…
Son olarak bu renk işine meraklı insanlara bir şey söylemek ister misiniz?
Renklerin dilini öğrenerek, seçim zorluğu yaşayanlara keyifle yardımcı olabilirler. Renklerle ve insanlarla iç içe bir işin hayalini kuranlara, işine aşık biri olarak, kesinlikle öneririm. Ben her ne kadar hizmetlerimi renk bazında farklı alanlara yansıtmışsam da, kişisel renk danışmanlığı sonrası, stil danışmanlığını da öğrenip moda istikametinde yürümek de elbette mümkün. Konuya ilgi duyan takipçilerinizin [email protected] adresine gönderebilecekleri sorularını yanıtlamaktan memnuniyet duyarım.
Çok teşekkürler…
Renk aşkını bulaştırabileceğim platformunuzda bana yer verdiğiniz için ben teşekkür ederim 🙂 pilli ortamlarını çok sevmeye devam ediyorum!!!
yorumlar
vallahi bir solukta okudum, çok hoşuma gitti. elinize sağlık, sizi daha önce televizyonda izlemiştim, o zaman bu konu dikkatimi çekmişti. kitabınız için de şimdiden hayırlı olsun.
Çok teşekkür ederim, çok zarifsiniz =)
sevgili oyakomar, buradan da teşekkür ederiz size. sayfada daha bir güzel göründü röportaj. ellerinize sağlık. kitabı merakla bekliyorum şahsım adına.
Sayenizde :)) Haberdar ederim yayınlandığında…
bu aralar renklerin insan üzerindeki etkisine çok merak salmıştım ,bu yazı da merakımın üstüne cuk dedi oturdu. çok güzel oldu be ya 🙂
Ne mutlu bana bazı sorulara yanıt olduysa =)
Gerçekten çok güzel bir post bir solukta okudum iyi ki böyle bir röportaj yapmışsınız teşekkürler Oya hanıma ve Shane’e.
“Şık ve ucuz görüntü arantısındaki tek fark, tonlamalar…”
demişsiniz bu gerçekten benimde farkında olduğum bir şeydi ama ona rağmen insanın kendine yakışanı bulması da gerçekten çok zor. Kitabı bende merakla bekliyorum hayırlı olsun .
Çok teşekkür ederim. Kitap tonları tanımlamak konusunda bir bilgi verecek olduğundan, kendinizi gözlemleyebilmek de çok kolaylaşacak diye umuyorum.
Röportaj yayınlandığında yeni kitabımdan haberdar olmak istediğini söyleyen arkadaşlara duyurumdur :))
Piyasadayız 🙂
Kitabın adı "%100 YAKIŞTIR"
harika 🙂 hayırlı olsun, bol satışlar… hayata renk getirsin kitabınız.
Aylin Cevik Yalcinkaya çok teşekkür ederim, getirsin 🙂