İnsan Hakları Avrupa’nın hepimize süper hediyesi gibi görünüyor. Kurtaracak bizleri ninja kaplumbağalar…

Avrupa dünyanın geri kalanına burnunu sokmaya ortaçağın sonlarında başlamıştı. Sömürgecilik, sanayi devrimi falan derken, giden gitti. Bunların bahanesi hazırdı her zaman. Coğrafi keşifler “bilim” adına yapılıyordu. Sanayinin gariban(!) ilkel toplumlara taşınması, “beyaz adamın yükü” idi. köleleşseler bile artık “ilkel” değillerdi. ve ilkel olmak her koşulda kötüydü. Ve beyaz adamın yaptığı her şekilde onlara iyilikti.

şimdi UNICEFti bilmemneydi kuruluşlarıyla, bu zavallı ülkelere yardım etmeye devam ediyolar. afrikanın zavallı aç çocuklarına… onlar neden aç kaldılar acaba?

örnek: UNICEF türkiyeye aşı yardımı yapıyor. bu hizmet için belli bir miktar fatura kesiyor. diyelim ki yılda 100.000 dolar. evet, bu aşılar ülkeye başka bir yoldan ithal edilse 300.000 dolar tutacak belki ama böyle olunca ne oluyor? türkiyede ilaç üretimi, tıp araştırmaları… viiijjuuuvvvv yerin dibine kadar alçalıyor. bağımlı bir ülke oluyor. (lan torbacı gibiymiş be)

peki eğer aşıları almazsan? o zaman, kendi aşını yapmaya gücün zaten yetmiyor. ama direk aşı yerine teşvik olsa, zamanla fabrikası da olur bunun herşeyi de olur yani. ama sen şimdi o fabrika olan kadar çocukları aşısız mı bırakacan? (pardon biraz karıştı düşünceler ama tek ve büyük bi komplo teorisi işte toparlayamıyorum tam, eksiklikleri ahkamlarda tamamlarız) evet çocuklar aşısız kalamaz, BEYAZ ADAMIN YÜKÜdür bu, güzelim verimli topraklarda yaşayan medeniyetten uzak zavallı ilkel türkler. ve kahraman ünicef. ee istersen alma aşıları, vay seni insan hakları düşmanı, bütün çocukların aşı hakkı vardır, sen de aha böyle girersin ABye. işte bu, komplo budur. küreselleşmenin tadına doyum olmaz.

peki başka ne var? avrupanın biryerlerindeki, insan hakları komisyonu AFRİKAdaki insanların haklarıyla neden uğraşıyor. oralarını bilemem. ama buralarını biliyorum. eğer koca, karısını ya da çocuğunu dövüyorsa, türkiyenin de imza attığı insan hakları sözleşmesine göre, karı ve de çocuk (ya da dayak yiyen her kimse) yasal yola başvurabilecektir. gayet insanca görünüyor değil mi. ama olay şöyle oluyor: çocuk önce karakola gidecek, polis raporunu doldurtacak, sonra doktor raporu alınacak, yeterli değilse(morluklar geçmişse) tanık bulunacak, mahkemeye gidilecek, ifadeler tekrarlanacak ve sonuçta çocuk kurtarılacak. belki adam hapse atılır, çocuk yetimhaneye ya da başka biryere yerleştirilir. höttörölötlöt. ne kadar da insanca.

buna mekanik denir. türkiyenin varolan yapısının üzerine getirip bunları koyarsan tam bir insanlıkdışı işleyişle karşılaşırsın. (afrika için de benzer bir durum olduğuna eminim) En başından, morlukları ve çürükleri yapanın kim olduğunu ispatlamak için tanık bulmak şarttır ki, çok büyük bir çoğunluk aile arasına girmek istemez. bu şekilde bastırılmış çocuğun, karakola şikayette bulunması zaten düşünülmediğinden, birilerinin şikayet etmesi gerekecektir, e ispiyonculuk da beterin beteridir yani…

nereye varıyorum? eh işte böyle oturmuşsa düzen, herif aileyi sıradayağından geçirirken, komşular da kulaklarını tıkamış, zaten büyük şehirde kimse komşuyu tanımıyor apayrı bir mesele… alın size haklar, insan hakları. insanlık mı kalmış anasını satayım bea… neden dövüyor bu adam bacıyı? diye sormadan hiçbir yazılı kanun kimseye refah getirmez.

insan haklarıyla, geleneksel düzenin karşılaştırılması, hiyerarşik olarak değişen geleneksel haklar ve doğuştan gelen İNSAN HAKLARI. insan haklarının çıkış yeri de liberal demokrasiler olduğundan, her zaman şöyle biryere ulaşılıyor; Al sana hakların, kimse kılına bile dokunmayacak, süper-demokratik ortamda özgürsün, git istediğini yap. birileri sana zarar verirse de gel bize söyle. _evet ama ben biraz açım… orası bizi ilgilendirmez, gidip bulacaksın yiyeceğini. labirentteki fareyi anımsatıyor bu bana. evet laboratuar ortamında çok güvende, ama labirent istemiyorum ben. peynir peynirdir, kedi de kedi. labirent istemiyorum.(yine karıştı biras) peki bu ilkel-vahşi-aşiret yönetimi nasıl bişeydir? kesinlikle insan haklarına aykırıdır. ilkeldir, düzeltilmesi gerekir. kan davaları, namus cinayetleri, eşitsizlikler. evet, aşiret reisinin hakları tabasındaki harhangi birinden çok daha fazladır ama, yönetimi altındaki herkesin, minimal düzeyde bile olsa, karnının doyması ve barınmasından sorumludur. haa, liberal demokraside mobilite vardır, isteyen zengin olur, sınıf atlar, onu kimse tutamaz. ama unutmadan, düşeni de kimse kaldırmaz…

katastrofik(bu ne ya) görünen şeyler daha çok dikkat çeker, (adı üstünde katastropik) yani aslında namus cinayetinden ölenlerin sayısı, amerikadaki evsizlerin sayısını asla geçmez(bak yine bilip bilmeden yorum yaptın) evet ama ortadoğuda böyle giderse açlıktan ölenlerin yıl geneline bakıldığında milyonları bulacağını biliyorum. insan hakları ihlalinden öte birşey bu. insan hakları komisyonunun üstünde bir güç gerektiriyor çözümler. bu da bir otorite, bir yönetim ya da bir hükümet olamaz, bu bütün insanların aynı fikirle birleşmesiylen olur. (ama sen iyice saçmaladın)

yaw neyse işte, avrupadan gelen her iyilik güzellik şeysinin altında şeytan görüyorum. dünya bu hale bu kıtanın yönetim şekilleriyle geldi. dolayısıyla bunları taklit etmeyi bırakmalıyız.

yani komşular el koymuyolarsa olaya, insanların arasında biraz daha sağlam ilişkiler yoksa, adamın derdini dinleyecek ona yardım edecek kimse yoksa, karıyı dövdüğünde de kimse duymaz, türk kültürünün yapısına göre de kimse polis çağırmaz.

falanda filanda işte, benim aklıma takılıyo bunlar, bilgi yoksunuyum, ama vıt vıt konuşmaktan okumaya zaman kalmıyo zaten, yani şu yazıyı yazacağıma, internette biraz insan haklarıyla ilgi döküman arasaydım, daha verimli olurmuydum belki, her neyse bir bilen çıkar da yönlendirir beni diye…

hücre tipi şeysine de deyinmek istiyorum, pek yakında