pencerenin pervazında kahvemi içiyorumboğaz manzarası yapan lapa lapa karla harika görünüyor,ama bir şeyler ters; biliyorum.huzursuz yeniden dönüyorum kitabıma.satırlar satırları kovalıyor: ben ölüyorum.roman kahramanıyım çünkü ben,ya da hayatım romanbir bilmece, bir paradoks.ruhumu satıyorum, şeytan bile almıyor…cennetse bana göre değil, kapısından dönüyorum tüm çağrılara rağmen.güdümsüz kalıyorum ortada.son.çok önceleri çiziktirdiğim birkaç kelime. ama şu an içinde bulunduğum duruma tercüman. o zaman da aynı hislere mi sahiptim. kimbilir?ölünce nereye giderim sizce? ben dante’nin cehennemine gitmek isterdim. siz nereye gideceksiniz? düşündünüz mü? şimdiden rezervasyon yaptırmak gerekebilir bence!
yorumlar
Kendimizi kitapların kollarına atmak mıdır kaçmak? Hangisi daha gerçek? Lekelenmemiş, sizden yanlızca küçük bir iltifat bekleyen kahramanlar mı? Yoksa etten kemikten oluşan ve gülüşleri bile sahte olan insancıklar mı?Ruhları ölü binlerce cest dolaşıyor hergün sokaklarda.Belki bizim gibi çekmiyorlar ölü oldukları için. Peki ya acı çeken insan.”Acı çekmek ruhun fiyakasıdır” diyor şair.Acı çekmek hissetmektir.Bu yüzden diyorum ki; asıl bedenleri ölmeden ruhları ölenler onlardır.Pencerenin pervazından kar tanelerini izlemek.Her bir kar tanesinin sırtında umutların düşsede yere yaşıyoruz.İnanıyorum ki güneşin asvalta duruşundan zevk almalısın.Bana da bir yer ayırtır mısın.Ben bu insanların yanında tedirgin oldum.
doğunca nereye gidileceğini düşünmekte fayda var sanki…