Eve geldiğinde güneş batmış, karanlık dünyaya hâkim olmaya başlamıştı. Doğrusu, eve gelişinde duyduğu güven ile eve kapanacak olmasıyla oluşan başka bir şey yapamamanın çaresizliği ilginç bir ikilem yaşatıyordu.Yaşının otuz ikiyi devirmeye yaklaştığı bugünlerde nasıl olup da hala yalnız kaldığını düşünüyordu. Evlenmişti. Ama olmamıştı işte. Boşanalı neredeyse bir seneyi bulacaktı. Ama yalnızdı yine. Zaten onu eve getiren de eski alışkanlıkları değil miydi? Ailesinden aldığı şımartılmaya yakin sevgi onun evden kopmasına engel oluyordu. Doğrusu, ilgiye ve sevilmeye de çok ihtiyacı vardı.İlk bakışta; kendine güvenli, güçlü ve ne yaptığını bilen bir görüntü çiziyordu. Bazen buna kendisi de inanıyordu. Kendi içinde büyüttüğü birçok korku ve zayıflığı hatırlamak bile istemiyor, bunları hemen düşünce dünyasından kovuyordu. Bir an önce kendisini sevecek, kendisini güven içinde hissettirecek bir sevgi istiyordu. Ne kadar güçsüz olduğunu hatırlamak istemiyordu. Artik dayanma gücünün son anlarına geldiğini itiraf etmek istemiyordu. Sevgiyi bir kurtuluş olarak görüyordu. Onu sevecek birinin olması şartıyla… Sevmekten çok sevilmek istiyordu. Neden bu kadar sevilme içgüdüsü ile dolu olduğunu ise bir türlü anlayamıyordu.Bir şeyleri bir an önce bulabilmek için çok hızlı hareket ediyor, çok şey bekliyor, ilişkileri birer birer tüketirken, bu tükenişlerle kendi umudunu da giderek en aşağı çekmeye başlıyordu. Mutsuz olduğunu itiraf etme noktasına geliyorken, mutsuz olmasına neden olan olguları bir türlü tanımlayamıyordu.Birçok zaman; gecenin içinde, düşüncelere dalmışken, kendi anlamının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Daha doğrusu, ne işe yaradığını, bu yaşam içinde kime ne anlam ifade ettiğini bulmaya çalışıyordu. Aslında bu; kendisinin yaşam içinde hiç bir değerinin olmadığını düşünmeye başladığının ipuçlarıydı.Yaşadığı bütün ilişkiler istisnasız çok kısa sürüyordu. Buna bir anlam verebilseydi keşke. Yakışıklı olmasa da sayılabileceğini kendisine yönelen bakışlardan anlamayacak kadar kör değildi. Birlikte olduğu kadına cinsellik dâhil her mutluluğu veriyordu. Bazen bu anlamda kendini mi mutlu etmeye çalıştığını yoksa sadece o kadının kendisini sevmesi ve onu bırakmaması için bu şekilde davrandığını artik kendisi de kestiremiyordu. Belki de özellikle cinsel yasamda kendisinin hiç yasamak istemeyeceği birçok davranışı bu yüzden seviyor gibi davranıyordu. Acaba böyle miydi? Hayır, hayır; bunu severek yaptığına kendisinin de inanması lazımdı. Eğer sırf o kadını elinde tutmak için bunları yaptığını düşünmeye baslarsa o zaman kendisinden utanmaya başlayabilirdi. Birilerinin ona ihtiyaç duyma olgusu onu canlı tutabiliyordu. Eğer birileri ona ihtiyaç duyuyorsa bu yasamda bir anlam ve gereklilik ifade edebilirdi.Bu ise değersiz olduğu fikrini biraz avutabilirdi. Peki, hangi aşk ve hangi sevgiyi bir ihtiyaç olgusu üzerine kurabilirdi ki? Aslında şu anda kendisine güven verecek bir ilişkiyi yakalayabilse bütün bunları unutmaya hazırdı.Peki, neden illaki birilerinin ona ihtiyaç duymasını istiyordu ki? Hele her ilişkisinde kendisini ve sevgisini sevdiği kadına bütünüyle vermişken arzuladığı değeri alamamış ve terk edilen konumda olmuştu. Bunu düşününce ağlamaklı oluyordu. Bir türlü aslında kendisinin kendine değer vermediğini, değer verilecek özelliklerinin olmadığına inandığını düşünemiyordu. Kendi kendine değer vermezken hangi ilişkide birileri bu hissedişleri algıladığında kendisine değer verebilirdi ki? Birlikte olduğu kadını elinde tutabilmek için kendisinde var olan her şeyi birden verdiği ve bir süre sonra artık vereceği bir şey kalmayınca, ilişkilerinin tıkanma noktasına geldiğini göremiyordu.İyi de; kendisi her an yeniden bütün sevgisini vermeye devam edebilirdi.Neden ilişki tükensin di ki? Yoksa birlikte olduğu kadınlar ona kendisinin onlara baktığı değerde ve anlamda bakmamışlar mıydı? Hayır; bu onun kanını dondurabilecek bir gerçek olurdu. Bu gerçeği kaldıramazdı.Cinsel ya da parasal anlamda kullanılan bir erkek olma durumuna düşmek gerçeklerin en korkuncu olabilirdi. Kendisi değer verilecek bir insandı. Peki ya kendi kendine o değeri veriyor muydu? Bütün ilişkilerinde sadece ihtiyaç hissetme ve düzen kurma isteği ile davranması birazcık da kendisinin yaptığı düşünsel hatalardan olamaz mıydı?Hayatta yalnız kalmaktan çok korkuyordu. Bu yüzden değer görmeliydi. Birileri ona değer verirse ondan ayrılmazlardı. Aslında arkadaş ilişkilerinde de değer görebilme olgusuyla hareket ediyor ve dostları için yapamayacağı hiçbir şey olmayan insan tanımlamasına giriyordu. Dostlarını çok sevdiği için mi yapıyordu bunu, yoksa ihtiyaç duyulabilen bir insan olma duygusunun tatmini ve karşılık olarak değer verilme algısının doyurulması mıydı esas olan? Bu sorguyu arkadaşlıklarında ya da ask ilişkilerinde ve hatta ailesiyle olan ilişkilerinde yapabilse belki de bütün ilişkilerinde belirleyici noktanın bu olduğunu görebilecekti.Bir yandan uyanış içinde olmak istiyor, ben kimim ve ne işe yararımın cevaplarını bulmaya çalışıyor, ama aynı anda kendisinin değersiz olduğu fikrinin kendisine bütün bunları yaptırdığını göremiyordu. Kendi varlığına kendisi değer vermezken hangi uyanış gerçekleşebilirdi ki? Uyanış enerjisi insanin kendisini keşfetmesi ve ne kadar değerli olduğunu anlamasıyla başlayan ve kuvvetlenen bir yürüyüştür oysa.Birilerinin ona ihtiyacı olduğu fikrini yaşatmak istemesi aslında onun da birilerine ihtiyaç duyması anlamına geliyordu. Birilerinin ona değer vermesi için kendisini tüketircesine her şeyini sunması aslında kendi içinde varlığının değersiz olduğu bilincini yaratıyordu. Uyanış, ancak bu iki olgunun farkında lığına varması ile başlayacak bir süreçti. Şimdilik bütün bu sorguları kapattığı geçici ilişkiler yumağı vardı. Biraz daha erteleyebilirdi belki anlamaları. Ne kadar erteleyebilirdi acaba?Netten çıktığında, sohbet ettiği kadının ona verdiği ilgiyi teselliye çeviriyordu. Yatağına uzandı, bu kadın ona inandığı ilgiyi veriyordu. Evet, bu defa gerçekten arzuladığı sevgiyi çok değişik bir biçimde yakalayabilirdi. Aslında inanmazdı bu sanal ortam çılgınlıklarına. Şimdiye kadar elde ettiği her şeyi gerçekti. Uykuya yenik olmaya başladığı o ilk anlarda kafasının karmakarışık olduğunu sadece gece biliyordu. Bir uyanış daha geçici bir ilişkinin derinine gömülüyordu.