Yerli dizilerinden çıkma bir tip gibi hissediyorum kendimi. Hani her önüne gelene “o iş tamam abi” diyen üç kağıtçılardan.

– Şşş! Fevzi noldu bizim oto teybi?

– akşama gelio abi ayıpsın.



– Şş Fevzi olm şu bizim emlak işi ne alemde.

– arkadaşı ayarladım sen meraklanma canım abicim.



– Şş Fevzi.

– “O iş tamam abi” sıkma tatlı canını.

– Yok lan saati sorcaktım !

Bir zamanlar bir kitap görmüştüm, ismi : “Hayır diyebilen Japonya.” Öğrencilik yıllarıydı, kitaba yetiştirecek para bulunmadığından arka kapağındakilerle yetinmek zorunda kalmıştım : “Japonyanın şu anki durumunun temel nedenlerden biri Hayır diyebilen insanların yetişmesidir.”

Fakat bize öyle mi öğrettiler. Hayır demek büyük terbiyesizlikti. Komşu, bakkala yollar 8 sokak ötedeki. Topu bırakıp gidersin, hayır diyemezsin, çünkü annende seni izlemektedir karşı pencereden.

Senden ufak misafir çocukları en sevdiğin oyuncak arabanı alır vermezdi geri. Geri ver diye basamazsın çığlığı. Sen misafirperversin. Paylaşmayı seversin. Ver en değerli oyuncağını.

Kim bilir di ki bu alışkanlığının ailen, işin ve çok önemsediğin biri arasında kaosa düşüreceğini ? Bir çıkmaza sokacağını. Ve bunlardan birini kaybetme korkusuyla seni başbaşa bırakacağını ?

Ve kim bilirdi ki mahallenin Fevzi abisi olacağımı ?

– Şş Fevziii

– Geldim sayın abicim !