Bazen korku veren şeyler iyidir.. yerini ve yörüngesini şaşırmış öfkenizi gözden geçirmenizi sağlar..Yaşanan son olaylar, doymak bilmeyen sefaletin ürediği “o” coğrafyaya dikkatleri yoğunlaştırdı. Zıtlardaki ahenkten sonuç çıkartmak yerine oradaki insanlarımızdan zor altındaki bir uşaklığı övmesini bekledik yıllarca..Gelinen nokta samimi ve tutarlı olmayan politikaları değiştirme noktasıdır..Türkiye doğusuna kötü tohum atmıştır..ürün beklediğinden daha kötü çıkmıştır..tahta bir karyolayı toprağa gömseniz, tahtadaki çürüme sonunda artık odun meydana gelir..Doğudaki tragedia gözlerimizi bağladı; insanlarımıza neyi söyleyip neyi söylemiyeceklerini,neleri görüp neleri görmeyeceklerini,neyi düşünüp neyi düşünmeyeceklerini emrettik..Doğaya karşı cahilce ve aymazca bir duruş sergiledik..Yaygara ! modası geçmiş yaygara hala şunu haykırıyor,”terör dış destekli,dışardan besleniyor,müttefiklerimiz bize yardım etmiyor”Olabilir..Sonuç; kimse seni takmıyor, içeride olduğun gibi dışarıdan da “kayıt dışı” görünüyorsun..Kendi dağlarını döverek acını hafifletebilirsin,yapaldiğin yapabileceğin budur..Daha fazlasını yapamazsın; seni kimse ciddiye almıyor,diplomasini de hayat tarzını da.. yalan ve talan demokrasini de ciddiye almadığı gibi..Terörün finansmanını kesmeyi hiç düşündün mü?Düşündün ama beceremezsin; İçindeki kayıt dışılığı içine sindirdiğin müddetçe bunu sana yaptırmazlar..Yaşadığın şu garabete bak; Muhalefete ait bir vekilin dokunulmazlığının kaldırılması için kendi partisi evet derken çoğunluğun oyları ile önerge reddediliyor..Çoğunluk kimde? iktidar partisinde!Bu oyunların sonu gelmedikçe” mahrem” sığınağının kapıları ardına kadar açılmadıkça dağları döversin..şairin dediği gibi,Ninni vatan sefil kalmış ninnibak ırak’ın bağrı yanık ninni,anadolu ıssız yanık ninni,kurtarıcı kahraman ol ninni,ömür versin tanrım sana ninni..
yorumlar
selam thing.seninde ahkamın çok düşündürücü.tşk.ederim.
seçim yasası, oylama hesaplanırken kullanılan baraj sistemi….başka? , değişmesi gereken başka ne var?? çok ama çok şey!
…
uyutma politikalarını daha ne kadar kaldırabilir ki bu bünye? polifazik uykular daha ne kadar sürebilir? bir halkın bölünmüşlüğü daha ne kadar sürdürülebilir? çifte standartlar yol, su, iş, ekmek, ayakkabı, kalem, kitap, ilaç şeklinde daha kaç kola bölünebilir ve neden hala ısrarla bölünmektedir?
pati,tüm ekonomik değerlerini satıp,refaha kavuştuğunu söyleyen bir ülke nasıl bağımsız olabilir?nasıl bağımsız düşünebilir? elimizde avucumuzda kalan bir şey yok ki,hepsi kapanın elinde kaldı..
ben de herkes gibi bir ikilemdeyim, bu durumlar hakkında kafa yorarken! bazı şeyleri anlamsız da olsa anlamaya çalışmak çok da mantıklı değil ama, sorgulatıyorlar işte adama!acaba satarken şunu mu düşünüyorlardı: “satalım satalım, satarsak bizi ortadoğuda planladıkları savaşa çekemezler, ne de olsa kendi elleri de taşın altında olacak, satalım satalım, geleceğimiz için en iyisi satmak!” gibi mi düşündüler?ayrıca geçen gün Maliye Bakanı(‘mız) pek sayın Unakıtan canlı yayımlanan bir televizyon röportajında açık havada, ama pek de güneşli olmayan bir günde, kapkara güneş gözlüklerinin ardından kendisine dünyadaki kriz hakkında yöneltilen soruları yanıtLAMıyordu. daha ziyade göreve geldiklerinden beri neler yaptıklarını üst başlıklar halinde sıralıyordu. ilginçti. mesela “önlemler aldık, daha da önlemler almaya devam ediyoruz” derken, önlem nasıl alınmış, ne imiş o önlem, hiç detaya girmiyordu, pek sayın kara güneş gözlüklerini düzeltmeye devam ediyordu. bir televizyon kanalından halka yayın yapılırken… bu nasıl bir cüretti? diye düşündüm. halka karşı bugüne bugün daha kimler güneş gözlükleri ardından konuşmuştur? yoksa bu bir psikolojik tepki miydi? farkında olmadan, şunu mu ifade ediveriyordu vücut dili ile? “bu kriz pek büyüktür. ben bu kriz hakkında ne diyeceğimi bilemiyorum. bakın araya bir set çekiyorum. lütfen sorularla fazla üzerime gelmeyiniz!”konuşurken tabii, küresel kriz hakkında alınan önlemleri röportaj sonuna değin asla öğrenemedik. Türkiye’yi bu krizin vurmayacağı yönünde adeta güven vermeye çalışan ifadeler sıralıydı hep. oysa daha o sıralarda Dubai Borsası %7 kaybediyordu, pek tabii sonra Mısır Borsası da alaşağı gidiyordu. Washington Post’ta krizin patlak vereceği en riskli ülkelerden biri olarak Türkiye de gösteriliyordu filan. Bakan(‘ımız) gözlüklerinin ardından sesleniyordu bizlere…
o manzarayı gördüm.tarihinde en optimum devletleri kurmuş bir ülkenin bakanı beyle mi olmalıydı? bu komisyoncu kılıklı adamın geçmişini bu millet bilmiyor mu?Kriz türkiyeyi vuracak hiç kuşkunuz olmasın..stagflasyonun sonucu devaulasyondur,pek yakında..şu anda olan kaçan tavukların bir müddet daha merkez bankası kasasına girmesi ile alakalıdır ama zamanı gelince onlar da kanatlanacaktır şüpheniz olmasın..milli değerlerin satılması ile ilgili konular yüce divanlık meselelerdir..eğer bu millet şerefine haysiyetine düşkünse iki donun hesabını sorduğu gibi bunun da hesabını sormalıdır,soracaktır..Bütün bunlar 12 eylül ve özal döneminin çürümüş projelerinin bir başkasının eliyle devamından başka bir şey değildir..Kapitalizmin insanı yiyip bitireceği gün ensemizdedir,baksanıza adamlar daha şimdiden das kapitali raflardan çıkartmaya başladılar..hayırlısı diyelim.
o veya bu sebepten dolayi orada insanlar oluyor, nefret her iki tarafi da sarmis. teroristlerin cesetleri helikopterlerden asagiya atilarak birakiliyor, onlarda canli yakaladiklari askerlerin uzuvlarini keserek kan kaybindan olume terk ediyorlar. nasil bu hale geldik, nasil 30.000 insanimizi kaybettik, kardes kardese nasil dusman oldu anliyamiyorum.. sadece dediginiz bir tek seye katilmiyorum, bizi kimsenin takmadigina.. negatif yonden bizi bircok ulke takiyor. klise ama dogru, pkk destekleniyor, maddi ve manevi olarak destekleniyor. gecen hafta cnn in web sitesinde pkk li kadinlari ozgurluk savascisi feministler olarak tanitiyordu, altinda yuzlerce karsi cikan ve savunan yorum ile birlikte. bu sorunun nasil hallolacagina dair ne bir fikrim nede umudum var.. sanirim hem “biz” hem “onlar” olmeye ve oldurmeye devam edecegiz.
para bankacılık sisteminden kaçmasın diye birçok ülkede mevduatlar üzerindeki devlet güvencesinin arttırılma yoluna gidilme kararı alındı. ada devleti deyip yüzüne bakmadığımız Kıbrıs Rum Kesimi dahi meclisinden bu tür bir karar çıkarttı. bazı ülkelerde yerli mudilerin değil aynı zamanda yabancı mudilerin de hesaplarına bu güvencenin getirilmesinin mümkünatı tartışılıyor.bizimkiler acaba inşaat sektörü vurgunu yemeden önce son kalan ihalelerden götürebilecekleri parsanın hesaplarını mı yapıyorlar Meclis koltuklarında? sıra diyemiyorum artık. yumuşaçık koltukları var ya, üzerinde oturdukça insanın içine gömülesi gelen türden… bir Meclis salonunun rehaveti bu derece arttıkça, doğal olarak Doğu’da da kardeş kardeşi vurmaya devam edecektir.Başbakan da Tüsiad’a yaptıkları uyarıcı açıklamalardan dolayı yangına körükle (pardon benzin pompası ile) gittiklerini söylemeye devam etsin.
aslına bakarsan,sorun aydınların ihaneti ile pek yakından ilgilidir;türkiye bu ihanetlerin bedelini ödemektedir.aydın görevini yapmamıştır belki de yapamamıştır. neden yapamadı dersen,göbek bağı derim.göbek bağı;belirli odaklarla olan işbirliğini kesemeyen aydın ,yol gösterici,isyan halinde olması gereken kimliğinden imtina etmiştir. asli görevi tenkidi unutmuştur.bana kalırsa bu ihanet önlenemedikçe bozulan doku bir daha kolay kolay tedavi edilemeyecektir.tüsiad’a gelince;üzerinde çok yazılıp çizilecek bir konu..öğrencilik yıllarımızda derdik ki,”lan şu tüsiad’ın köküne dinamiti kodunmu bütün meseleler biter” yanlış anlaşılmasın aman, şimdi pek böyle düşünmüyorum elbette..
makaleci, senin yazdıkların aslına bakarsan olması yapılması gerekenlerin çok önemli enstrümanları; türkiye bir avuç egemen sınıf,oligarşi,tekelci sermaye tarafından yönetilmektedir.bunu nasıl becerirler dersen; asker ,din,hukuk gibi devlet aygıtlarını kullanarak ve halktan birileri gibi görünerek derim..yıllardır konuşulan şey neden hayata geçirilmez? siyasi partiler kanunu,seçim yasası(barajın aşağılara çekilmesi) dokunulmazlıkların kaldırılması vs. bunların yeniden yapılandırılması hep konuşulur ama bir türlü mutabakat sağlanamaz. sağlanamaz çünkü bu ideolojik aygıtlardan vazgeçmek birilerini fena halde rahatsız eder.
bu sistemi değiştirmeye ‘he’ demeyen bir insanlar topluluğunun doğru yönetilme arzusunu dikkate almıyorum.
egemen sınıf; bugün Amerika’nın belli başlı finansal kurumlarının/bankalarının hisselerinin bir kısmının Amerikan Hazinesi tarafından satın alınması yönünde kararını açıkladı/temsilciler aracılığıyla açıklattı.serbest piyasayı daha çok harcama yapılması konusunda senelerdir pişpişleyen zümreler şimdi azalan likidite sorunu ve kredi döngüsünün kilidini, bankaların bir kısmını devlet himayesine alarak çözüme gittiklerini ifade ediyorlar. hissedarı oldukları ölçüde, bu bankalara ve finans kuruluşlarına topluca kime, ne zaman, hangi şartlarda kredi kullandıracakları konusunda da talimat verme hakları doğacak. o bankalar da sahibi bulundukları diğer ülkelerdeki başka kurumlara uygun şekilde talimat iletecekler. kapitalizmin ne doğurduğunu yavaş yavaş görebiliyoruz değil mi dostlar? sattığımız varlıklarımızın tek/el’den nasıl yönetilebileceğine şahit olacağız yavaş yavaş!hazırlayın pop-corn’ları! yok artık mısır patlağı da diyemiyoruz onlara!
edit: çözüme gittiklerini —> çözebileceklerini