Dats dı vey aha diyordudepartmanından
Land Cruiser’ı küçük malikanede, volvo’yu da şoförle birlikte Istanbul’da bıraktığım için, otobüsle döndüm köye. Şehirlerarası otobüslerde bayağı bi iyileşme olmuş binmeyeli; koltuk araları açılmış, klima falan konmuş. Boşu boşuna iki kişilik yer almışım zaten, 8-10 kişi vardı hepi topu.Şu aradabir havalandırmaya sıktıkları berbat kokular haricinde bi problem yaşamadım pek. Arkada bi yerde oturan ve cep telefonunda oyun oynayan çocuğu pataklamam dışında bi vukuat olmadı. Expresso yokmuş otobüste ama ilk fırsatta servise dahil edeceklermiş (biraz dalga geçer gibi söyledi vatman çocuk ama neyse).Otobüs tekirdağ’dan hemen sonra, meşhur namık kemal tesislerinde mola verdi. Namık kemal zora düştüğü için bi ortak almış ve tesisin adı namık kemal/yay-pet fast food center olarak değişmiş. Abimizin büyük elli muhteşem heykeli de ana yolun kenarından biraz içeriye alınmış.Bu vesileyle heykeli yakından inceleme fırsatı buldum ve acı gerçek karşısında hayal kırıklığına uğradım. Heykelin arkasında, bel hizasında açılmış bir kapak vardı ve içerisi görünüyordu. Meğer heykelin içi boşmuş! Rezalet.Bir zamanlar çalışmalarını uzaktan izlediğim ve beğendiğim ‘namık kemal güruhu’na bu acı durumu bildirmek isterim.Yolculuğun geri kalan kısmında enteresan bi şey yoktu. Havanın yağışlı, yolun kaygan olması nedeniyle takla atmış bi arabanın, kendi imkanlarıyla kurtulma çabasına kısa bir süre tanık olduk. Kafasından, gözünden kan fışkıran bazı çoluk-çocuk otomobilin camlarını tırmalıyor, sıkışan kapıları açmaya çalışıyor; hafif duraksayan arabalar da şöyle bi bakıp gazlıyorlardı. Bizim şoför biraz fazla duraklayınca ‘yürü kaptan, işimiz gücümüz var’ diye uyarmak zorunda kaldım.Bu arada geçmişten ders çıkarmayı bilen milletimizi de takdir ettim. Eskiden herkes kaza geçiren insanlara yardım etmek için atılırdı. Bu yardımlar sırasında onları öldüre öldüre, artık dokunmamayı öğrenmişler.Şimdi eve geldim, duşumu yaptım, denize karşı şömineyi yaktırdım; keyfim yerine geldi. Şu köyden aldığım kız da çok iyi çıktı; her konuda becerikli.Bi armagnac doldurdum kendime; özel night-vision dürbünlü tüfeğimi aldım, terasın kapısını hafif araladım ve sahildeki ışığın etrafında döneleyen martıları kesmeye başladım.