Kızma. Kızma bana ne olur, içinden geleni söyle, ama lütfen kızma.Tarihin değişen yüzüne bak, biz mi değişmeyeceğiz sandın. Evet, değiştim, değiştin, değiştiler. Bir tek değişmeyen şahidimiz semâ. O her şeyi biliyor. Hunharca acıttığın yaramın nasıl ağladığını biliyor. Biliyor, Kan kırmızı.kızmayacaksın..bana kızmayacaksın. değişmişti her şey..unutuyorum işte. seni çok sinirlendirebildiğim zamanları düşünüyorum. anlatmaya çalışıyordun tüm hırçınlığınla kendini. artık seni tanıyorum. tanıdığımdan ben de sana kızmıyorum.Unutuyorum işte..birbirimize nasıl davranmamız gerektiğini öğrendik. maviyi yeşile yeğlerken, şimdi, siyahı koyusuna değişiyoruz değişerek!..Evet, değişerek geldik ve gidiyoruz sonsuzluğa. Beni tanıdın, ama ne kadar işte hep o nokta da yanılıyoruz.Her an değişen hücrelerimin bir üstü daha çıkıyor. Her an kanımın akış yönü değişiyor.Okyanus derinliklerinden gelen yunus çığlıklarını duyduğumu sandım. ” Yanıma gel” diyen çığlıklara ulaşamadım. Yok, okyanusun derinliklerinde yüzemedim, değişemedim daha o kadar derinlerde. “Nereye gidiyorsun?”sen gidersen o kadınlardan biri olacağım. saçları at kuyruğu, ceylan kadınlar. karanlık ürkütecek beni. rüzgar ses etse üşüyeceğim. soğuk yakacak tenimi. nereye, ateşin yakmasından çok, soğuğun yakışı acıtırmış. bir kere şahit olmuştum, yaşadım sanmıştım. gitme.Gitmek. Kalmak. İki zıt kutup ya da kaçmak. Hayır, hiç biri. Sen değilsin, ben değilim. Biz değiliz. Kopuk bedenlerle yaşamak. Arızalı bu hayata kulak asmamak.Geçmişten gelen sesler beni yanıltıyor. Yüreğinin ateşi iyi, üzerine su dökersen çabuk söner, lakin kor dökersen hiç sönmez. O ateş hep yanlış sinyaller verir. Bu rüyadan uyanacağız, ama elim sende kalacak.hayattan kaçarken, kaçak yaşanacak günlere varmadıysak bize şahit olmamış o herşeyi bildiğini söylediğin sema. seni görmemiş kan kırmızı, beni boyamamış maviye. herşeye rağmen kal. tanrılar gibi sevişmek istemiyorum seninle. sen ve ben gibi dokunalım birbirimize.ilk kez.