Bu yazıyı bir minibüste asılı gördüm ilerleme kaydettiğimiz çok açık.”İnsan yalnızca ürün satmaz‚ kendisini de satar ve kendisini de bir mal olarak görür.Eliyle koluyla çalışan işçi‚ fiziksel enerjisini satar; işadamı‚ doktor‚ memur‚ “kişiliklerini satarlar. Ürünlerini yada hizmetlerini satabilmek için “kişilik” sahibi olmaları gerekir. Bu kişiliğin hoşa gitmesi gerekir‚ ama ayrıca onun sahibinin daha başka nitelikleri de olmalıdır: Yaptığı işin durumuna göre enerjik‚ girişimci olmak‚ bu‚ şu‚ yada o özelliklere sahip olmak gereklidir.Tıpkı diğer ürünlerde olduğu gibi‚ bu insansal niteliklerin değerini biçen‚ hatta ve hatta‚ var olup olmadıklarını saptayan pazarın ta kendisidir. Bir kişinin sunduğu nitelikler işe yaramıyorsa‚ bunların kullanım değeri yoksa‚ o insanın hiçbir niteliği yok demektir; tıpkı‚ kullanım değeri taşımasına karşın satılamayan bir malin değersiz olması gibi.Dolayısıyla özgüven‚ “benliğini hissetme” başkalarının o kişi için biçtiği değerin göstergesinden başka birşey değildir. Aranıyorsa bir kimsedir; başkaları ondan hoşlanmıyorsa‚ hiç kimse değildir. Kişinin kendine değer vermesinin‚ “kişilik”in başarısına bağlı olması‚ çağımız insanı için popüler olmanın neden büyük bi önem taşıdığını açıklamaktadır. Yanlızca kişinin günlük yaşantısındaki başarısı değil‚ kendine olan saygsı‚ güvenini koruyup koruyamayacağı‚ yada aşağılık duygusunun uçurumuna yuvarlanıp yuvarlanamayacağı buna -popüler olup olmadığına- bağlıdır.kargalar sürüyle kartallar yanlız uçar.”