Bir arkadaşım var;Kulakları duymaz dili lal.Gözleri okyanus mavisi,hep diri .Doğduğunda kulağına Gül diye fısıldamışlar, o gün bugündür hep gülüyor.Ben hiç o kadar gülmedim.Üç senedir yazdan yaza görüşmelerimizle sıkı bir bağ kurduk kendisiyle.Ailesi de kendisi gibi, nasıl sıcaklar.Her sohbete giriştiğimde onlarla, çıplak ayaklarımı değdiremediğim uzak toprakları önüme seriyor gibiler,arınıyorum ruhumun gürültüsünden,yapaylıklarla boyanmış hücrelerinden.Kutsanıyorum.Çizgilerine her daldığımda, bana umut vaad ediyorlar;sınırlarımı epeyce aşan,yıldızların çok ötesinde bir yerlerde.Rahatlıyorum.İç dünyam basitleşiyor çok zor anladığım şiveleriyle; suratlarına doğru eğiliyorum biraz,sözcüklerin fışkırılışına yakından tanık oluyorum,nefeslerinin toprak kokusuna,en çok da sevgi dolu gözlerine.Anlamasam bile anlıyorum sonra.Birini anlamak için dilin en gereksiz kavram olduğunu anlıyorum,gerçek bir anlamanın bugüne kadar hiç anlamadığım bir şeylerden ibaret olduğuna kanaat getiriyorum.Benim bir arkadaşım var,Kulakları duymaz, dili lal.O kadar ongun ki o,Beni karmaşık bir düzenden çıkarıp sihirli dünyasına çekip almak için bir an tereddüt etmedi,Etrafın uğultusunun benliğime hakim olmuşluğunu fark etmekte hiç gecikmedi.Elini uzattı bana üç sene önce,Yakaladım ben de heveslice,Gözlerimi okyanusuna çekip aldıkça,herkesler sustu bir ben konuştum,ilk defa kendimi duydum.Bana iç dünyasını resmettikçe,kanadına kondum,seferi oldum,yaşamaya boğuldum.Kimseler üzmesin onu,Dayanamam.