Bütün itirazları biliyorum; Türkiye’nin ana halkı köylüdür. Üstelik bu halk yoksulluk içindedir..Yıllardır köy gerçekleri ile ilgili romanlar okuduk. Bir çok yazar bu gerçekleri dramatize etti.. Mahmut Makal’ın ,Fakir Baykurt’un , Orhan Kemal’in, Yaşar Kemal’in kanımızı donduran romanlarını okuduk..Ancak köylüler bir milletin kaderine ya da geleceğine yön verme noktasında yeterli donanıma sahip midirler?Son yaşanan Anayasa oylaması bir Türkiye gerçeğinden başka bir şey değil..Türkiye kırsalı ne sosyal demokrasiye ne sosyalizme geçit vermiyor..Gelmiş geçmiş( kendini sol diye adlandıran) partiler bu gerçekle yüzyüze geldiler mütemadiyen.Anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri şu idi( hala da öyle) Köylü toplumsal anlamda dağınık, bilinçlenmeye en elverişsiz ( ilkel bir üretime bağlı) zümredir. Bunları söylemek hainlikse eyvallah! Ama gelin görün ki, sosyalizmin babaları da bunları yazıp çizdiler. Hatta Plekhanov bu görüşleri ile çağının narodiklerine yüklendiği zaman, Engels Almanyalardan “eline sağlık” diye görüş belirtmiştir. Aslında bunda hiçbir gariplik yoktur. Sosyalistler bütün umutlarını işçi sınıfına bağlamak zorundadır. Ancak ne yazık ki Türkiye gerçeği burada da bir geçiş toplumu olma özelliğinden dolayı, işçi sınıfı dediğimiz zümre hala köyle bağlarını kopartamamış dağınık ve bilinçsiz bir kalabalıktan öteye gidemiyor..Türkiye’de çok önemli sınıfsal hareketlerin öncüsü olmak durumunda olan bir burjuva sınıfının varlığından da söz edemeyiz; Sanayi burjuvazisinin kolpaları ile gençlik, ordu ve aydınlar ise 1980 öncesini aratır bir durumdalar..Sahil kesimlerinden gelen “hayır” oyları da yanıltmamalı. Sonuçta oradakilerde Istrati den yüklendikleri Akdeniz-ege havalarıyla gönül eğlendiriyorlardır.Elbette İşin şakası bu, ama dağılım haritası, gerçekten çok ilginç ve sosyologların üzerinde çalışmalar yapması gereken bir tabloyu işaret ediyor.Sonuç olarak köylüyü sevecek misin, sev, onu yüceltmek mi istiyorsun, yücelt.. Ama onlardan bir halk hareketi bekleme!Sözüm sosyalistleredir..