Oldum olası koşuşturma hali mevcut hayatımda.İlk hatırladığım anılar şimdi belki uzak zamanları anlattığından sakin geliyor bana, belki o da zamanların yapısında sakinlik hakimdi… Şimdi öyle mi, sadece ben değil, nerdeyse tüm dünya koşturuyor, koşuşturuyor…Hayatımın en başarılı dönemlerini gözden geçiriyorum ve farkına varıyorum ki ben ne zaman başarı karnemde yıldız gibi parıldadıysam, hayatımın en yoğun dönemlerine denk gelmiş.Sınavlara hazırlandığım dönemi düşünüyorum, okul ve dershane vardı, hatta kimilerinin önceliğine göre dershane ve okul vardı. Herkesin ayak uydurduğu, ya da buna uğraştığı bir durumdu. Tablo bilindikti. Okuldan gelinir dershaneye gidilir, eve gelinir test çözülür. Harıl harıl ders çalışılması gereken dönemlerde ben harıl harıl kitap okurdum…Herkesin içinde bulunduğu yoğunluk sanırım benim hayat dinamiklerime yetmedi; ve annem ilerleyen yaşından dolayı bizim korkmamıza rağmen hamile kaldı! İşte hayatım şimdi istediği dinamiğe kavuşmuştu! Sürekli anneme destek olmalıydım evet sınav vardı. At yarışı vardı, ve bende belki bir Arap atıydım ama bir Arap atının bile kendi öncelikleri vardı!Artık annemin sağlık koşulları vardı yetişmem gereken, kendimi Arap atının yanında, hasta bakıcı ilan etmiştim.Zaman geçti Annem doğum yaptı ve benim önümde artık daha büyük bir sınav vardı, Arap Atı, İngiliz Atı hangisi daha iyidir , kendimce karşılaştırma yapabileceğim bir alandı. Bu bir Anadolu Lisesi Sınavıydı. Artık annemi yormamak adına kucağımdan bir sevimli,saçlı bir bebekle koşturuyordum artık ve bu hoşuma gidiyordu. Kucağımda coğrafya kitabıyla ayağımda hafif hafif o yaşta bebek salladığım dönemi hala yüzümde geniş bir gülümseme oluşur.İşte o dönem; öğretmenlerim, arkadaşlarım ve hatta ailem başarı eğrimin düşeceğini düşündüler ve her şeye rağmen ben hala bulduğum her şeyi okuyordum!Gizli gizli hikayeler yazmaya başladığım zamanlar o döneme denk gelir hatta.Kendimce bir çalışma planım vardı, bitirmem gereken kitaplar, bitirmem gereken ödevler, çalışmam gereken ara sınavlar. Kendi kendimi koşturuyordum bir şeyler için, hedefim o kadar da yüksek değildi aslında…Zevk alıyordum, dolu dolu yaşıyordum, ufak tefek hobilerime de zaman ayırıyordum, yeni kültürlerle tanışmak için her yolu deniyordum ve kendi kendime ingilizce öğrenmeye başlamıştım. Aslında şimdi ki tempomla karşılaştırdığımda çok basit geliyor o zaman ki yaptıklarım… Ne olursa olsun bunların hepsini yetiştirme durumu bana adrenalinin verdiği hazzın benzeri bir mutluluk veriyordu…Ben at yarışı olmaya alışmıştım.Ve kimsenin olmaz dediği oldu. Hayallerimde yer almayan, benden beklenin üstünde bir okul kazanmıştım. Artık daha fazla at yarışı olmam gerektiğine inanıyordum ve bende oldum, o tempo ruhumu iyiden iyiye ele geçirdi.Zaman geçtikçe artık koşuşturma hali iyice yerleşti yaşam tarzıma. Artık iki karpuz bir koltuğa sığmaz dönemi çok gerilerde kalmıştı. artık bir koltuğa üç karpuz sığdırma eylemi vardı…Hala kendimi ara ara yoklarım. Ne zamanki sadece bir işe konstantre olsam, ve sadece onu yapsam, kendimi verimsiz olarak değerlendiririm. Aslında yok böyle bir şey! Sadece göreceli olarak, aynı anda bir kaç şeyi yapmayı, aynı zaman sürecine bir kaç olayı sığdırmayı kendi gözlerimde başarı olarak görüyorum. Hayatımı kendi ellerimle bir yarış sürecine çeviriyorum ve ola ki hayatımda biraz yavaşlama gördüğüm takdirde hemen potansiyelim düşmüş yargılamasına varıp koltuğa yeni bir karpuz ekliyorum. Hadi bu koltuk o karpuzları taşıdı diyelim, peki bu at ne kadar süre daha bu hızda koşmaya devam eder dersiniz.