İnsanın yaşamı ana rahminin karanlığında başlayıp, toprağın karanlığında biter. Belki de karanlık en güvende ve en huzurlu olduğumuz yerdir. Bir başkası karanlığın ardından ışığın geleceğini bildiği için bunun bir bekleyiş olduğunu da düşünebilir. Ana rahminde doğmayı beklemek, gece yatakta sabahı beklemek, toprağın altında dirilmeyi beklemek. Bense bekleyişi düşünmem. Yaşam zaten karanlıktır. Bekleyecek bir şey yoktur. Işık sadece, bu karanlık evrende yolumuzu bulmamız için gereklidir. Karanlığı severim. İçinde barındırdıklarından korkmam. Barındırdıkları beni korkutmasa da her zaman tedirgin eder belki.Yaşam belki sonsuzluğa ulaşan zincirin bir halkası, belki de madde olarak evrenin sonuna kadar sürecek döngünün bir parçasıdır. Bu ise önemli değildir. Yaşam, ölüm ve dirilme/ yeninden yaşama birbirine kenetlenmiş, biri olmadan diğerinin mümkün olmayacağı bir rutindir. Ölümden korkmakla yaşamdan korkmak benim için birbirine denktir. Ölüm korkulacak değil kabullenilecek bir şeydir.İnsan ölmek için yaşadığını bilir. Bunu bilir ama korkar. Kişinin neden korktuğu önemli değildir. Asıl olan korkunun kendisidir. Korku savunma mekanizmamızın önemli bir parçasıdır. Küçük bir bebek ani bir gürültüden irkilir. Tehlike sinyalidir korku. Doğuştan sahip olduğumuz bir histir, bizim en önemli duygularımızdan biridir. Çoğu zaman bilinmezden korkarız hatta neden korktuğumuzu bile bilmeyiz. Ölümden korkumuzun altında yatan da bu bilinmezlik olsa gerek.İnsanın korkularını kendisinin yarattığını düşünürüm. Kişi en çok kendinden korkmalıdır; barındırdığı ve çoğu zaman bilincinde olmadığı potansiyelden korkmalıdır. Zihninin yarattığı iyilik, kötülük kavramlarından, dinden, günahtan, canavarlardan korkar aslında. Her şey kafasının içindedir. Belki de korkmak ihtiyacındadır. Onu yaşama bağlayan diğer duygularının canlı kalması için bir gerekliliktir belki. Sebebi ne olursa olsun korkar ve bu korku, anın gerçekliğidir. Bu ise genellikle insanlar için karanlık bir durumdur. Karanlık ölümü anımsatır çünkü. Bilinmeyendir o, her şeyi yutan, barındıran. Nasıl gecenin karanlığı her şeyi içine alırsa ölüm de hiçbir ayrım yapmadan tüm canlıları bağrına basar, yutar. O yüzden karanlıkla ilişkilidir ölüm ve her korkunun derinlerinde ölüm vardır. Korktuğumuz şey bizi felakete sürükleyecek ve en kötüsü de öldürecektir.