Konut kredisi meselesi mortgage – tutsat yasasının çıkmasıyla birlikte yeniden gündeme geldi. Bir sürü televizyon ve radyo programına, gazete yazılarına konu oldu ancaak, burada anlatacağım olaydan ibret alarak, dikkat etmeniz gereken trikler ve taktikler, hiç bir yerde anlatılmamıştır.Yaklaşık 6 ay önce, bir yurttaşımız, burada kendisini ismini zikretmeden, Yurttaş K. diye anacağım, Türkiye’nin saygın bankalarından birinden konut kredisi alır. Bu banka, Amerikalıbilimadamlarının araştırmalarına göre kişide güven duygusu uyandıran yeşil rengi logosunda kullanan bir bankadır. Yurttaş K., bu yeşil rengin kendisine verdiği güven ve huzur duygusu içinde, müşteri temsilcisinin kendisine verdiği her bir evrakı imzalar. Kredinin sabit faizli olması ve faiz oranı dışında fazla bir bilgi alamadığı çünkü okuma imkanı bulamadığı çok sayfalı bir sözleşme metnini imzalamanın yanısıra, mecbur olmadığını bildiği halde bir de hayat sigortası yaptırır. Yurttaş K. neticede kredi verip vermeme konusunda karar verecek banka yetkililerinin canını sıkmamak için hayat sigortası meselesinde zorluk çıkarmaması gerektiği şeklinde bir hissiyata kapılmıştır. (Trik no. 1: Bize zorluk çıkarmayın, size zorluk çıkarırız hissiyatının yaşanmasına neden olabilecek bir ortam yaratılır, ya da belki bu tamamen müşterinin his dünyasının bir dalgalanmasıdır.)Evraklar imzalanırken müşteri temsilcisinin bir hareketine dikkat çekmek isterim, tabii bu hareket o bankadaki müşteri temsilcilerine özgü olmayabilir, maksatlı da olmayabilir, ama kesinlikle on puanlık bir harekettir: Bir tomar evrak müşterinin önüne konur, sayfalar sadece imzanın yer aldığı köşelerden tutulup açılır. İşaret parmak ile gösterilerek “şuraya, şuraya” diye, Yurttaş K.’nin inci gibi imzası attırılır. Sayfaların üstünde ne yazdığı görülmemektedir, zaten her şey formalitedir, sıkıcıdır, bir an önce bitsindir. (Trik no 2: Nasılsa esaslı mevzuda anlaştık, artık incik cincikle uğraşacak değilsiniz ya, geri kalan her şey formalite.)Aradan 6 ay geçer. Bir gün, Yurttaş K. konut kredisi ödemelerini yaptığı aynı bankaya ait vadesiz hesabının ekstresini alır. Fakat o da nedir. Eski evine ait, artık başkasının kullandığı telefon faturası, otomatik ödeme yoluyla hesabından ödenmiştir. Bu da nereden çıkmıştır. Kendisi hayatta bankasına otomatik ödeme talimatı vermemiştir. Bankayla yapılan görüşmelerden sonra anlaşılır ki, meğer konut kredisi ile ilgili evrakı imzaladığı gün, köşesi kaldırılıp kaldırılıp imzalatılan evrakın arasında bir de otomatik ödeme talimatı formu konmuştur. Peki eski eve ait telefon numarasını nereden çıkarmışlardır? Kredi talep edilirken verilen, bankanın (müşteriye kolaylık olsun diye) ikametgah ilmühaberi yerine kabul ettiği telefon faturasından. Acar müşteri temsilcisi, alelacele bu faturadan öğrendiği abone numarasını forma yazmış, diğer evrakın arasında müşteriye bunu da imzalatmış, bir müşteriyi daha otomatik ödeme kapsamına aldığı için herhalde primini de almıştır. 6 aydır kapalı olan bu numara yeniden bir şahsa tahsis edilmiştir. Şahıs konuşmuş Yurttaş K. ödemiştir. Yurttaş K.’ya bu durumda şöyle denilebilir, gönül rahatlığı ve vicdan ferahlığıyla: Bu imza senin mi? Senin. E öyleyse ne caz ediyorsun? (Trik no 3: Herhangi bir pis kağıt parçasına imza attacağınız zaman iyi düşünün. Sonra ağlamayın. Kağıdın başlığında ne yazdığı konusunda ufak da olsa bir fikriniz olsun. Bu bakımdan sadece imzalayacağınız köşeyi gördüğünüz kağıdı imzalamayın. Merak etmeyin, müşteri temsilcileri o kadar hassas, sanatçı ruhlu insanlar değildir. “Karşımdaki kişi bana güvenmiyor, uzattığım her kağıdı tek tek alıp, gözlüğünü takıp böyle pis pis inceliyor.” diye üzülmezler, içlenmezler. Ya da üzülsünler, isterlerse terapiste gitsinler kardeşim, size ne. Yeter ki size bişey olmasın.)Hikayenin sonunda ne mi oldu? Yurttaş K., bankasına gitti otomatik ödeme şeyini iptal ettirdi, telefon faturasını ödemiş bulunduğu, hiç tanımadığı kişiye gitmesi, parasını ondan alması söylendi, yok olmadı telekoma gitti, koştu durdu işin gücün arasında. Şeytan azapta gerekti.