İnternette kayıtlı bulunan hemen hemen tüm UFO ve uzaylı olaylarını okumuşumdur vakt-i zamanında sıkıntıdan. Sadece olayları değil, antitezleri, ititrazları, farklı bakış açılarını da araştırmıştım. Sonuç olarak dünya dışı yaşam konusuna bakışım nötr, ne varlığını reddederim (tüm evren keşfedilip hayat izine rastlanmadığı sürece), ne de somut bir kanıt görmeden kabul ederim. Sayfalarca UFO materyalini de gayet eğlenerek okudum, genelde birbirine benzeyen olaylar, kaçırılmalar, havada uçan cisim görmeler, cisimlerden çıkan varlıklar görmeler vs.
Olay anının bir illüstrasyonu
Ancak bu Kelly-Hopkinsville olayı, okuduklarım arasında hem en tuhaf, hem de en tüyler ürpertici olanı. Uzaylı hikayelerinden tırsanları baştan uyarayım, kolay etkilenen biriyseniz gece falan okumayın. “Yok baba ben inanmam ufo kufo” diyorsanız, lütfen ufo görmüş masum köylü muamelesi yapmayın bana, aşağıda yorumlarda. Sonuçta ben de ordan burdan bulup çeviriyorum.Evet, yasal uyarımızı da yaptıktan sonra geçelim olayımıza. Sene 1955, Kentucky, Hopkinsville‘in kırsal kesiminde, sıcak bir Ağustos akşamı. Sutton ailesi, çiftlik evlerinde sakin bir akşam geçiriyorlardı. Ailenin büyüğü Lucky Sutton‘ın bir misafiri vardı: Billy Ray Taylor. Saat akşam 19.00 sularında, Taylor su içmek için evden çıktı. İçerde su sistemi yokmuş o zamanlar orada, o yüzden bahçedeki tulumbadan su alıyorlar. Taylor su içerken, yaklaşık 500 metre mesafede, parlak bir obje görüyor.
Hemen eve koşup anlatıyor, ama tabii ki gülüp geçiyorlar. Yıldız kaymıştır diyorlar.Saat 20.00’a yaklaşırken, evin köpeği aniden yüksek sesle havlamaya başlıyor, sonra evin altında biryerlere saklanıyor ve tüm olay boyunca oradan bir daha çıkmıyor. Evdeki en büyük iki erkek, Lucky Sutton ve Billy tüfeklerini alıp dışarı çıkıyorlar, ikisinin ellerinde de uzun namlulu tüfekler var. O zamanlar oralarda adet olduğu üzere, önce ateş edip sonra soru sormaya niyetliler…Ön kapıdan birkaç adım uzaklaşmışlardı ki, dehşet içinde, evin etrafındaki ağaçlık alandan 1 metre boylarında, sanki teslim olurmuş gibi ellerini hayava kaldırmış bir yaratığın kendilerine doğru geldiğini gördüler! Lucky’nin kardeşi Jerome Clark Sutton, daha sonra gördüğü yaratığı şu şekilde tarif edecekti:
“Parlak, 1 metre boylarında, büyük kafalı; büyük, yelkensi, sivri uçlu kulaklı; parlak büyük gözlü; elleri pençeli. Ya tamamen metalik gümüş kıyafetler giyiyor ya da kendisi o renkte”
Hopkinsville Goblin’lerin Sutton Ailesi fertlerince çizimleri
Dehşete kapılan iki adam, yaklaşan yaratığa, 5 metre kala ateş ediyorlar. O kısa mesafeden ıskalamış olmaları imkansız olmasına rağmen, yaratık sadece bir ters takla atıp geri ormana kaçıyor. Adamların eve geri girmesinden az sonra, J.C. Sutton pencerelerin birinden içeriye bakan bir yaratık daha gördü. Ona da birkaç el ateş ettiler. Pencere paramparça olmuştu. Dışarı çıkıp yaratığı yaralayıp yaralamadıklarına bakmak istediler. Taylor elinde tüfeğiyle yavaşça kapıdan çıktı. Birkaç adım attı. Başının az yukarısındaki sundurmadan pençeli bir el uzanıp adamın saçına dokundu!
Yaratıklardan biri Taylor’ın saçına uzanıyor.
Ev halkı çığlık atarak Taylor’ı içeri çekti. Lucky dışarı çıkıp çatıdaki yaratığa ateş açtı. İsabet alan yaratık hızla uzaklaştı ama evden biri “Orada, ağacın tepesinde bir tane daha var!” diye bağırdı. Lucky ve Taylor ona da ateş açtılar. Yaratık dengesini kaybetti, ama ağaçtan düşeceğine yavaşça yere doğru süzüldü. Sonra ormana doğru kaçtı.Yaratıklar yürümüyorlar, havada süzülüyorlardı. Ayakları körelmişti, vücutlarını taşımayacak derecede zayıf görünüyorladı. Lucky kapının önünde etrafına bakınırken, hemen yakınında, evin köşesinde bir tane daha gördü. Bu, çatıdaki olmalıydı. Hemen hemen sıfır mesafeden ateş etti. Herkes kurşunun yaratığa çarptığında çıkardığı metale çarpma sesini net bir şekilde duymuştu. Yaratık geri devrildi ama hemen kalkarak karanlıkta hızla uzaklaşıp kayboldu.Aile, tuhaf varlıkları 22 kalibre mermilerle bile durduramayacaklarını anladı. Onlar ateş ettikçe geri geliyorlardı. Ayrıca aydınlıktan çok gölgeleri tercih ediyorlardı. Ailenin büyükleri, gençleri şaka yapmakla suçlamaya başladılar. Bütün evde panik hakimdi, yaşça büyük olanlar evdeki üç çocuğu teskin etmeye çalışıyorlardı ama kendileri de korkudan ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hepsi evin içine toplandı. Ancak ev yaratıklar tarafından kuşatılmış gibiydi. Devamlı pencerelerde gözüküyor, kah evin etrafında kah çatıda dolaşıyorlardı. Her göründüklerinde Lucky ve Taylor ateş açıyor, yaratıklar kaybolup biraz sonra dönene kadar histerikleşen çocukları sakinleştirmeye çalışıyorlardı.Yaklaşık 2 saatlik çatışmadan sonra, panik ve korku aileye tamamen hakim olunca, arabalara binip kaçmaya karar verdiler. Aniden evden çıkıp koşarak 2 arabaya doluşup, yarım saat mesafedeki Hopkinsville polis merkezine ulaştılar. Saat 23.00’tü.Sutton’lar çevrede iyi tanınan, saygın bir aileydi. Polis şefi, ailenin korkusunun tamamen samimi olduğuna inanmıştı. Şef ve birkaç polis, aileden birkaçı ile eve gitmeye karar verdiler. Eyalet polisinden de destek çağırdılar. Birkaç araç çiftlik evine geldi, farları açık bir şekilde bahçeye dizildiler. Polis Şefi evde içki içilmediğini kayda aldı. Etraftaki onlarca boş kovanı, mermi deliklerini incelediler. Hiçbir ayak izine ya da uzaylıya rastlamadılar. Sadece, yaratıklardan birinin vurulup düştüğü yerde, parlak bir ize rastladılar. İz, sadece belli bir açıdan bakıldığında parlıyordu.Polisler ve bir gazeteci, hiçbir ize rastlamadıkları için gece 02.15’te evden ayrıldılar. Ev halkı biraz daha oturup, hiçbir şey olmayınca 03.30’da ışıkları kapadılar. Akabinde ev halkından Glennie Lankford pencerede gene bir yaratık gördü. Lucky tüfeğini doğrulttu. Glennie yaratıkların bir zararının dokunmadığını belirtip ateş etmemesini önerdi. Ama Lucky dinlemedi, ateş etmeye devam etti. Tam bir buçuk saat boyunca, gün ışıyıncaya kadar silah sesleri hiç susmadı..
Sonrası…
Ertesi gün polis ekipleri ve gazeteciler, takip eden günlerde ise ülkenin dört bir yanından meraklılar, amatör araştırmacılar, gazeteciler eve akın etti. Öyle yoğun ilgi vardı ki, aile ilgiyi azaltmak için çiftliğe giriş ücreti koymak zorunda kaldı. Ve şöhretleri can sıkıcı bir seviyeye geldiğinde hikayeyi anlatmayı bıraktılar ve ufolojistlerle işbirliği yapmayı reddettiler. Ancak röportaj yapmayı başarabilmiş birkaç kişi, polis merkezindeki memurlar gibi olayı birinci ağızdan dinlemiş olanlar, ailenin kesinlikle “yaşadıkları” şeyleri anlattıklarından şüphe duymadılar. Bu yaratıklar, daha önceki ufo hikayelerinde hiç bahsedilmeyen bir türdü ve daha sonra da (bir olay dışında) hiç bu tarz yaratıkların tarifi yapılmadı. Yaratıkların popüler ismi “Hopkinsville Goblin” olmuştu. Bazı skeptikler, “sirkten kaçmış gümüşe boyanmış maymunlar” ve “büyük boynuzlu baykuşlar” gibi teoriler ortaya attılarsa da, bunlar Sutton’ların hikayesinden daha ikna edici değildi. Daha sonra da olayın düzmece olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadı.Yazımızı Lucky Sutton‘ın kızı Geraldine Hawkins‘in babası hakkındaki sözleriyle bitirelim:
Bu onun için ciddi birşeydi, o bunu yaşadı. Bunun başına geldiğini söyledi. Bunun hiçde komik olmadığını söyledi. Hiçbir zaman unutamayacağı bir deneyim olduğunu söyledi. Öldüğü güne kadar aklında taptazeydi bu olay. Dün olmuş gibi taptazeydi. Olayı anlatırken hiçbir zaman gülümsemedi bile, çünkü bu onun başına gelmişti ve hiç komik bir tarafı yoktu. Yüzü bembeyaz olurdu ve korkuyu gözlerinde görürdünüz, ölümüne korkmuştu…
yorumlar
haktan akdoğan duymasın coşar.köpeğe bak üçkaatçı ye iç en küçük olayda tırs kaç.suttonlara bak ya kaç eve saklan ne ateşi ne çatışması!
bravo çok akıcı çevirmişsiniz soluksuz okudum bir çırpıda,,
hepimiz uzaylıyız aslında ama kendi dünyamız dışında bir yaratık görünce de hepimiz saldırmaya niyetleniriz ee içgüdü böle heralde.
Enee, goblin. Goblin varsa, troll de vardır o zaman. Ölmeden görülecekler listesine ekledim.
bi de goblen var kumaş sanıyom ama konuyla çok alakalı deel
ananemle dedem de gördüklerini iddia etmişlerdi altınoluk yöresinde:) ama tarif edilen ve tahmin edilenden daha farklı bir şekilde gördüklerini iddia ettiler,yukarıda birkaç tane insana benzeyen kısa yaratıklar el ele tutuşmuş dönüyorlarmış:) hemen alandan uzaklaşmışlarr… Bukletin tarif ettiği tarzdan ikisini de ben de gördüm… gördüm de noldu sanki…görülse bilinse nolur ki sanki,daha farklı olan bir düşünceyi bile beyin silahımızla yok etmeye çalışırken,öylesine tahammül edemezken birbirimize bile,bambaşka bir yaratığa ne gibi bir muamele gösterilebilir çok merak ediyorum.Bence onlar bizim dünyamıza akıl sır erdirdilerse yukarlardan bi yerden,gelmek isteyecekleri son gezegene koymuşlardır dünyamısıı…
Böyle şeyler hep amerikalıların başına geliyor.
elemanlar çalınmışlar arkadaşlar, üç gülfü bi elham okusalarmış o kadar tüfek müfek ateş edeceklerine 🙂 ha korkmadım mı? kortum tabi.. insan bilinmeyenden niye korkar, fantezilere neden inanır bilemem…
Uzaylılarda pek söbelenmek istemiyor olmalılar ki, kaçamak görüntüleriyle kendilerine bir grup FAN oluşturulmasına: “ya bu insanlarda ne kadar da beleşçiler, bizi araştırmayı meslek haline getirmişler. halbuki bir görseler çıktıkları(an..) yere geri girerler.”
Uzaylılaaaaarın ilk siyahi amerikan başkanını merak etmesi kadar normal birşey olamaz. belkide binlerce insanın toplanma sebebini, karakuru bir siyah zeytin için olması, rapor sunacak olan uzaylı kardeşlerimiz için pek kolay olmasa gerek… (rapor: onlarca kişi konuştu. ben bu işe fransız kaldım valla. zaten ışık hızında gidiyoruz. pamelayı yine göremedim..). hayvanat bahçesine gelirmiş gibi izleyen uzaylıların bence en çok rağbet gördüğü törenler recep tayip erdoğanın(işi -gücü-yalan-dolan) mitingleri olmalı …
güzel koskoca evren bir tek bizim yaşadığımızı düşünmek saçma geliyor banahep tarif edilen uzaylı tipinide onların hayvanları olarak düşünmüşümdür insanoğluda uzaya maymun yollamadımı ahanda onlarda onların maymunları gibi bişey işte :=)
Gidelim sörsi, gidelim. Ben bi çiçekle baklava yaptırayım, gideriz. İltica talebinde bulunacam çünkü, gönül almak lazım. Olmadı kız isteyecem onlardan, içgüveysi şeysi olucam. Başka türlü çok sıkıcı buralar…
yav bu amerikalilarin dedikleri uzayli beni kacirdi macirdi laflari beni deli ediyor yav. zekasi yerinde olmayan insanlar var ama harbiden bukadarida haddi asiyor valla.filimlerde uzaylilar ne zaman kötü olursa, insanlari kaciran uzaylilar kötü oluyor. filimlerde uzaylilar ne zaman iyi ise, insanlari kaciran uzaylilarda ne hikmetse hemencecik iyi uzaylilar olu veriyor.harbiden anlamadim gitti. bu uzaylilarin keyifleri filimlere göre mi degisiyor ne :-)hadi sizlere iyi <a href=”http://www.chatgroups.de”>sohbet</a>ler
ha bu arada uzayli var mi yok mu bilinmez ama uzaylilar henüz yok. bu kainatta sirf biz variz. zaten bu konuya bilimsel olarak egilinmis. uzayda yasamin mümkün ola bilmesi icin, uzaylilarin günesi en azindan bizim günesimiz gibi olmasi gerekiyor. ne fazla kücük, ne fazla büyük. günes fazla kücük oldu mu, gezegen günese fazla yakinlasmasi gerekiyor. fazla yakinlasinca da, gezegen ayni bizim ay gibi oluyor. gezegenin kendi eksenindeki dönüsü senkronize oluyor. senkronize oldugu zaman, günese hep ayni tarafini gösterir. bizim gezegenin ayi gibi.günes fazla büyük oldu mu da, günes isinlari cok fazla sertlesiyor. akliniza gele bildigince ultra viole isinlari. ultra viole isinlarinin zarari cok. biolojik yasam mümkün olmuyor. ayrica günesin yasami kisa sürmüs olur. vs.vs.
<blockquote> antisexy DİYOR Kİ, (06 Mart 2009 09:18)filimlerde uzaylilar ne zaman kötü olursa, insanlari kaciran uzaylilar kötü oluyor. filimlerde uzaylilar ne zaman iyi ise, insanlari kaciran uzaylilarda ne hikmetse hemencecik iyi uzaylilar olu veriyor</blockquote>bir bilinmeyenli denklem daha..
daha stargate’i bulamadık ki, oralara bedava seyahat edelim :)üstelik ya onlar da bizi daşlarsa
benim uzaylıyla bizzat sevişmiş arkadaşım var, onu da getiricem… 🙂
boş bi hikaye
belki arkadaşların derdi vardı bu şiddet niye ey sutton ailesi. Bence onlar dosttu ve eğer çatışma olmasaydı şu an teknolojimiz evrenin en iyisi olabilirdi 🙂
Silahları olmayaydı taş atarlardı muhtemelen. Amerikan köylüsü Türk köylüsü pek farketmiyor demek ki. Bilmediğini yok etme güdümüz ortak.