Kadıköy rıhtımındayız.. beremi eldivenlerimi işyerinde unuttuğumdan kulaklarım ve ellerim buz tutmuş.. buna rağmen beşiktaş iskelesinin karşısındaki büfeden sosisli yiyip ayran içme konusunda taviz vermiyoruz.. ilk sosisliyi sağ elle ikincisini sol elle yiyorumki nöbetleşe ellerden birini cebime koyup ısıtmaya çalışıyorum.. koskoca yüksekokul müdürümüzün sık sık tekrarlardığı “yumurtalıklarınızı üşütüceksiniz ouğlüm” sözünü şimdi anlamaya başladım.. birden bembeyaz, tertemiz, dilenci bir kedi geldi.. başladı yavşamaya..

ilk defa bir kediyi bu kadar sevdim.. ne tırmalıyor.. nede hain bakışlar fırlatıyor.. nede petshoplardaki 150 $ lık iran kedileri gibi sahte ve masum görünmeye çalışıyor.. onla oyalanırken otobüs kaçacağını biliyordum.. bu ufak yaratık 20 dakika daha o soğukta üşümeme sebep oldu.. eve gittim uyudum.. rüyama girdi mendebur.. ama tek değildi.. deli saçması rüyalardan biriydi, bizim evde işyerindeki müdürümle birlikte bilgisayarın başında birşeyler yapmaya çalışıyoruz, elektrikler gidiyor.. içerdeki aydınlık ile dışardaki karanlık yer değiştirmeye başlıyor.. perdeler kapalı.. birden pencere büyük bir cisim çarpıyor. ne olduğu nu çözmek için perdeyi çektiğimde o kediyi cama yapışmış görüyorum.. bize zarar mı vermeye çalışıyor yardım mı dileniyor çözemiyorum.. ardından biri daha tırmanıyor pencereye.. bir tane daha.. bir tane daha.. kediler heryerde.. hepsi hain hain bakıyor 10,20 derken 50 civarı kedi üşüşüyor pencereye.. siyam,duman, sarı, gri renk ren boy boy kediler pencereme saldırıyor ! uyanıyorum.. su içip gene yatıyorum.. uyumaya çalışırken yarın aynı kedi karşıma çıkarsa ne yapacağımı düşünüyorum ? bi tekme atıp gözünü mü korkutsam ? bi daha rüyama girmeye cesaret etmesin..