Adı:………. Soyadı:…………….. Yaşı:27 varlığını öğrendim, hissettim, dinledim demincek..Aynı şehirde doğabilirdik. aynı mahallede komşu evlerde oturabilirdik. kocaman bir pastayı yüzümüze bulaştırarak aynı suçu üstlenebilirdik. ben arabanı bozardım, sen bebeğimin saçını yolardın. çocuk saflığı ile beş dakika içinde ortalık süt liman olur, oynamaya devam ederdik. belki masumca eteğimi açardın. Aynı kreşe başlayabilirdik. tüm öğretmenler çocukları büyütme çabasındadırlar ya: bir siyah kalemle kaytan bıyık, bir ruj ile küçük hanımefendi olup aynı piyeste eş olurduk. şemsiyemi sallayarak mendilimi önüne atabilirdim o zamandan.alır, koklar ve koyardın koynuna. el ele tutuşup eğilirdik ay çiçekleri misali. aynı ilkokula gidebilirdik. hayal bu ya: aynı sırada otururduk. derste hiç konuşmazdım senle, öğretmenim sıramı değiştirir diye. kovalayıp ta yakaladığım sen olurdun, ebelediğim sen. ya da senin yanına saklanırdım. yedeğim olmasa bile kalemin kaybolduğunda verebildiğim sen olurdun.Aynı orta okulq, aynı liseye gidebilirdik. ben seni matematik çalıştırırdım, sen müzikten geçmemi sağlardın.bir münazarada rakip olur, inandığımızı savunur kazanan ile kaybedenin öneminin olmadığını anlardık. sen boyumun uzamasına şaşırırdın, ben yeni terleyen bıyıklarına laf atardım. hayal işte; aynı üniversitenin farklı fakültelerinde okurduk. kantinden çaylarımızı kapıp derslerin saçmalığını konuşurduk. sen şu kıza mı baktın, sen şu çocuktan mı notları aldın gençlik kaprisleriyle günümüzü berbat ederdik. dayanamazdık özlemeye barışırdık özürle. başımıza gelen en büyük felaketleri anlatırdık yana yakıla ki bir diğeri öncekini unutturur ve en büyüğü o olurdu. dost sandığımız birinden yediğimizde tokatla(kazık) eksildiğimizi sanardık. eksikliğimizi kapamak istercesine sarılırdık. arkadaşları taa diye başlayan cümlelerle çekiştirirken gerçek hüsranların sevdiklerimizi uğurlayışımız olduğunu kavrayabilirdik. susardık, kıpırtısız otururduk. ağlardık. acı neymiş beraber öğrenirdik. elimin üstüne elini koyardın ve bıçağı saplandığı yerden beraber çıkartırdık. yine sarılırdık. akmasın diye daha fazla kan.Aynı şehirde göreve atanabilirdik. tamam hayallerinde sınırı olsun diyorsanız yakın kentlere düşebilirdik. ne de olsa özlemeyi ve kavuşmaları da bilmeliydik. müdürün her pazartesi geç kaldığına söylenirdi belki, sen umursamazdın beceriksizce de olsa sevgi ve heyecanla hazırlanmış yemeği düşünerek. o peri masallarındaki iki hayatı bir eden sevdalılardan olabilirdik.Yıllar ne ile gelirse gelsin başbaşa üstesinden gelebilirdik. sen yorulduğunda ben devralırdım savaşı ve barışı. geri kalan zamanda destek olurdum bir ağacın kökleri misali, dimdik dururduk. kök olmadığında gövde durmaz, gövde olmadığında kök bi işe yaramaz. sonbaharda yapraklarımızı döker, ilkbaharda yeşerirdik. belki ikimizden bir parça bütün olurdu, arkadaşlığımızı, canımızı üçlerdik. ismi için kavga da etmezdik, iki isim verirdik. kim daha iyi hayata rehber olacak yarışımız olurdu sadece. dallarımız uzanır, meyvemizin büyümesini izlerdik.Önce kendimiz için sonra dünyayı yaşanılabilir kılmaya gayret gösterebilirdik. utanabilirdik şu zehiri içtiğimize. hatta hiç başlamazdık belki de. yıllar akıp giderdi, hayatı karşılamayı öğrenebilirdik misafir misali. en uygunsuz zamanda en sevmediğimiz çift bile olsa kızgınlıklarımızı erteler, evimizdeki en güzel ikramlarla ağırlardık. içten bir dost uğradığına ise alırdın gitarını eline şarkılar söylerdin. ben iki duygusal şiir okurdum yüreğime bağladığım gözlerinin içine bakarak. ve bir bakardık bükülmüş belimiz. kırış kırış olan derimizle el ele tutuşur denizi izlerdik sessiz ve tehna bir kıyı kasabasında. yanyana yaşadığımız hayat gibi yanyana mezarlarımızı düşlerdik. aynı anda son nefesi vermek için dua ederdik. ve ve o vakit geldiğinde ölümü bile gülümseyerek karşılardık, sarılmış halimizle…