Ekonomi(Tutumbilim) isimli bir bilimi merak ediyorsak, böyle bir disipline ilgi duyuyorsak iktisat( geçim bilim) ilminin önemli olduğunu düşünüyorsak fiiliyatın ekonomi diye adlandıracağımız ekonomiyle ilgili diyeceğimiz unsurları kapsaması gerekir. Başka bir deyişle fiili gerçek yaşamda ekonomiyle ilgili öğeler olmadan ekonomiyi merak etmemiz, ekonomiyi düşünmemiz, ekonomi hakkında fikir üretmemiz mümkün değildir. Görmediğimiz ve gözlemlemediğimiz bir şeyden sonuç çıkartmak, onu tanımlamak ve o gerçeğin ötesine geçmek ve bunlardan ilmi bilgi çıkartmak olanaklı değildir.Kısaca ekonomik gerçeklik olmadan ekonomi bilimini düşünmemiz mümkün değildir. Gözlemleyip, göreceğiz ki tanımlar, teoriler bilimsel yasalar yeterli mi? Yetersiz mi? bir sonuca varalım… Fiili reel hayat, gözlemcilere, kuramcılara sürekli yeni bir şeyler gösterebilir. Ama hayatın, ezberlenmiş ve sorgulanmamış tanımlardan, test edilmemiş kuramlardan ve ilmi yasalardan ibaretmiş gibi algılanması, öğretilmesi ve buna göre anlatımlar yapılması hayatı değil başkalarının düşüncelerini öğretir. Bu ifade gerçeklikteki bir görüngü olan, ya da fiili reel hayatın bileşenlerinden iktisat için de geçerlidir. İktisatla ilgili tanımlar, bilimsel yasalar sorgulanmazsa, sürekli test edilmezse ekonomiyi ve ekonomik yaşamı değil, başkalarının meydana getirdiği birtakım ekonomik düşünceleri öğretir.Ekonomik gerçekliği kabullendiğimize göre merak etmeye ve düşünmeye başlayabiliriz. Düşünmek ve ilmi doğruları çıkarmak gerçekliğin var olmasıyla ve kabul edilmesiyle mümkündür.Var oldukları günden bugüne kadar insanlar yemek, içmek, barınmak gibi başat gereksinimlerini karşılamak amacıyla yaptıkları ve gerçekleştirdikleri toplamak, avlamak, üretmek, tüketmek, almak, satmak gibi ekonomik fiilleriyle aslında gerçek yaşamda ekonomiyle iç içeydiler. Var olduğumuz günden yana, aslında ekonomiyle iç içeydik. Uzak atalarımız doğadan yararlanırken toplayıcılık yaparken ekonomik aktivitede bulundular. Sonraları doğayı işlemeye başladığımızda üretime başlandığında hep ekonomiyle ilgiliydik. Doğadan yararlanarak araç yaptığımızda da hayvanların gücünden yararlandığımızda da ekonomiyle ilgiliydik. Fabrikalarda çalışan insanlar oluştuğunda da, bölüşümden alınacak pay da ekonomiyi ilgilendiriyordu. Bilsek de bilmesek de ekonomiyi hep yanımızda taşıdık.İnsanoğlunun uzak ataları nadir bir kaynak olan doğadan yararlandılar. İnsanlığın ecdatları tabiatın verdiklerini toplayarak, yiyerek, içerek faydalanırken açıklamam şu ki toplayıcılık yaparken ekonomik uğraşıda bulunmuş oldular. Sonraları doğayı kazarak, toprağa tohum ekerek, bitki dikerek toprağı işlemeye başladıklarında ve tabiatta üretim yaptıklarında hep ekonomiyle ilgiliydiler. Doğadan yararlanarak araç, gereç/âlet, edevat yaptıklarında da hayvanların kuvvetinden faydalandıklarında da ekonomiyle ilgiliydiler. Tarımsal üretime geçtiklerinde de el sanatlarıyla uğraştıklarında da ekonomiyle ilgiliydiler.Sanayi devriminin meydana geldiği 1750’lerde üretim süreci değişmeye başladı. Tarımsal üretim sanayi üretimine kaydı. Mal üretimi seri hale geldi, teknoloji sanayide uygulanmaya başlandı. Üretimde artış oldu. Tarım nüfusu, fabrikalarda çalışan emekçi oldu. Fabrikalarda, imalâthanelerde çalışan insanlar da ekonomik sürece girdi ve toplam gelirin bölüşümünden alınacak hâsılat da iktisadı ilgilendiriyordu.Türkiye ise devletçilik, karma ekonomi ve nihayetinde liberal ekonomi uygulamasını gerçekleştirdi. Bugün, içinde bulunduğumuz zamanda, devlet küçültülerek özelleştirmelere devam ediliyor.Bilseler de bilmeseler de, insanlar, ekonomiyi hep yanında taşıdılar. Kısaca ”İnsan hayatının nüvesini ekonomi oluşturur” demek bana göre doğru bir önermedir. Diğer insanî ve sosyal olguları, olayları, eylemleri, davranışları bilmeseniz de hayatınıza devam edebilirsiniz. Ancak ekonomik davranmadan, ekonomik düşünmeden yaşamı sürdürmek şimdilik, var olan gerçeklikte olanaklı gözükmemektedir.Bugünse gündelik yaşantımızın hemen hemen her eylemi hem dolaysız hem de dolaylı olarak ekonomiyle ilgilidir. Yemek, içmek, iş yerinde çalışmak, gelir elde etmek, para kazanmak, üretim yapmak, tüketim yapmak ve benzeri her türlü eylem ekonomiyle ilgilidir. Ekonomiyi yaşantımızın kendisi olacak kadar mühim kılan etkenler neler olabilir? Ekonomik(iktisâdi) süreç ve ekonominin(iktisadın) devinimleri(dinamikleri) âdemoğlunu neden çok fazla ilgilendirmektedir? Realitede ekonomiden/iktisâdi yaşamdan uzaklaşmamız mümkün görünmemektedir. Ekonomiden/İktisattan ve yaşamdan/hayattan uzaklaşmak için bile ekonomiyle ilgili getiriler gerekmektedir. Ekonomiyi bilsek de, bilmesek de uygulamalı davranışlarımızla da gerçekleştirebiliyoruz.Her sabah borsayla uyanıp ve her akşam borsayı kapatıyoruz. Kulağımız tüketici fiyat göstergelerinde haber dinliyoruz. Dışsatım rakamları bizi çok ilgilendiriyor. Dış pazara mal satmanın ve döviz geliri elde etmenin çok önemli olduğu gerçeğini fark ediyoruz. Ülkenin kaynaklarının varsıllığı üzerinde konuşuluyor ve konuşuyoruz. Akşamları faiz bizi ilgilendirir, dağ gibi kredi kartı borcu vardır. Tüketimi kışkırtan her türlü pazar olgusu gözümüzün önünde gerçekleşiyor. Neredeyse kredi kartı almadan dolaşmak ikinci sınıf vatandaş olmak gibi bir şey oldu. Tüketiyoruz, ama üretimimiz nedir? Hem kişisel hem de toplum olarak tüketim üretimi aşmış durumda. Parasal olarak giderle yaşıyoruz, gelirden bîhaber olduk. Bir toplumun ekonomisi açıkla ne kadar yaşar? Bireyler gider fazlasıyla/açık vererek sıkıntılarını halledebilirler mi?Kimilerine göre kuramlara uymayan insanlar suçlu… Bakalım insanlar mı kuramlar mı kabahatli?İktisat, fizik gibi ölçüm yapan ve yapmak zorunda olan bilim mi? Yoksa sosyal bilim gibi insan davranışlarının, eylemlerinin, hareketlerinin sebeplerini ve diğer sosyal bilimlerin sonuçlarından da faydalanarak bulmalı mı?Bu sorulara ilâve sorular1-İşsizlik ekonomik yapının içinde çözülmediği zaman toplumsal huzursuzluğun artacağı gün gibi aşikârdır. Bu durumda piyasanın dinamiklerine mi güvenmek gerekir yoksa siyasal ve hükümet süreçleri işsizlik derdine deva olur mu?2-Ekonomiler neden enflasyon üretirler? Neden gelirimizle daha fazla mal ve hizmet almamızın önünde engeller vardır? Alınan mal ve hizmet miktarı azaldığında neden paranın değeriyle ilgili önlemler alınmaz? Bu sorunu da piyasa dinamikleri mi çözecektir?3-İnsanlar hangi işlerden daha fazla kazanırlar? İşin değerini belirleyen unsurlar nelerdir?4-Piyasalarda rekabetçi yapı nasıl sağlanmalıdır ki daha fazla, daha iyi ve kaliteli ürünler üretilsin?5- Daha çok üretim yapıp gelir elde etmek için ne yapılmalıdır?6-Ekonomiler için gerekli etkenler ne olmalıdır ki daha fazla mal ve hizmet üretilsin?7- …………………………..(merak ettiğiniz ekonomik sorunları ilave edin) şeklindedir.Kimi iktisatçılarda böbürlenme ve övünme öne çıkarma ileri düzeydedir. En zor sosyal bilimle, en üstün sosyal bilimle uğraştıklarını söyler dururlar. Abartma, böbürlenme ve övünme bu kadar çok olunca, hadi bakalım, çöz sorunları demek geliyor insana… İktisat/ekonomi zor bilim mi? En zor ve en üstün sosyal bilim mi? Bir bakalım… İktisat ölçmeyle de yapılsa gözlemlemeyle de yapılsa acaba mutlaklık sağlanabilir mi? Mutlak kanunlara kısaca gerçeklere uygun doğrulara ulaşabilir miyiz?İktisatla ilgili isek onu merak etmek ve öğrenmek gerekir diye düşünüyorum…