Şekerden yapılmış kasabaya,kendi etrafında döne döne ilerleyen pembe yanaklı bir çocuk girdi. Çocuk dönerken gözüne bulanık görüntüler çarpıyordu. Yemyeşil,kıpkırmızı ve sapsarı ağaçlar,kremadan yapılma bembeyaz çatılar,kurabiye kadar tatlı evler gördü. Kasabanın neredeyse ortasına kadar geldiğini gördü .Çok fazla dönmüştü.Etrafında insanlar toplandı ve hepsi birbirinden mutluydu. Çocuğa dokundular,sevdiler,gülerek baktılar gözlerinin içine. Çocuğu ellerinden tutup çevirmeye başladılar. Dans etmek istiyorlardı.Eğlence hiç bitmemeliydi. Sonra zaten güneş çekildi.Gece olunca meşaleleri yaktılar ve çocuğu ,ona olan sevgilerine küçük gelen kasabadan çıkardılar.Hepsi zıplayarak hoplayarak ilerliyordu. Çocuk omuzlarında mutluydu. Ormanlardan geçtiler,boş arsalar,sığ sular aştılar bir sürü. Şarkılar,türküler söylüyorlardı bağıra bağıra. Bazıları ellerinde değişik müzik aletleriyle ve yüzlerinde makyajla,birbirlerinin paçavra giysilerine laf atarak eğleniyorlardı. Aydede bile gülüyordu. Elini cebine attı aydede ve aşağı bir tutam toz serpti. Çok güzel kokuyordu toz. Tüm havaları değişmişti insanların. Birden ağlamaya başladılar.Çok mutluydular çünkü. Galiba belli bir sınırı vardı bu işin ve fazlası ters etki yapıyordu,kim bilir?Sonra omuzlarında taşıdıkları çocuğu yavaşça yere indirdiler. Çocuk etrafına bakındı şaşkınca.Sonra artık zıplamayı kesen çökmüş insanlara baktı. İnsanlar kamburunu çıkarmış ağaçlara güçlükle tutunup eve dönüyorlardı. Bazıları fenerlerini ağaçların arasına bırakmıştı. Çok yorgun ve mutsuzlardı. Ağaçların diplerinde sarı,mavi,kırmızı ve daha birsürü renkte ışık saçan fenerler duruyordu. Çocukta üzülmüştü şimdi. Aydede arkasına yaslanmış hala gülüyordu. Sonra çocuk olduğu yere uzandı. Yer çok rahattı. Gözü fenerlere takıldı. Geçtikleri birçok yerden sonra geldikleri beşinci ormandı herhalde burası diye düşündü. Sonra toprağa gömüldükçe gömüldü.Uykusu gelmişti.Uyudu