sinem beni çok kızdırdın. bu yaptığının kesinlikle bir açıklaması olamaz olmamalıydı. kaç kere yalnız değilsin sadece uzakta oturuyosun o kadar, sıkılıyorsan gel bizimle kal dedim. biz ne yersek onu yersin ne içersek onu içersin biraz kafanı toparla dedim bunu hesabını ilk karşılaştığımızda sorucağım senden. sen gördüğüm en güçlü kadınlardan bir tanesiydin. şu anda geçmiş zamandan başka birşey kullanamıyor olmak içimi acıtıyor. hiçbir şey, hiçbir şey buna değmezdi hiçbir şey !!!ee nasılmış bakalım yaptığının bir işe yaradığını mı sanıyorsun.? bu durumda kendinden başka kimseyi suçlayamazsın sinem hayat devam ediyor ve sen etmemeyi seçtin bunu bir mantığa dayandırabilmiş olsan da bu sadece anlık o anki içinde olduğun karamsarlık ve belki de yalnızlık düşüncesiyle yaptın sana her attığım smsin içinde hayatın devam ettiğini kimseyi beklemediğini defalarca söyledim defalarca ..en azından bunu kabul etmen gerekiyor. bir tek sen mi akıllısın kızım? senin ne farkın var? bizden diğerlerinden … tabii ki farkın var ama bu intihar etmeni açıklayamaz. sen yazardın sinem kimsenin okumasıyla ilgilenmiyorum ama sen yazardın ve bak şimdi, diğer yanlış yazdığın veya değiştirmek istediğin cümleleri silip baştan yazma hakkından kendi kendini men ettin. iyi bok yedin sinem iyi bok yedin. bu yazdıklarımın hepsinin farkında olduğunu biliyorum anlık bir hataydı yaptığın bütün hayatına mal olan. kızım sana milyonlarca kere söyledim ben bile hala intihar etmemişsem gerçekten yaşamamız gereken bir hayat olduğundan bizlere verilen hayatı ister bir ödül olarak ister bir ceza olarak yaşamamız gerektiğinden bahsettim, ödül veya ceza bunun seçimi bizlerin elinde çok tekrarladım. ve bu söylediklerim gerçekti sinem kimseyi kandırmaya çalışmıyordum zaten seni neden kandırayım ki bana ne, ben olan biteni söylüyordum sana. gün ne olursa olsun her sabah bir daha başlar bir daha güneş doğar seni takmaz bakalım sinem bugün uyanmak istiyor mu, sinem bu gün iyi mi kötü mü diye düşünmez her sabah tekrardan aydınlatır belki ısıtır hala ödül olarak veya ceza olarak olsun nasıl yaşayacağımızı kendimiz belirlemeye çalışıyoruz. bu söylediklerim hala gerçek en az senin şu anda yaşamıyor olmanın gerçekliği kadar. arkanda bıraktıkların arasından vicdan azabı çekenler varsa günahı boynuna. benden hiç böyle şeyler duymayı bekler miydin ? beklemezdin biliyorum ama ben de senin bu yaptığını beklemezdim.17-18 yaşlarında sanırım 18 çünkü ben evliydim ve hatundan uzaklaşabilmek belki biraz olsun kafayı toparlabilmek için kelebekler vadisine atmıştım kendimi. orda tanıştık. ertesi gün sanki yıllardır tanışıyor gibiydik. yakın zamanda boşandığın erkek o zamanlar askerdeymiş sen anlatmıştın bana ve o gelecek ne yaparsam yapayım o dönünce büyük ihtimal yeniden beraber olacağız demiştin. kelebekler vadisinde o sene bir bilardo masası vardı açık havada sadece gölge olsun diye sarmaşıkların altına koymuşlardı masayı o zamanlar orada hem kalıp hem de çalışıp personele yardım edip bedava kalmak gibi bir alternatif vardı ve sen çalışıyordun bilardo masasının sorumlusu sendin. hep masanın etrafında olman gerekmesinden sıkılmış beraber büyük bir kağıda ingilizce şunu yazmıştık ‘ if u wanna play pool see the girl with the white ball’. birileri bilardo oynamıyorsa elindeki beyaz topu olabildiğince herkez görebilsin diye havaya atıp tutuyorduk oynamak isteyen kolayca görebilsin diye. senin adın ‘the girl with the white ball’ kalmıştı o kadar eğleniyorduk ki etrafta bikaç arkadaş senin arkadaşların benimkiler zamanın nasıl geçtiğini hesaplayamıyor kaç gündür orada kaldığımızı bilmiyorduk senin için hiç sorun yoktu çünkü zaten çalıştığın için para vermeyecektin. bütün paralar suyunu çekene kadar kaldık. sonra istanbulda tekrar karşılaştığımızda birbirimizin telefonunu bile almadığımızı farketmiştik ki zaten o zamanlarda cep telefonu yoktu. bütün dragonu kovalayan serseriler olarak dragona para yetirstirmeye çalışmaktan ağzımıza tek lokma koyacak para bulamıyorduk. sen benim gördüğüm ilk işi bilip işe gitmeyen insandın. dragonla tanışmış ama ilgilenmiyordun bile nasıl olur ya diye hayretler içindeydim herşeyin farkında elinin altında bile olsa kendini uzak tutup diğer bütün kovalayanları her akşam evine götürüp onlara barınak sağlar herkes son kuruşuna kadar aynı boka harcadığında sen evinde bulduğun bozuk paralarla bize beyaz peynir ekmek alıp resmen annelik yapardın. tam ayrıntıları hatırlamıyorum ama aileni küçük yaşta kaybettiğini söylemiştin. bir teyzen vardı akraban olarak. kendi evinde tek başına veya bir kız arkadaşınla kalıyor görünümünde her gece en az 5-6 kişi fazladan sabahlardık. kafalarımızı kaldıramadan.bunları geçersek yine çok küçükken kundaktayken bir trafik kazası geçirmiştin ve kafatasın ikiye ayrılmıştı. hastanedeki doktor yaşayacağına hiç ihtimal vermemiş bari dikelim de öyle gömülsün diye baştan savma bir şekilde dikmişti alnınla saçlarının birleştiği yerlerden koskoca bir dikiş olduğu görunuyordu gittikçe küçülse bile izlerini görmek mümkündü. bunları da mı hatırlamıyorsun bu yeteri kadar bir işaret değilmiydi?! öldü diye bakılan kundaktaki bebek ölmemişti, yaşamıştın. yıllar geçti seninle arada kopup yine tekrardan bir yerlerde karşılaşıp dururduk. sevdiğin adamla evlendin. ben nikahınızı acaip tesadüfi bir şekilde o gün nikaha yarım saat kala öğrenip koştura koştura gelmiştim. ben boşanmıştım o zaman ve evlilikten ağzı yanmış biri olarak nikahta kocana üstünde ‘shoot me please im married’ yazan tsirtü hediye etmiştim onu hediye ederken de kullanılmış olduğunu yani bir dükkandan alıp getirmediğimi bir evlilik geçirmiş pis bir tşirt olduğunu söylemiştim. gülmüştük zaten bunun makbülü budur; bu tşirtü giyme görevini sana devrediyorum demiştim kocana.her defasında hayatta o yaşına göre ebeveynleri olmadan o kadar az tutunabilecek şeyin varken ne kadar hayat doluydun, delirttin beni sinem bunları neden yazdırıyorsun bana, o kadar sinirliyim ki yüzbinlerce küfür etmek geliyor içimden. hani en iyi ölüm bile en kötü yaşamdan kötüydü?.. sinem bizim taksimde beraber takıldığımız herkes birer birer ölmüştü. her taksime inişimizde neredeyse fiks haftada 2 ölüm haberi alıyorduk daha bir iki gün önce beraber kovaladığımız herkes bir bakıyorduk ki ölmüş. sıranın yavaş yavaş bize geldiğinden korkup o zamanlar sahip olduğum en değerli şeyim olan bas gitarımı satıp yine o zaman ki kız arkadaşım ve ben kendimizi güneye atmıştık aylar sonra geri döndük yine tayfadan eksilenler vardı ama sen yaşıyordun zaten içinde bile görünsen aslında dışındaydın. aylar sonra yine benim ev telefonumu bulmuş ağlayarak telefon açmıştın, o zaman ailemle yaşıyordum ve annem telefonu açmıştı, sen anneme ağlayarak, bağıra bağıra o zamanlar beraber olduğun yine bizim tayfadan olan çocuğun öldüğünü, bunlara artık dayanamadığını, çocuğun cesedini çöpte bulduklarını söylüyordun. resmen anneme beni şikayet etmiştin kullanmasınlar artık görmüyorlar mı bunun sonu yok!! diye bağırıyordun ben de telefonu annemden kapıp sakin olmanı zaten benim kullanmadığımı söylüyordum sen bas bas bağırırken. ‘yeter beni kandırmaya çalışma sesinden bile belli oluyor anlamayacağımı mı sanıyorsun?! ben yemem!!’ diye çığlık atıyordun, evet haklıydın telefondaki sesimizden bile ne bok yediğimizi anlayabilecek kadar herşeyi biliyordun.herkez eski defterleri kapatabilmek için elinden geleni yapıyor ve beceremiyordu. her gün bırakılmaya kurtulmaya çalışılan en boktan bataklığın içinden şimdi hayatta kalan çok az sayılı insandan biriydin. seninle her konuştuğumda içimden; ‘işte bu kız da eski kulağı kesiklerdendir, gerçek eski tayfadan kaç kişi kaldı ki ?diye gururlanırdım. tek kelime bile etmeden anlaşabildiğimizi hatırlıyorum sanki şarkı sözlerinde mazharın söylediği gibi kaç kişiydik o zaman bak kaç kişi kaldı şimdi ? o kadar şey yaşadık ve hayatta kaldık iyi mi oldu kötü mü buradan bir şey söyleyebilmek çok zor, oynamaktan en zevk aldığımız oyuncağımız hayatımız olmuştu ve sonunda oyun bitmiş ama yaşıyorduk, yaşıyordun. ve son hareketin çok kötü oldu. tek emin olabildiğim şey bu. belki biz zamanında o bokun içine girmiş zavallılar olarak eski dostları kaybetmeye mahkumuz ve belki şimdi hayatta kalanlardan başka birisiyle yolda karşılaşsam selam bile vermeden geçebilirim ama benim için senin herşeyi yapmaya hakkın vardı ne yaparsan yap başımın üstünde yerin vardı. iy bok yedin aferin.
yorumlar
insan gibi düşünen, insan gibi bakan, insan gibi davranan yani gerçek bir insan gibi yaşayan zat- ı muhteremler için geçilmesi zor bir leveldır.
requiem for a dream ( ruyaya agit )
winamp listeme tek bunu koyup, 50 defa döndüğü olmuştu.
Sinem göt etmiş sizi anlaşılan.
nickinizin sonundaki delikten olmalı heralde.. algı kapasitenize hayran kaldımzati birileri anlasın diye yazılmış bir şey olmadığından fazla da alakadar etmiyor beni
söyleyebilirim ki deliğiyle de olsa doğru algılamış, o müthiş felsefenin çöküşü böyle başlar. Tipler değişir sonuç değişmez. Cankilerden biri gider neden o dersin bişeyler yanlıştır. Arkadaşlarından birinin dini imanı para olur yine kendini sorgularsın. Aidiyetle ortak kuvvetler ortak kopma noktaları oluşur. Oysa aidiyet yok. O belki de tek sorulması gereken soruyu kendi adına yanıtlamış, basmış gitmiş. Sen burada arkadaşına kızıp, üzülüp ortak anılardan sözederken belki de onu hiç anlamamış olduğunu güzelce anlatmış oluyorsun bilmem ben sana anlatabildim mi. Hem bunları yazma bize hatıra defterine yaz düşüneceklerimizle ilgili değilsen. Lali ye dediğin gibi ya yapma ya da zırıldanma. Arası yok bu işlerin.
bilmem, tabii simateminkini de ama okuduunu bu kadar anlayamayan ama yine de güzel cümlelerle salaklıını gizleyen insanlar kalabalıı olmaya başladı buraları…sinem canki diildi, overdoz diil yazıda anlatılan; yazıyo zaten anlamaya bile gerek yok, bu işlerden uzak dururdu hep sinem diyo, yazılan yazıyı deliklerinizi bi kenara bırakıp anlamaya çalışın ya da anlamayın ama gerizekalı insanlar gibi sıralayıp durmayın birbiri ardına anlamsız ahkamlarınızı, ahkam kesmek zorunda diilsiniz di mi, böle bi mecburiyetiniz yok yani, anlaşmanız falan yok, sinirlendim sinem benim arkadaşımdı, yine sinirlenirdim arkadasım olmasaydı da, yazıyı kıçından okuyup, kıçından osurarak ahkam kesenlere, bi ölüm var ortada, bi insan evladı içinden gelmiş arkadaşının ardından hissettiklerini yazmış, saygı biraz, biraz da akıl fikir lazım, arası yok bu işlerin
sen harbi salaksın. kimse onun canki olduğunu söylemedi okuduğunu anlamıyorsun. bak gerizekalı istersen bir daha oku veya hiç okuma kafan basmaz senin. uzaklardan öttür kavalını hakkında tek bir fikre bile sahip olamayacağın konseplerden uzak dur. sen televizyondaki yalan sacma sapan belgesellerden öğrendiğin kadarını bil sana yeter. aptal! burda intihar etmiş birinin arkasından duyulan bir şeylerden bahsediliyor. şikayet belki ama burda benim değistirebileceğim bir şey yok harbi cok malsın sen yaa hadi canım uyu yarın iş var sonra nasıl bakacaksın bebelerine ac kalırlar sürünürler vallaagünlük ne demek ? beyinsiz. bunları gidip hatıra defterime yazacakmışım zaten öyle yapıyorum sen hatıra defteri diyebilirsin ben cok uzun zaman once bıraktım kağıt kalem kullanmayı. bu bir zırıldanma gibi geliyorsa sana tabiiki seninle ilgilenmiyorum ve yazmaya devam ediyorumsuratıma geçirme isteğine gelince ooff ben neler istiyorum bir bilsen aah aahhiç bir şeyin marifet olduğunu söylemedim salak bilmiyosun bilme zaten hadi canım kocanın çoraplarını toplarken dikkat et çiftleri bozma veletlerin için de sevgiler
Götünün deliğini dünyanın yörüngesi sanan cazcı kardeşler atağa geçmiş. Şimdi anlaşıldığı kadarıyla genetik olan salaklığınızın tedavisine başlayalım. RB hanım kızım bir tane anladığın bişey söyle son bir aydır ve utandır beni. Anladığım kadarıyla uyguladığın ot diyeti sadece kalın bağırsağına iyi gelirken beyin bu yetersiz besiden büzülmüş. Tek korkum inek kromozomları taşımayan bünyenin bu felsefi beslenme anlayışına başkaldırıp bir süre sonra verimliliğini sadece süt üretimiyle sınırlandıracağı. Bu şekliyle de faydalı olabilirsin ama ille de kafadan fışkırtacağım üretimimi diye direnmen anlamsız. Bigudiye söyleyecek lafım yok afferin çocuğum günlüğün bir eşşeğin hatıralarından sonra okuduğum en etkileyici öyküydü ancak nedense sineme haksızlık ettiğine inandım. Keşke sadece kendinden sözetmekte devam etseydin.Sizin şu sevgili arkadaşınızın yani sinemin ölen arkadaşından bahsediliyor -hani şu çöpte bulunan arkadaşından- canki olarak. Ayrıca bu önemli de değildi. İntiharda herhalde en önemsiz olan konu kişinin sosyal tercihleri veya kimliği. Yaşama son verme kararı için yazdığım şey basitti; “O belki de tek sorulması gereken soruyu kendi adına yanıtlamış, basmış gitmiş” ne demek? Kişinin kendi hayatına son verme kararını doğru buluyorum eğer ortada çok büyük bir dış baskı yoksa. Asıl saygısızca olan kendi acını ön plana çıkarman tabiri caizse rol çalman. Oysa millete bir sürü konuda geçireceğim diye rektumda derin çatlaklar açarken- aslında iyi fikir bu yolla da askerden yırtabilirsin biopsiye de gerek kalmaz.-yakınında duranın, sevdiğinin, arkadaşının belki korkularını belki de korkudan kaynaklanmayan bıkkınlığını anlaman gerekirdi. Anlamasan da saygı duyman gerekirdi. Onu kaybetmiş olmanın verdiği derin acı ve ona duyduğuğun öfkeyi içinde eritip bunu sadece kendine saklaman gerekirdi. Çünkü şu senin yazdığın konu da benim için dokunulmazlardan nasıl anlatsam tabulardan, ayıplardan biri. Akşam nasıl düzüştüğümü anlatırım ama bunu anlatmam sayın bigudi. Hele anlayamamışsam hiç debelenmem anlatacağım diye. Ortada bir SON yazısı var başkasının filminin bitimine yazılmış. Ve ben orada, karşıda durup bakarken o yazıya, ne kadar acıtırsa acıtsın herhalde yapabileceğim şeylerden biri değil bu kararın üzerine varsayımlarımı ve kızgınlığımı eklemek dışarıya doğru afili bir zırıldanmayla. Çünkü bilmiyorum. Ve kimse bilmiyor hangisinin daha güç olduğunu . Şu “asıl zor olan yaşamayı seçmek kaçmak kolay” hikayesi de sadece dışarıdan doğru duruyor. Terk etmek o kadar kolay değil. Güce tapanlar cemaatinin her şeye rağmen yaşamak sikindirik öğretisinin doğruluğunu sadece yaşayarak sorgulayamazsın. Ve bilemezsin tıpkı benim bilemeyeceğim gibi.Kötü niyetli olmadığım için senin acının doğruluğundan herhangi bir şüphem yok. Fasit daire bu bu noktayı merkez almıyor. Asıl merkez senin anlamadığın ve asla anlamayacağın bir konuda fikir yürütme öküzlüğün. Durmayı bilmiyorsun her konuda ahkam kesebilirsin, durun durağın yok. Sinem burada senin filminin figüranı gibi kalmış. Ne yazık ki iyiniyet her zaman yeterli değil. Bazen sadece beyninde yüreğinde dururken daha anlamlıdır. Bu yüzden de ben kendime çok uzun yıllar önce belki de sen doğmamışken bir defter almıştım. Hala onu kullanıyorum sana da öneririm aynını.Hamiş : konsept olacak doğrusu ki tartışılan konu konsept sözcüğüyle değerlendirilemez. Burada sözedilen basit bir görüşün veya kavramın ötesinde felsefi bir boyut taşır ve belki de kişisel felsefenin en temel kararıdır kendi yaşamına son verme. Bu konuda kullandığımız sözcükler bile bakış açımızı açıkça göstermiyor mu pek pek sayın lüle saç malzemesi.
aynı aynı aynısın, bi takılmış inek te çimen de möö de…bi ara imza yerine ii ki öle bişiler yazdım yoksa bu kısır kalem siyahınmatemi mi her ne karın ağrısı ne yazıcaktı benle alakalı…süslü cümlelerle insanların aklını karıştırıp vay be karıya bak ne geçirdi ba ba baa dedirtmek için yapmadıınız şaklabanlık yemediiniz bok kalmıyo ama ortada yine bi halt yok, sıfıra sıfır elde var sıfır(0)yok başkasının hikayesiymiş yok başkasının son yazısıymış yok başkasının olayında başrol oynuyomuşsalakmısın kızım bu yazdıın uzun, anlamsız, gereksiz cümleler başkasının günlüü, heeeyyy alooo anlayabiliyomusun, olmuyosa çabala, bulmaca çöz mesela hem menopoz sıkıntılarına birebir, hemde zeka açar
Demek modayı yakın takip ediyorsun mesele buymuş. Yine de sıkıldım hakaretler kısırlaştı farkındaysan. Menapoza kadar geldiysen yaratıcılık bitti demektir. Bizim emektar atheist de oralardan birşeyler çıkartmaya çalışmıştı. Ne yazık ki henüz menapoz belirtisi yok. Girsem de şu yavrulama faaliyetlerine bir son versem, yılda bir kendimi kürtaj masalarında oydurtmasam ne iyi olur. Sorunlarımla bu kadar ilgilenmen beni duygulandırdı. Bigudiyi kolunun kanadının altına almanı da son derece hissiyatlı bulmaktayım sayın sokak hayvanlarının efendisi. Yine de sana daha fazla geçirecek istek kalmadı bilmiyorum nedendir. Anlama kapasiten ve hayvan sevginle şefkat uyandırdın bende. Biraz anlayışı kıt biraz çocuksu falan pek bir iç acıtıcı. Belki biraz daha uğraşırsan çıkar bir şeyler. Fazlaca alolamanı telefonla iletişim kurma isteğine verdim. Yapayım özelden bir cep numaralama da canlı canlı söyle söyleyeceğini klavyeyle boşalma sağlayamıyorsun anladığım kadarıyla. Prensibimdir kimseyi yarı yolda bırakmak istemem seni mi üzeceğim.
özelden gönderdiin cep numaranı istersen buraya yaziim cümleten boşalt hafifi ha? pek heveslisin de kendin yazmaya utanıyosun gibi geldi bana
alolamak istersen buraya möle istedim.Yoksa zaten bütün hafife dağıtmıştım zahmet etme sen.