Dünyamızın insanlara emanet edildiği son birkaç bin yıldır sürekli savaşlar yapıyoruz ve hangimize sorulsa mutlaka barışı istediğimizi söylüyoruz. Dünya çapında bir anket yapıldığında neredeyse insanların yüzde yüzü barış istediğini söylüyor. Hâl böyleyken bir yerlerde sürekli birileri ölüyor ve biz barış yanlısı olan tüm insanlar olarak yine kendi hayatlarımızı en rahat halimizle sürdürmeye devam ediyoruz. Gelecek savaşının ortasındayken bile penceremizdeki savaş çiçeklerini sulamaya devam ediyoruz. Madem ki tüm insanlık barış istiyor, madem ki dünyayı insanlar yönetiyor, neden her yıl haberlerde tüm dünyaya medeniyet örneği gösterilen ve barışın savunucusu olan toplumlar savunmaya (!) eğitimden, yani insana değer vermeyi öğretmekten, bütçelerinden daha fazla pay ayırıyorlar(?)Olmasının belki ,hatta kesin imkansız olduğunu herkesin bildiği bir şey vardır ki, bu da dünyanın silahsızlandırılmasıdır. Fakat bunu birilerine anlattığımda bana saldırma dürtüsünün insanların içinden silinemeyeceğini söylüyorlar. Peki öyleyse insanları ‘Barış’ ülkesine çekmeye çalışmalarımız da neden? Ya da binlerce insanın bir yerlerde füze patladığı zaman sokaklara dökülüp barış diye inlemeleri?İnsanlar mutluluğun peşindedir. Evet mutluluğun peşindedir ve mutluluğun olması için de savaşın olmaması gerekir ki bu da silahsızlanmayla ve saldırmayla ilgili tüm araç ve gereçlerin ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşebilir. Bahsettiğimiz gibi ülkeler sürekli savunmaya bütçelerinden büyük paylar ayırıyorlar. Biz insanlar (yani sessiz toplum) belki hiç düşünmüyoruz veya düşünmememiz için sürekli bizleri başka şeylerle meşgul ediyorlar ama savaş için bu kadar fazla harcama yapılmasının sonucunda çok büyük savaşların olacağını göremiyor muyuz ki buna bir dur demek için çaba sarfetmiyoruz ve bir gün torunlarımızın, belki çocuklarımızın ve hatta kendimizin bir barınakta füzelerden korunmak için kalabileceğimizi hesaba hiç mi katmıyoruz, ya da katamıyoruz. Silahların sızlandığını ,artık öldürmeyi istemediklerini duyamıyor muyuz?