Bardağı saldırırcasına dudaklarıma götürüyorum.Suyu düşünüyorum, neyden kurtulmam gerektiğini bil-e-meden diyorum ki “Temizle beni!”. Sonra bir ah diyorum geçmişim.Aslında özlediğim ve yeniden olmasını beklediğim geçmişim değil, hayallerim.O zamanlar hayallerim vardı, kulaklarımda mutluluk sesleri, kalbimde nedensiz titreşimler…Etraf ne kadar da sessiz , odada çoktan bitmiş olan sigaranınbıraktığı koku var.Biraz önce bir romanın içindeydim “karmaşa” . Yeniden dalmalımıyım o karmaşanın içine, belki kaçırdığım gerçekler vardır.Yeniden başlasam nasıl olur, o unuttuğum, kafa patlatırcasına düşündüğüm karmaşaya.Sadelik beni bitiriyor.Şimdi uyusam ağzımda ki bu berbat tatla, götürsem düşüncelerimi olmayan kentlere, orada ki indanlar, düşünceler, evler, yaşamlar, hepsi birbirine girse , sonra ayırt edemesem gerçekle hayali, çıldırsam yoklukta, var olmanın çabası içerisinde somut insanlar arasam, kalbimin dayanıp dayanamayacağını bil-e-meden vursam kendimi aşka, sonra o somut insanları hayallerimle bütünleştirsem, korksam gerçeği görmekten, üzülsem, ağlasam, bağırsam , krizler geçirsem….sonra bir ah desem geçmişim….Kussam gerçekleri…Şşkınlıklarımı “ben bu anı yaşamıştım” lara vursam, sonra yine kussam gün içinde tanıştığım insanları, yaşadığım zamanı, mekanları yok etsem, beyaz bir karanlıkta yolumu kaybetsem, zıtlıklar kurgulasam beynimde, mutlu olmaktan utanç duysam, başımı kaldıramasam masum bir çocuğu gördüğümde, sonra bir ah desem geçmişim…Radyoyu açsam, içine girsem şarkıların, spikerlere kulak versem “Birinci köprü tıkalı, ikinci köprüde değişen birşey yok”. Sonra hepsini geri sarsam. Boş bir oda, boş bir beyin, olmayan sigaranın olmayan külleri ve duman…Üşüsem , sıcaklasam, herşeyi birarada yaşasam bir çırpıda.Sanki birazdan ölecekmişçesine haykırsam sevdiğimi, özlediğimi, kabuslarımı…Ah hayır, geçmişim yok benim, anlatacak sevgim, yaşanmışlığın özlemi, acılardan doğan kabuslar…Bir deli geçse sokağımdan, bağırsa tüm gerçekleri insanlara, ve “ben deli değilim” dese cümlenin sonunda, insanların zıt beyinleri kavrayamaz ki onu, hem onlar rüyalara da inanmazlar, hayallere de…onların tek gerçekleri “para” dır..sonra üzülsem bunlara ve bir ah desem geçmişim…Dönsem çocukluğuma, birkaç gün sonra gelecek olan bayramı beklesem. Bayramdan bir hafta önce alınan kırmızı ayakkabılarımı hergün parlatsam, babamın “düzenli ol” çağrısına kulak verip düşüncelerimi bile düzenli tutsam…Önüme gelen insanlara iki kişilik sunup hangisini tercih edeceklerini merakla beklesem.Sonra onlar acılarımı tercih etse, meraklı olsalar acılarıma.Sonra anlasam onların acılarımı tecrübe etmemek için dinlediklerini.Kızsam onlara üzülsem, ağlasam, gıcırdayan kurşun kalem içimi titretse…sonra bir ah desem geçmişim…Kalabalığın ortasına düşünce denizine dalar gibi girsem, onların düşüncelerini anlama çabası içinde geçirsem yürüyüşümü. Sonra bir öksürük tutsa derinden, ciğerlerimi parçalarcasına öksürsem…Nereden geldiği belli olmayan bir ses kalabalığı yarsa , ulaşsa kulaklarıma haykırarak ve dese bana “Geber!” geri dönüp haykırsam ve teşekkür etsem temennisine “Hep beraber”…