J.J. Annaud’un Bir sevgi filmi; Ayı dan bir sahne geliyor aklıma ne zaman insanın üstünlüğünden bahseden birileri olsa. Her ne kadar kurgu da olsa Ayı’nın avcıyı öldürmeyip allah belanı versin tavrıyla uzaklaştığı sahne.Avlanma güdüsü değil bu adamların sapkınlığı, çok daha acımasız, çok daha eşitsiz. Adeta güce tapanların bir fetiş gösterisi. Güçleri bedenleri veya akılları değil, silahları. Avlananın değil avlayanın acınası zavallılığını koyuyor ortaya. Avlanan çokça kadın olsa da bu özü itibariyle bir erkeklik gösterisi. Cem Boyner’in balayında öldürdüğü beyaz ayıyla resim çektirmesinde de aynı zavallı güç gösterisi var. İnsan türünün özünde nasıl kötü olduğunun, yok olmasının belki de mutlak bir zorunluluk olduğunun bir ifadesi belki de bilmiyorum. Umarım değildir. Umarım dönüşebilen ve farklılaşan bir başka tür ortaya çıkacaktır.
link (yaziya ulasmak zor olabilir belki, bir kopyasini asagiya geciriyorum)İşbirlik halleriPerihan Mağden30/05/2004 (48 defa okundu)’Pianist’ filminde beni en çok etkileyen toplama kamplarına giderken, gelirken, gettoda, orda burda Yahudilerin Yahudilere zulmü olmuştu.Ben mesela Yahudiler arasından seçilmiş-kendi ırkdaşlarını ölüme yollayan- polisler olduğunu bu filmle öğrendim.Polanski’ninki; film endüstrisi tarafından maruz bırakıla bırakıla duygu aşınmasına uğramış bulunduğumuz Nazi zulmü üstüne, hayatta kalmak için bir adamın fareleşmesi üzerine, daha önce hiç söylenmemişleri de söyleyebildiği için, ağır bir özeleştiri cevherini ihtiva edebildiği için, her daim gizlenmesi daha uygun bulunan ‘işbirlikçiliği’, ‘bana dokunmayan faşist bin yaşasın’, ‘yok ya, o kadar da ileri gitmezler’ hissiyatlarını bu kadar yüreklilikle verebildiği için: müstesna çarpıcılıkta bir filmdi.Ben mesela işbirlikçi ruh halini, yalakalığı, gelene medya lordum, gidene biricik sadistim ağırlamalarını, öldürAllah-hiç anlamam. Ve belki de içimdeki Küçük Faşist; işbirlikçiden, yancıdan, Öz Suçlu’dan olduğundan daha da çok tiksinmeye, onların da diğerleriyle birlikte YOK olmasını, en ağırından cezasını bulmasını dilemeye temayüllüdür.Diyelim Dünya Sapıklar Tarihi’nde tiksinç bir yeri bulunan Fred West’i (hani evlerine kapattıkları sayısı tam bilinmeyen bir sürü kızı ve kendi kız çocuklarını ‘temizleyip’ evlerinin muhtelif bölmelerine ve bahçeye yıllar yıllar boyunca gömmüş bulunan şahıs) bir yere kadar ‘anlamak’ zorunda kaldınız. Adam öylesine defolu, öylesine arızalı ki, bu iğrençlikleri yapmak onun sapık ‘tabiatı.’Peki onca yıl boyunca kendi kızlarının ve onlarca çocuğun inanılmaz işkencelerden geçirilmesine ve öldürülmesine göz yuman, katılan, gıkı çıkmayan, hatta hoşlaşan ‘eş’ Rosemary West’e ne demeli?Yedi yıl boyunca sapık sadist kocasının yataklarının altındaki tabutta kilitli tuttuğu kıza, muhtelif manevi işkenceler de kendisi yapan Janice Hooker’a diyelimNE DEMELİ? (Hoş, sonunda Cameron Hooker karısının rahibe gidip konuşması üstüne enseleniyor.)Ya da meşhuur Moor Cinayetleri’ndeki Myra Hindley’e? Tamam ‘yavuklusu’ Ian Brady anası küçükken ütü kordonunu kıçına soktuğu için, doğduktan sonra bir müddet oksijensiz kaldığı için, komşu çocuklarının alay mevzuu olduğu için, babası onu yaptığı için/bunu yaptığı için (farz bunlar: zira hemen tüm seri katiller çocukken ağır tacizlere maruz bırakılmış şahsiyetler) böylesi ‘arızalanmış’ vicdansız bir pislik. Ama tüm bu adamların görece olarak normal ailelerde yetişmiş ‘normal’ kadınlar bulmalarına ve onları sağ kolları, baş işbirlikçileri, sadistten daha sadist kılmalarına kılabilmelerine, tüm o kadınlardaki bir ‘eş’ için herrrr şeye teşneliğe, hazırlığa, müsaitliğe NE demeli?Bu soru, hakikaten on yıllardır ruhumda dolanır durur. West’ler üstüne yazılmış ‘Happy Like Murderers’dan TAM da 12’den vuran bir alıntı:”Onun bir nevi kölesiydi. Ama gönüllü kölesiydi. Bu Rosemary’nin hayatıydı: Fred’le hayatında alçalmak ve küçük düşmek için çabalamak. Boyun eğmek için çabalamak. Erkeklerle gitmek. Kendini onun bakışına açık tutmak. Onu olduğu kadar kendini de, ne kadar ileri gidebileceğini göstererek şaşırtmak.”Yakın bir arkadaşım, bir ahbabımızın yeni sevgilisi uğruna avcı kesilmesi ve büyük bir zevkle avlanmaya başlaması üstüne ondan acayip soğumuş, artık onunla bir daha görüşmeyeceğini belirtmişti.Ahbabımız tarlasına dadanan yaban domuzlarını avlayan bir köylüyle ya da doğal hayatının bir parçası olarak avlanmakta olan bir Eskimo’yla birlikte değildi. Kalkıp uçaklara binerek Alaska’ya, Frigo’ya, Kamçatka’ya hiçbir maddi ve manevi fedakârlıktan kaçınmayarak giden, doğal habitatında varolmaya çalışan güzeller güzeli bir hayvanı sırf içindeki sadist velet kan görebilsin diye avlamaya çalışan canı sıkılan bir zenginleydi.Ben diyelim bir şehrin siluetine kasteden yüzde yüz kanunsuz bir binada, ‘manzaraya’ karşı drink alabilenleri anlamam. Sadist Avcı’nın duvarına sıraladığı hayvan leşlerinin altında içkisini yudumlayabilen kadını ve adamı da. Hele muhteşem bir ayının öldürülüp penisinin kemiğinden yapılma içki karıştırıcıyla verilen içkileri zıkkımlayabilecek tıynette olan yancıları, groupie’leri, yalakaları ve vicdansızları hiç mi hiç mi hiç, anlayamam-
medyayla iliskim tuketici duzeyinde oldugundan yapabilecegim tek seyi yapiyor ve bu adamin kanalini televizyon hafizasindan siliyorum.Iktidar kanitlama saplantili, kendisinden degil BS, PH.D. duzeyinde tez cikabilecek olan bu adamin avladigi ayinin penis kemiginden yaptigi karistiriciyla karistirdigi ickileri icebilen kisilerle de iliskimi sifira indirmek isterim. Bu duruma halen sessiz kalan medyaleskerlerine perihan hanimin belirttigi gibi gelene medya lordum, gidene agir sadistim diyecek olan isbirlikcilere de selam ederim, pianist’i tekrar bir izlesinler olmazsa.
Doğal Hayatı Koruma Derneği zamanında bir toplantı düzenliyor. Avcı Raif Ertem de konuşmacı olarak çağrılmış Önce Raif beye teşekkürlerle başlanıyor sonra saz avcıya geçince başlıyor anlatmaya; avcılar doğayı nasıl korur, doğanın avcıya nasıl ihtiyacı vardır, avlanmak nasıl sportmence bir uğraştır . Öyle Adile teyze masalları gibi dinliyoruz. Raif beye göre avcılar doğayı korumak için ilahi bir güç tarafından gönderilmiş kanatsız- ve lakin tüfekli, bıçaklı, silahlı- melekler. Arkada bir grup hayvansever arkadaşımla birlikte oturuyorum. Sıra soru kısmına gelince benin için çok yabancı bir duyguyu soruyorum. Çocukluğunda Avcı filmini izlemiş her insan o tetiği çekme, masumu öldürme anını merak eder. Namlunun ucunda görünen masumsa- kelimenin tam anlamıyla hem de- sizin o tetiğe asla dokunamayacağınızı bilmek öbürünün yani avcının nasıl bir dürtüyle bunu yaptığını anlama isteği uyandırıyor. Her neyse tabi ki ortalık karışıyor. Raif Ertem sorunun kışkırtma amaçlı olduğuna karar verip cevap vermeyi reddediyor- Ufuk G. de de aynı tepki görülmüş- dernek yetkilileri soruyu kınıyor biz arıza çıkartıyoruz ve toplantı orada bitiyor. Oysa soru basit. O anda ne hissettiklerini gerçekten merak ediyorum. Özellikle büyük hayvan avlayıcı, postunu kafasını sergileyicilerin diğerlerinden yani yemek amaçlı kuş tavşan avlayanlardan önemli bir farkı var. Bu birinci tür bunu büyük ölçüde bir erkeklik gösterisi olarak sergiliyor. Üstelik bu eşitsiz mücadelede -olayda tüfek kar motosikleti, köpek vs.- hayvana karşı alınan zaferden sonra toplanılan avcı otelinde konuşulanlardan da anlaşılacağı gibi- kadın ve av- adamlar erkeklik ve güç gösterisi olarak algılıyorlar bunu.Çok alakasız gibi görünse de dövüş kulübü gibi filmlerden bu yüzden hoşlanıyorum. Filmde anlatılanın yanındaki tema sağlıklı bir şiddet duygusunun olması gereken halini gösteriyor. Gereksinim duyabilecekler için güç gösterisinin erkeklik kanıtının olması gereken halini. Diğer hayvanlardan farklılaşmış ve gücünü giderek yitirmiş insanın şu genetik yapısı ve hormonlarıyla şiddetten uzak durması olanaksız. Belki de sıfır şiddet yerine doğru nesneye -kendine-yöneltilmiş şiddet daha ulaşılabilir bir hedef
konu cok baska seylere kayacak belki ama diyanet islerinden bir yetkili sehirde kurban kesme tartismalari sirasinda kurban kesimiyle modern insanin kan gorme isteginin tatmin edildigini soylemisti. kurban kesen vatandaslar bu sozden rahatsiz olmuslardi, adami protesto etmislerdi. ufuk beyin buyuk bir sevkle entellektuel bir seyler yazdigini sanarak anlattigi ayiyi pusuya dusurme, bilmem ne tufegiyle vurma, o anda orgazm olma, ayinin basinda buyuk is basarmis pozlari verme, basarisi cumle aleme gostermek icin ayinin basini kesmek yerine her modern ve ‘entel’ insanin yapacagi gibi ayinin penisini kesisi diyanet yetkilisinin bu sozlerini hatirlatti. (simdi contra kardesim, fil yine insanlar kotudur diyor, hobbles felsefesinin, hiristiyanlik kabullerinin propagandasini yapiyor demez umarim.)bana *batan* sey bu olay degil, olabilir dunyadan her turlu mahlukat var. beni rahatsiz edeen sey bu adamin konumu. adam dustugu aczi bile anlayamiyor. kendine kelimelerin efendisi diyor ve buna inaniyor. nasil bir eksikli egoysa devamli master – slave isleri aklinda olan. bana batan sey boyle birinin varolmasi degil ama bu adamin entellektuel bir mevkide olmasi. gitsin kasap olsun, mezbaha isletsin ve isini seve yapsin, kelimelerin efendisiyim sozlerini de etmesin (enjekte ettim sozu de fenalik gecirtici birsey) Reha Muhtar’in muthis “kan yok mu KAN ?” sozu akillara geliyor ve insan sormadan edemiyor acaba bu sektorde yukselebilmek icin birilerinin basini yiye yiye mi bu hale geliniyor diye.Sayin Ufuk Beye, bir sonraki kurban bayraminda buyuk bir koc, hatta boga almasini hayvani bizzat kendisinin kesmesini ve boganin testislerini doldurup ofisine kapi tokmagi yapmasini oneriyorum. hasmetli olur.
tesadufen (gecen haftanin en begenilen entrylerine bakarken) nazmiye demirel hanimin ertugrul ozkok hakkindaki entrysini gordum. bu adamlarin hepsi ayni sanirim.
Her ropörtaj yaptığı kişiyi önce inceden yalayarak yumuşatan, sonra nasıl şahane, nasıl muhteşem olduğunu okuyucusuna anlatayarak konuya giren Ayşe Arman hanım’ın da bir U.G. ropörtajı var. O yazıyı okuyunca her insanın anne baba olmaması gerektiğini düşünüyorsunuz. Kızının büyük sanatçı olacağına avladığı domuzdan yola çıkarak karar veren göz yaşartıcı bir babalık duyarlılığı ile karşı karşıyayız.
hem de hic bir varligi oldurmeden, canini yakmadan.Samimi oldugun kadindan rica et, sana mensturasyon demosu yapsin.Yok arkadas. Maksat silah satmak. Biri satmak isterse en bariscil topluma bile satmanin bahanesini bulur.
Ama izliyorum onu uzun zamandan beri. Yanıbaşında çalışmak isteyeceğim insanlardan biri. Çünkü hoşuma gidiyor kafasının çalışma biçimi. Ya çok saygı duyacağın ya gırtlaklamak isteyeceğin biri. Arası yok. Profesyonellik budur azizim. Her yone isik yakican, hem UG sevene, hem UG sovene.UG bey ise yine harikalar yaratmis onu anlatiyor. Yahu bu ne doyurulamaz iktidar ozlemiymis bu. Bu sefer de 330 kiloluk domuz vurmus onun basinda fotograf cektiriyor.Ayse :İnsanın kızıyla birlikte avlanması nasıl bir duygu?-Su ile New Mexico’da Elk denilen geyik ve ayı avladık. Sonra Texas’a geçerek javelina avına gittik. Javelina bir çeşit domuz. Safari Club İnternational listelerine göre aynı tür hayvan cinsinden beş ayrı çeşit vurursanız grand şilem oluyor. Bende Afrika’dan Warthog ve Bushpig, Asya domuzu ve Avrupa Sus Scrofa’sı vardı. Eğer Amerika kıtasından bir domuz vurursam grand şilem olacaktı, onu tamamlamak için Amerika’da yaşayan javelina avına gittim. New York’ta Parson’s sanat okulunda okuyan kızım Su da benimle geldi. Ben javelina vurdum Su da Feral Hog cinsi bir domuz vurdu. Bugüne kadar vurduğu ilk büyük av. Sürünerek domuza yaklaştı ve 30.06 kalibre bir mavzer ile ateş etti. Kızımla gurur duyuyorum. Çok iyi bir sanatçı olacağını düşünüyorum. Avcılığın onun sanatını çok geliştireceği kanaatindeyim.Muazzam bir beyin nasil baglatilari kuruyor. Adam kendi yaptigini birazcik normal gosterebilmek icin ise kizini da katmis.Merak ettim madem bu kadar dogal bir durtu avlanmak ben de bir turnuva duzenlesem insanlar sokakta kafalarina gore birbirini avlasalar hatta genel yayin yonetmeni grand slemi falan olsa guzel olmaz miydi ?
milliyet haberSaddam’ın tabancası Oval Ofis’te sergileniyorAmerikan Başkanı George W. Bush’un, geçtiğimiz aralık ayında Irak’ın Tikrit kentindeki bir çiftlik evinde yakalanan devrik lider Saddam Hüseyin’in yanında bulunan tabancasını, Beyaz Saray’da sergilediği ortaya çıktı.Time dergisinin haberine göre, Bush, Saddam’ı yakalayan Amerikalı askerlerin kendisine verdiği tabancayı, Oval Ofis’in dışındaki hatıra eşyalara ayrılmış çalışma odasında saklıyor. Time, tabancayı görenlerden birine dayanarak, “Bush’un tabancayı başkalarına göstermekten çok hoşlandığını ve bundan gurur duyduğunu” yazdı.
Perihan Magden, bugunku yazisinda birseyden bahsediyor ama acikca neden bahsettigini yazmamis. Sanirim bir gazetenin kadin ekinde kendisiyle ilgili bir sacmalik cikmis. Bilen varsa lutfen linklendirsin bizi.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
J.J. Annaud’un Bir sevgi filmi; Ayı dan bir sahne geliyor aklıma ne zaman insanın üstünlüğünden bahseden birileri olsa. Her ne kadar kurgu da olsa Ayı’nın avcıyı öldürmeyip allah belanı versin tavrıyla uzaklaştığı sahne.Avlanma güdüsü değil bu adamların sapkınlığı, çok daha acımasız, çok daha eşitsiz. Adeta güce tapanların bir fetiş gösterisi. Güçleri bedenleri veya akılları değil, silahları. Avlananın değil avlayanın acınası zavallılığını koyuyor ortaya. Avlanan çokça kadın olsa da bu özü itibariyle bir erkeklik gösterisi. Cem Boyner’in balayında öldürdüğü beyaz ayıyla resim çektirmesinde de aynı zavallı güç gösterisi var. İnsan türünün özünde nasıl kötü olduğunun, yok olmasının belki de mutlak bir zorunluluk olduğunun bir ifadesi belki de bilmiyorum. Umarım değildir. Umarım dönüşebilen ve farklılaşan bir başka tür ortaya çıkacaktır.
link (yaziya ulasmak zor olabilir belki, bir kopyasini asagiya geciriyorum)İşbirlik halleriPerihan Mağden30/05/2004 (48 defa okundu)’Pianist’ filminde beni en çok etkileyen toplama kamplarına giderken, gelirken, gettoda, orda burda Yahudilerin Yahudilere zulmü olmuştu.Ben mesela Yahudiler arasından seçilmiş-kendi ırkdaşlarını ölüme yollayan- polisler olduğunu bu filmle öğrendim.Polanski’ninki; film endüstrisi tarafından maruz bırakıla bırakıla duygu aşınmasına uğramış bulunduğumuz Nazi zulmü üstüne, hayatta kalmak için bir adamın fareleşmesi üzerine, daha önce hiç söylenmemişleri de söyleyebildiği için, ağır bir özeleştiri cevherini ihtiva edebildiği için, her daim gizlenmesi daha uygun bulunan ‘işbirlikçiliği’, ‘bana dokunmayan faşist bin yaşasın’, ‘yok ya, o kadar da ileri gitmezler’ hissiyatlarını bu kadar yüreklilikle verebildiği için: müstesna çarpıcılıkta bir filmdi.Ben mesela işbirlikçi ruh halini, yalakalığı, gelene medya lordum, gidene biricik sadistim ağırlamalarını, öldürAllah-hiç anlamam. Ve belki de içimdeki Küçük Faşist; işbirlikçiden, yancıdan, Öz Suçlu’dan olduğundan daha da çok tiksinmeye, onların da diğerleriyle birlikte YOK olmasını, en ağırından cezasını bulmasını dilemeye temayüllüdür.Diyelim Dünya Sapıklar Tarihi’nde tiksinç bir yeri bulunan Fred West’i (hani evlerine kapattıkları sayısı tam bilinmeyen bir sürü kızı ve kendi kız çocuklarını ‘temizleyip’ evlerinin muhtelif bölmelerine ve bahçeye yıllar yıllar boyunca gömmüş bulunan şahıs) bir yere kadar ‘anlamak’ zorunda kaldınız. Adam öylesine defolu, öylesine arızalı ki, bu iğrençlikleri yapmak onun sapık ‘tabiatı.’Peki onca yıl boyunca kendi kızlarının ve onlarca çocuğun inanılmaz işkencelerden geçirilmesine ve öldürülmesine göz yuman, katılan, gıkı çıkmayan, hatta hoşlaşan ‘eş’ Rosemary West’e ne demeli?Yedi yıl boyunca sapık sadist kocasının yataklarının altındaki tabutta kilitli tuttuğu kıza, muhtelif manevi işkenceler de kendisi yapan Janice Hooker’a diyelimNE DEMELİ? (Hoş, sonunda Cameron Hooker karısının rahibe gidip konuşması üstüne enseleniyor.)Ya da meşhuur Moor Cinayetleri’ndeki Myra Hindley’e? Tamam ‘yavuklusu’ Ian Brady anası küçükken ütü kordonunu kıçına soktuğu için, doğduktan sonra bir müddet oksijensiz kaldığı için, komşu çocuklarının alay mevzuu olduğu için, babası onu yaptığı için/bunu yaptığı için (farz bunlar: zira hemen tüm seri katiller çocukken ağır tacizlere maruz bırakılmış şahsiyetler) böylesi ‘arızalanmış’ vicdansız bir pislik. Ama tüm bu adamların görece olarak normal ailelerde yetişmiş ‘normal’ kadınlar bulmalarına ve onları sağ kolları, baş işbirlikçileri, sadistten daha sadist kılmalarına kılabilmelerine, tüm o kadınlardaki bir ‘eş’ için herrrr şeye teşneliğe, hazırlığa, müsaitliğe NE demeli?Bu soru, hakikaten on yıllardır ruhumda dolanır durur. West’ler üstüne yazılmış ‘Happy Like Murderers’dan TAM da 12’den vuran bir alıntı:”Onun bir nevi kölesiydi. Ama gönüllü kölesiydi. Bu Rosemary’nin hayatıydı: Fred’le hayatında alçalmak ve küçük düşmek için çabalamak. Boyun eğmek için çabalamak. Erkeklerle gitmek. Kendini onun bakışına açık tutmak. Onu olduğu kadar kendini de, ne kadar ileri gidebileceğini göstererek şaşırtmak.”Yakın bir arkadaşım, bir ahbabımızın yeni sevgilisi uğruna avcı kesilmesi ve büyük bir zevkle avlanmaya başlaması üstüne ondan acayip soğumuş, artık onunla bir daha görüşmeyeceğini belirtmişti.Ahbabımız tarlasına dadanan yaban domuzlarını avlayan bir köylüyle ya da doğal hayatının bir parçası olarak avlanmakta olan bir Eskimo’yla birlikte değildi. Kalkıp uçaklara binerek Alaska’ya, Frigo’ya, Kamçatka’ya hiçbir maddi ve manevi fedakârlıktan kaçınmayarak giden, doğal habitatında varolmaya çalışan güzeller güzeli bir hayvanı sırf içindeki sadist velet kan görebilsin diye avlamaya çalışan canı sıkılan bir zenginleydi.Ben diyelim bir şehrin siluetine kasteden yüzde yüz kanunsuz bir binada, ‘manzaraya’ karşı drink alabilenleri anlamam. Sadist Avcı’nın duvarına sıraladığı hayvan leşlerinin altında içkisini yudumlayabilen kadını ve adamı da. Hele muhteşem bir ayının öldürülüp penisinin kemiğinden yapılma içki karıştırıcıyla verilen içkileri zıkkımlayabilecek tıynette olan yancıları, groupie’leri, yalakaları ve vicdansızları hiç mi hiç mi hiç, anlayamam-
medyayla iliskim tuketici duzeyinde oldugundan yapabilecegim tek seyi yapiyor ve bu adamin kanalini televizyon hafizasindan siliyorum.Iktidar kanitlama saplantili, kendisinden degil BS, PH.D. duzeyinde tez cikabilecek olan bu adamin avladigi ayinin penis kemiginden yaptigi karistiriciyla karistirdigi ickileri icebilen kisilerle de iliskimi sifira indirmek isterim. Bu duruma halen sessiz kalan medyaleskerlerine perihan hanimin belirttigi gibi gelene medya lordum, gidene agir sadistim diyecek olan isbirlikcilere de selam ederim, pianist’i tekrar bir izlesinler olmazsa.
Doğal Hayatı Koruma Derneği zamanında bir toplantı düzenliyor. Avcı Raif Ertem de konuşmacı olarak çağrılmış Önce Raif beye teşekkürlerle başlanıyor sonra saz avcıya geçince başlıyor anlatmaya; avcılar doğayı nasıl korur, doğanın avcıya nasıl ihtiyacı vardır, avlanmak nasıl sportmence bir uğraştır . Öyle Adile teyze masalları gibi dinliyoruz. Raif beye göre avcılar doğayı korumak için ilahi bir güç tarafından gönderilmiş kanatsız- ve lakin tüfekli, bıçaklı, silahlı- melekler. Arkada bir grup hayvansever arkadaşımla birlikte oturuyorum. Sıra soru kısmına gelince benin için çok yabancı bir duyguyu soruyorum. Çocukluğunda Avcı filmini izlemiş her insan o tetiği çekme, masumu öldürme anını merak eder. Namlunun ucunda görünen masumsa- kelimenin tam anlamıyla hem de- sizin o tetiğe asla dokunamayacağınızı bilmek öbürünün yani avcının nasıl bir dürtüyle bunu yaptığını anlama isteği uyandırıyor. Her neyse tabi ki ortalık karışıyor. Raif Ertem sorunun kışkırtma amaçlı olduğuna karar verip cevap vermeyi reddediyor- Ufuk G. de de aynı tepki görülmüş- dernek yetkilileri soruyu kınıyor biz arıza çıkartıyoruz ve toplantı orada bitiyor. Oysa soru basit. O anda ne hissettiklerini gerçekten merak ediyorum. Özellikle büyük hayvan avlayıcı, postunu kafasını sergileyicilerin diğerlerinden yani yemek amaçlı kuş tavşan avlayanlardan önemli bir farkı var. Bu birinci tür bunu büyük ölçüde bir erkeklik gösterisi olarak sergiliyor. Üstelik bu eşitsiz mücadelede -olayda tüfek kar motosikleti, köpek vs.- hayvana karşı alınan zaferden sonra toplanılan avcı otelinde konuşulanlardan da anlaşılacağı gibi- kadın ve av- adamlar erkeklik ve güç gösterisi olarak algılıyorlar bunu.Çok alakasız gibi görünse de dövüş kulübü gibi filmlerden bu yüzden hoşlanıyorum. Filmde anlatılanın yanındaki tema sağlıklı bir şiddet duygusunun olması gereken halini gösteriyor. Gereksinim duyabilecekler için güç gösterisinin erkeklik kanıtının olması gereken halini. Diğer hayvanlardan farklılaşmış ve gücünü giderek yitirmiş insanın şu genetik yapısı ve hormonlarıyla şiddetten uzak durması olanaksız. Belki de sıfır şiddet yerine doğru nesneye -kendine-yöneltilmiş şiddet daha ulaşılabilir bir hedef
konu cok baska seylere kayacak belki ama diyanet islerinden bir yetkili sehirde kurban kesme tartismalari sirasinda kurban kesimiyle modern insanin kan gorme isteginin tatmin edildigini soylemisti. kurban kesen vatandaslar bu sozden rahatsiz olmuslardi, adami protesto etmislerdi. ufuk beyin buyuk bir sevkle entellektuel bir seyler yazdigini sanarak anlattigi ayiyi pusuya dusurme, bilmem ne tufegiyle vurma, o anda orgazm olma, ayinin basinda buyuk is basarmis pozlari verme, basarisi cumle aleme gostermek icin ayinin basini kesmek yerine her modern ve ‘entel’ insanin yapacagi gibi ayinin penisini kesisi diyanet yetkilisinin bu sozlerini hatirlatti. (simdi contra kardesim, fil yine insanlar kotudur diyor, hobbles felsefesinin, hiristiyanlik kabullerinin propagandasini yapiyor demez umarim.)bana *batan* sey bu olay degil, olabilir dunyadan her turlu mahlukat var. beni rahatsiz edeen sey bu adamin konumu. adam dustugu aczi bile anlayamiyor. kendine kelimelerin efendisi diyor ve buna inaniyor. nasil bir eksikli egoysa devamli master – slave isleri aklinda olan. bana batan sey boyle birinin varolmasi degil ama bu adamin entellektuel bir mevkide olmasi. gitsin kasap olsun, mezbaha isletsin ve isini seve yapsin, kelimelerin efendisiyim sozlerini de etmesin (enjekte ettim sozu de fenalik gecirtici birsey) Reha Muhtar’in muthis “kan yok mu KAN ?” sozu akillara geliyor ve insan sormadan edemiyor acaba bu sektorde yukselebilmek icin birilerinin basini yiye yiye mi bu hale geliniyor diye.Sayin Ufuk Beye, bir sonraki kurban bayraminda buyuk bir koc, hatta boga almasini hayvani bizzat kendisinin kesmesini ve boganin testislerini doldurup ofisine kapi tokmagi yapmasini oneriyorum. hasmetli olur.
tesadufen (gecen haftanin en begenilen entrylerine bakarken) nazmiye demirel hanimin ertugrul ozkok hakkindaki entrysini gordum. bu adamlarin hepsi ayni sanirim.
Her ropörtaj yaptığı kişiyi önce inceden yalayarak yumuşatan, sonra nasıl şahane, nasıl muhteşem olduğunu okuyucusuna anlatayarak konuya giren Ayşe Arman hanım’ın da bir U.G. ropörtajı var. O yazıyı okuyunca her insanın anne baba olmaması gerektiğini düşünüyorsunuz. Kızının büyük sanatçı olacağına avladığı domuzdan yola çıkarak karar veren göz yaşartıcı bir babalık duyarlılığı ile karşı karşıyayız.
hem de hic bir varligi oldurmeden, canini yakmadan.Samimi oldugun kadindan rica et, sana mensturasyon demosu yapsin.Yok arkadas. Maksat silah satmak. Biri satmak isterse en bariscil topluma bile satmanin bahanesini bulur.
Ama izliyorum onu uzun zamandan beri. Yanıbaşında çalışmak isteyeceğim insanlardan biri. Çünkü hoşuma gidiyor kafasının çalışma biçimi. Ya çok saygı duyacağın ya gırtlaklamak isteyeceğin biri. Arası yok. Profesyonellik budur azizim. Her yone isik yakican, hem UG sevene, hem UG sovene.UG bey ise yine harikalar yaratmis onu anlatiyor. Yahu bu ne doyurulamaz iktidar ozlemiymis bu. Bu sefer de 330 kiloluk domuz vurmus onun basinda fotograf cektiriyor.Ayse :İnsanın kızıyla birlikte avlanması nasıl bir duygu?-Su ile New Mexico’da Elk denilen geyik ve ayı avladık. Sonra Texas’a geçerek javelina avına gittik. Javelina bir çeşit domuz. Safari Club İnternational listelerine göre aynı tür hayvan cinsinden beş ayrı çeşit vurursanız grand şilem oluyor. Bende Afrika’dan Warthog ve Bushpig, Asya domuzu ve Avrupa Sus Scrofa’sı vardı. Eğer Amerika kıtasından bir domuz vurursam grand şilem olacaktı, onu tamamlamak için Amerika’da yaşayan javelina avına gittim. New York’ta Parson’s sanat okulunda okuyan kızım Su da benimle geldi. Ben javelina vurdum Su da Feral Hog cinsi bir domuz vurdu. Bugüne kadar vurduğu ilk büyük av. Sürünerek domuza yaklaştı ve 30.06 kalibre bir mavzer ile ateş etti. Kızımla gurur duyuyorum. Çok iyi bir sanatçı olacağını düşünüyorum. Avcılığın onun sanatını çok geliştireceği kanaatindeyim.Muazzam bir beyin nasil baglatilari kuruyor. Adam kendi yaptigini birazcik normal gosterebilmek icin ise kizini da katmis.Merak ettim madem bu kadar dogal bir durtu avlanmak ben de bir turnuva duzenlesem insanlar sokakta kafalarina gore birbirini avlasalar hatta genel yayin yonetmeni grand slemi falan olsa guzel olmaz miydi ?
milliyet haberSaddam’ın tabancası Oval Ofis’te sergileniyorAmerikan Başkanı George W. Bush’un, geçtiğimiz aralık ayında Irak’ın Tikrit kentindeki bir çiftlik evinde yakalanan devrik lider Saddam Hüseyin’in yanında bulunan tabancasını, Beyaz Saray’da sergilediği ortaya çıktı.Time dergisinin haberine göre, Bush, Saddam’ı yakalayan Amerikalı askerlerin kendisine verdiği tabancayı, Oval Ofis’in dışındaki hatıra eşyalara ayrılmış çalışma odasında saklıyor. Time, tabancayı görenlerden birine dayanarak, “Bush’un tabancayı başkalarına göstermekten çok hoşlandığını ve bundan gurur duyduğunu” yazdı.
Perihan Magden, bugunku yazisinda birseyden bahsediyor ama acikca neden bahsettigini yazmamis. Sanirim bir gazetenin kadin ekinde kendisiyle ilgili bir sacmalik cikmis. Bilen varsa lutfen linklendirsin bizi.
sozluk sagolsun. tarihsel bir sorumluluk duygusuyla, gururla sundum gitti:hurriyet kelebek eki, orhan cocuk yapalim mi ?
Hakkı Devrimin….. buda Murat Belgenin yazısı.