Tanrıdan gelen, doğadan aldığımız güçle buradayız işte.Peki ya nedir bu güç?Yaşama olan inancımız…Kimileri buna Din der.. Kimileriyse Felsefe…Din tanrıya ulaşma yoludur ve kişiye özeldir. Din belki de güzel bir şeydir ama günümüzde bu güzelliğini ve özgünlüğünü yitirmiştir bana göre. İnsanlar dini kişisel çıkarlarına alet ederek dini bozmuşlar,lekelemişler ve kirletmişlerdir. Tanrıyla bir olmayı dine borçluyuzdur belki. Ama ya böyle değilse.. Tanrı ya içimizdeyse?Günümüzde din sadece bir sömürü aracı olarak kullanılmakta ve bunu yapanlar sözüm ona dini bütün kişiler. Sizler ki eğer bir tanrının varlığına inanıyorsanız, bir dine sahipseniz bunca insanı nasıl sömürürsünüz, nasıl kandırırsınız? Nerde kaldı sizin insan sevginiz, nerde kaldı sizin tanrı korkunuz?Bu şekilde bakmayınca olaya din gizel bir şey. Ama çirkinleştiren de gene insanlar… Yani bizler.O halde bizler ne yapabiliriz? Dinin bir sömürü aracı olarak kullanılmasına dur diyebiliriz.Ama din dogmatiktir, sorgulanamaz değil mi? Olduğu gibi kabullenmek gerekir dini. İşte tam da bu yüzden neler oluyorsa oluyor ya. Kandırılıyoruz, sömürülüyoruz, oyuna getiriliyoruz. Araştırmadığımız, sorgulamadığımız, olanı sadece olduğu için kabullendiğimiz, hatta çokça da başkalarının doğrularını bizimmiş gibi benimsediğimizden hep bir sömürü altında yaşamayı seçiyoruz. Doğruyu bulabilmek adına yanlış yapmayı göze alamıyoruz. Yanlış yapmaktan korkuyoruz. Ama bakın ne demiş Samuel Beckeet; “Hep denedin, hep yenildin. Gene dene, gene yenil.Daha iyi yenil.” Ama biz sevmiyoruz araştırmayı, bilmeyi, öğrenmeyi, anlamayı ve soru sormayı… Çünkü tembeliz biz. Sevmiyoruz okumayı, zordur okumak, soru sormak. Hatta bunu yapanları aşağılıyoruz biz. Entel diyoruz. (bkz. entelektüel)Ama bakınız ki, Hz. Muhammed’e bile ilk gelen vahiyde Tanrı bize okumamızı buyurmuştur: “Oku! Yaradan rabbin adıyla oku!” (bkz. oku allahın adiyla oku)Sözüm ona partinin biri, dini bu şekilde kullanmakta. Zavallı insanlara göstermelik yardımlarda bulunarak, satılmış oyları toplamakta ve gene bu insanları sömürmektedir. Kısacası kendilerini satmaktır tek yaptıkları. Sonra da ülkemizi bir bir satsınlar, bizlerde seyredelim kıçımızın üstünde, rahat koltuklarımızda oturarak.Ülke elden gidiyor işte. Hem de kimlere? Emperyalist köpeklere.Peki ya bunun neresinde adalet, hak, sevgi, merhamet…? Bunlar müslümanlığın gerekleri değil mi? Hani müslümandınız siz? Nerde kaldı adaletiniz, nerde kaldı merhametiniz, nerde kaldı kul sevginiz? Göstermelik her şeyiniz. Bunlar iyi güzel de, tanrı kanar mı bunlara?Mustafa Kemal Atatürk demiş ki;“ Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir.”Peki Atatürk bunu neden söylemiştir?Türk milleti çalışkan mıdır?Tartışılır.Türk milleti zeki midir?Zeki olanları da vardır muhakkak.Peki ya Türk milleti milli birlik ve beraberlik içinde midir?Hayır, değildir.Eğer Atatürk’ü birazcık da olsa anlamış olabilseydik, bugün bu kadar ayrılık içinde olmazdık diye düşünüyorum. Ama bizler henüz birliğin ve beraberliğin ne olduğunu anlayamamışken, bir de milliyi anlayabilelim.Bana göre Atatürk, ileriyi görebilen biri olarak ta o zamanlar ülkenin ve insanların bu günkü hallerini görerek kinaye yapmış ve bizim gerçeği görmemizi sağlamıştır.O halde kaç kişi var bu gerçeği görebilen, anlayabilen?Tarih:17 MayısYer:Ankara-Tan doğan Meydanı.Milyonlar Cumhuriyet Mitinginde. Herkes tek yürek olmuş, milli birlik ve beraberlik içinde. O halde ülkenin bu hali ne? Nerde bu insanlar? Bizler sandık başındayken onlar, onlar neredeydiler?Atatürk’ü ve bu ülkeyi kanlarını dökerek sömürge olmaktan kurtarmış onca şehidi yok sayanlar, sizlerin ne bu dünyada, ne de öteki dünyada yatacak yeriniz yok. Belki kendi yarattığınız tanrılarınız kabul eder sizi ama şehitlerimizin kanıyla sulanmış bu topraklar? Bu topraklar görmezden gelebilir mi hainliğinizi?O olmasaydı, sizler o koltuklarda rahatça oturup, ülkeyi karış karış satarak ceplerinizi doldurabilir miydiniz bir düşünün bakalım. Sizler ki büyüksünüz, büyük adam olmuşsunuz ama adam olamamışsınız ya! Gölge de edebilirsiniz, yalnız ihsan etmeyin bize yeter.Satın bakalım her tarafı bir bir, doldurun ceplerinizi milyonlarla, dolarlarla, gün gelir devran döner geliriz o kıldan köprüye, işte o zaman orda çözülür her bir mesele. Demişler ki; kefenin cebi yok.Bölün bakalım bizi ikiye. Daha ne kadar bölebilirseniz. Ne kadar silahınız varsa kullanın bize. Ama unutmayın ki; ne ekerseniz, onu biçersiniz.Peki ya şimdi ne yapıyoruz?At gözlüklerimizi çıkarıp bir kenara atıyoruz ve başkalarının doğrularını yaşamayı kabul etmeyip, kendimizi düşünmeye, sorgulamaya veriyoruz ve gerçek yerimizi öğrenip biliyoruz, ona göre yaşamayı seçiyoruz.