bildirgec.org

din sömürüsü hakkında tüm yazılar

gün gelir devran döner

lucky soul | 22 May 2009 10:09

Tanrıdan gelen, doğadan aldığımız güçle buradayız işte.
Peki ya nedir bu güç?
Yaşama olan inancımız…
Kimileri buna Din der.. Kimileriyse Felsefe…

Din tanrıya ulaşma yoludur ve kişiye özeldir. Din belki de güzel bir şeydir ama günümüzde bu güzelliğini ve özgünlüğünü yitirmiştir bana göre. İnsanlar dini kişisel çıkarlarına alet ederek dini bozmuşlar,lekelemişler ve kirletmişlerdir. Tanrıyla bir olmayı dine borçluyuzdur belki. Ama ya böyle değilse.. Tanrı ya içimizdeyse?

Günümüzde din sadece bir sömürü aracı olarak kullanılmakta ve bunu yapanlar sözüm ona dini bütün kişiler. Sizler ki eğer bir tanrının varlığına inanıyorsanız, bir dine sahipseniz bunca insanı nasıl sömürürsünüz, nasıl kandırırsınız? Nerde kaldı sizin insan sevginiz, nerde kaldı sizin tanrı korkunuz?
Bu şekilde bakmayınca olaya din gizel bir şey. Ama çirkinleştiren de gene insanlar… Yani bizler.
O halde bizler ne yapabiliriz? Dinin bir sömürü aracı olarak kullanılmasına dur diyebiliriz.
Ama din dogmatiktir, sorgulanamaz değil mi? Olduğu gibi kabullenmek gerekir dini. İşte tam da bu yüzden neler oluyorsa oluyor ya. Kandırılıyoruz, sömürülüyoruz, oyuna getiriliyoruz. Araştırmadığımız, sorgulamadığımız, olanı sadece olduğu için kabullendiğimiz, hatta çokça da başkalarının doğrularını bizimmiş gibi benimsediğimizden hep bir sömürü altında yaşamayı seçiyoruz. Doğruyu bulabilmek adına yanlış yapmayı göze alamıyoruz. Yanlış yapmaktan korkuyoruz. Ama bakın ne demiş Samuel Beckeet; “Hep denedin, hep yenildin. Gene dene, gene yenil.Daha iyi yenil.” Ama biz sevmiyoruz araştırmayı, bilmeyi, öğrenmeyi, anlamayı ve soru sormayı… Çünkü tembeliz biz. Sevmiyoruz okumayı, zordur okumak, soru sormak. Hatta bunu yapanları aşağılıyoruz biz. Entel diyoruz. (bkz. entelektüel)
Ama bakınız ki, Hz. Muhammed’e bile ilk gelen vahiyde Tanrı bize okumamızı buyurmuştur: “Oku! Yaradan rabbin adıyla oku!” (bkz. oku allahın adiyla oku)