Fransa ve Almanya’nın birleşmeye yolunda attıkları ilk adıma, Marx’ı her zaman görmezden gelmiş medyamız çok şaşırdı. Oysa ki bu ittifak, henüz 19. yüzyılın ortalarında Marx ve bir takım fikirdaşlarınca önerilmişti.

Yıl 1843. Karl Marx henüz tam anlamıyla komünist değildir (Marx’ı komünizmin kurucusu zannedenler şaşırabilir!). Ancak Rheinische Zeitung gazetesinde oldukça radikal yazılarıyla ün yapmıştır. Marx ve arkadaşı Ruge, Almanya’da siyasal ve toplumsal propaganda yürütme imkanının bulunmadığı konusunda karara varırlar. Paris’e gitmeyi ve orada Deutsch-Französische Jahrbücher (Alman-Fransız Yıllığı) adlı bir dergi yayınlamayı kararlaştırırlar. Bu isimle, Fransız ve Alman milliyetçilerinin aksine, gericiliğe karşı başarılı mücadele verilmesinin koşullarından birinin, Almanya ile Fransa arasında sıkı bir siyasal ittifak kurulması olduğunu vurgulamak istiyorlardı.

Tarihten bu küçük ayrıntı, aslında bugünlerde yaşanan FransAlmanya ittifakının (veyahut en azından ortak politik karar alma mekanizmasının) aslında 150 yıl evvel Marx’ın idealize ettiği bir oluşum olduğunu düşündürüyor. Her ne kadar basınımızda 50 sene önce Hitler’in Fransa’yı işgali sonrası Eyfel Kulesi önünde çektirdiği fotoğrafa istinaden ‘düşmanların barışması’ şeklinde lanse edilse de, Fransa ve Almanya geçmişlerinde sıkı bağlar taşır. 1830 yılında Fransa’da gerçekleşen Temmuz Devrimi sonucu işçi sınıfı ayaklanmaları ilk olarak Almanya’da gözlemlendi. Her ne kadar bu isyanlar bir takım siyasal ödünlerle sona erdirilse de, ileri de ortaya çıkacak bir dizi devrimci hareketi tetiklemiştir.

1789 Fransız Devrimi’nden sonra hızlanan milliyetçilik akımı, 19. yüzyılın ortasında emperyalist ve sömürgeci devletlerin (en başta İngiltere, ayrıca Fransa, Almanya vs.) koloni paylaşımı savaşları çerçervesinde yeniden gündeme geldi. Diğer sömürgecinin elindeki ülkeyi çalmanın yolu, o ülkede aşırı milliyetçiliği tetikleyip bağımsızlığını kazanmasını sağlamaktı. Elbette daha sonra bu ülke sömürgeleştirilmeye hazır olacaktı.

Herneyse uzatmayalım; böyle bir ortamda Fransa ve Almanya’nın çıkarları çatışıyor, ipler gitgide geriliyordu. Hitler’in Paris’i işgali gerçekten önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak bu iki ülkenin tarihsel bağları, 1950’ler sonrası yükselen Birleşik Avrupa hayallerine paralel olarak onları yeniden yakınlaştırdı. Önümüzdeki 50 yılda ne olacağını kestirmek zor. Ancak Marx’ın (ve iki ülke entelejansyasının) önemini vurguladığı ittifak, önce anti-tezini (Hitler!) yarattı; şu anda sentezi yaşıyoruz.