Nasıl oluyor da, saatler geçmek bilmezken yıllar geçip gidiyor ? Saatlerin içinden sürtüne sürtüne geçtiği, geçerken de kıvılcımlar çıkardığı tünel; bekleyiş… Ne dar, ne havasız, ne sıkıcıdır beklemek…
Çok uzun zamandır yürüyüşe çıkıyordum fotoğraf makinemle. İnsanların fotoğraflarını çekiyordum. Öyle ki, seri katillere özgü bir arşiv oluşmuş.
Geçen gün incelerken bütün insanların farklı bir şey yaptığını sandığımı, aslında hepsinin aynı şeyi yapmakta olduğunu farkedince, dehşete kapılsam mı dedim kendi kendime.
Otobüs,metro,dolmuş bekleyenler,yeşıl ışığın yanmasını,arkadaşlarını, para üstlerini,bankadaki sırasını,filmin başlamasını,yağmurun dinmesini ve yüzünde maskesiyle ölümü bekleyenler. Koşarken formunu korumayı, atıyla sıçrarken kupayı,stadyumda hangi takımın kazanacağını, uyurken uyanmayı bekleyenler… Onlar ki saatlerine bakıyorlar fotoğraflarda…
En uzun ne kadar dayanırdınız beklemeye, en çok ne beklemeye değer hayatınızda ?
Nasıl ve ne kadar, ya da neyi ?
Sonra, kendi fotoğrafım geçti elime. Zaman daha yavaş ilerlemis olsa gerek, ben güneşe bakıyorum, kaşlarım çatılmış, gözlerim kısılmış, aralık ağzıma saçlarım doluşmuş. Hala yeterince yakın değil güneş, ama az kalmış kaybettiğim binlerce yılın bana gelmesine. Ne kadar oyalamış beni meğerse.
Beklentileriniz sizi ne zamandır oyalıyor ?
yorumlar
…zaman üzerine derin derin konuşurum. bundan önceki bloglarımın bazılarında zamanın ne kadar da hızlı geçtiğini belirttiğimi anımsıyorum. zaman bazen bir hapishane oluyor benim için. içinden çıkmak istiyorum ama ne o izin veriyor, ne de ben bunun yöntemini biliyorum. Öyle bir hapishane ki bu zaman, tüm hayatınızı körelten, güzeli ve çirkini size sunup seçimi size, bana ve bizim gibi seçim yapacaklara bırakıyor..
İnsanoğlu veya insankızı kendi yarattığı değerlerin mahkumu
para ve zaman gibi!her ikisi de
akrebin gözleri gibi her an üstünüzdedir.
şöyle bi blog yapmıştım evvel zaman içinde. ve buradan çıkardığımız sonuç, beklerken de (oyalanırken de) yaşıyor olduğumuzdu..
cok guzel bi gunluk olmus cok hos yazmissin
Ben artık umursamıyorum zamanı.. nasıl olsa geçiyor oyle yada böyle,biz yaşlanmasak bile dünya bir gün pes edecek nasıl olsa…kontrol edilemiyor ve kimseyi de taktığını sanmıyorum umursamaz bir şekilde akıyor,o yüzden bende artık onu umursamıyorum……
alışıyorum zamanın geçmesine, aynaya her baktığımda her zaman aynadaki yüzümle dolaştığımı sanıyorum… fotoğraflar bu durumu yalanlıyor oysa… yukarıdaki tespit doğru, hemen hemen her zaman tekrar ediyoruz bir önceki yaşanan anları(başkalarının yaşadıklarını ya da kendi yaşadıklarımızı); yaşadıkça gözlerimdeki kıvılcımların giderek azalıyor olması üzüyor, arada sırada şarj olmak gerek, göz kıvılcımı bakımından.no beklenti no problem just yaşamaya mecbursun.