Liseli timberland ayakkabılarındı. Aceleci guguk kuşu gibi, amaçsızca! bilinçsiz bir aşka koşan. Bir deri ceketin ölüm sessizliğinde beklediğim tüm yollar tek şahidimdi. Çaresiz ağaçların masum gözyaşı idi zamansız kışa yenilmiş. Koyu bi o kadarda sararmış yapraklar.Hangimiz seviyorduk ve neden?Bence sen seviyordun ben de bu yüzden seviyordum. Sonrasında sen olmayınca anladım ki ben seni sebepsiz ve bahanesiz seviyorum. Olgunluğun evresi ve gençliğimin cehaleti yıllar sonra acımasızca eko yapıyor tüm yokluğuna. Hep ilkler unutulmaz diyorlardı ve ben de gülüyordum şimdi ise…İlk tanışmamızda ki cümleler bile aklımda oysa yıllar geçti.Merhaba merhaba ( sandalye çekme girişimi ve senin gösterişe gerek yok diyişin) ilk bakışmalar birazda çaktırmadan sonra yanımızda ki eskort arkadaşların komik bahanelerle ayrılma sebepleri.O baş başa kalış ve susarak konuşmaya çalışmalar biliyorum ki o zamanlar bu icat edilmemişti.Tek çare kantindi ve masumane bir çay ne yaparsın nescafe icat odluda biz mi söylemedik.En masum halimiz çocukluğumuzdu ve ilklerimiz şimdilerde ise birkaç anı ve kırıntıları insanlığımız. Neden bu kadar çabuk büyüdük ve neden çıkarsız sevemiyoruz illa bir şey oluyor ve yok oluyoruz.Gösterimde ki bir film gibi hayatım yaşlı doğmak genç ölmek.Her an neleri kaçırıyoruz en çokta koyan ne biliyor musun? O yeminler ve sözler sanki hiç tanışmamışız gibi belki yolda karşılaşsak öyle iki yabancı edasında geçip giden hayata uyacağız ve fark edilmeden devam edeceğiz. Hani lamba cini var ya onu bulsam herkesin o halde kalması dileyeceğim. O zamanlar hayat daha güzeldi be.Hep sevda türküleri vardı Mozart daha popüler değildi yoksa onu da dinlerdik. Arabeskti hayat ve ağabeylere ablalara özenip kişilik bulma çabalarında geçip gidiyordu. Sanki herkes bir örnek model alıp hayata devam ediyordu. Acaba herkes başkasının hayatını mı yaşıyordu. Veya yaşıyor muyuz?Şu an şimdiHeyecanı biten bir ateş misali külden cesetleriz sadece gençliğimizdi yakıcı olan. Ezansız bir rüzgarda sürüklenip gideceğiz ya da birkaç odun ve başkalarının külünü biriktirip en alt tabakada toprak ananın kucağında bir çamur hayat vereceğiz. Ama bizim hayatımız nerede.Bizim oralar kuraktı sabahları kırağı düşerdi biraz kara birazda buza benzeyen kısa süreli ama sabahın sabah olduğunu hatırlatan bir uyanıştı.Ne olur üstüme buzlar yağsın ve ben uyanayım…