Camekanda asılı şiir
Camekanda asılı şiir

SANA URGANDANBİR KOLYE BIRAKIYORUMVE KELEPÇEDEN BİLEZİKSEVERSEN EĞERDELİK DEŞİK OLMUŞ BİR YÜREKSANA BU YURDUAĞAÇLARI VE DARAĞAÇLARIVE EKMEK VE BANABİLMEK İÇİNBİR YUDUM SU BIRAKIYORUMGÖRMEN İÇİN KARANLIKTAGÜNEŞİ VE ŞAFAĞIEKEBİLMEN İÇİN HÜRRİYETİVE YAŞAMAN İÇİN BIRAKIYORUMBİR AVUÇ TOPRAK VE CANDAN BİR CANYAZABİLİRSEN EĞERBİR DAMLA KAN”ERGUN HİÇYILMAZ”Tanıyanız var mı, okuyanız var mı yazılarını ? Kendine has bir kişi. İstanbul’lular iyi bilir Çiçek Pasajını. (İstanbul’lu olmayanlar da bilir ya, benim gibi) Hemen pasajın arkasındaki sokak; balıkçıların, kokoreçcilerin sokağıdır. İşte bu sokaklardan dilkine inen daracık sokakların birinde yer alır Hiçyılmaz’ın dükkanı. Sahaf Dükkanı. Aman allahım o ne dükkan, sanırsınız antikacı. Yanlış duymadınız antika sahaf. Dükkanın içi tavana kadar dolu; ne ararsan var, ortadaki masada asık suratıyla oturmuş bir adam görürsünüz, içeri girdiğinizde. Hiç oralı bile olmaz bakmaz bile size, sanırsınız ki bütün dağları o yaratmış. Eeee haklı da hani. Spordan siyasete – edebiyattan sinemaya ne ararsan var ne sorarsan bilgisi var. Süper kültürlü ve aslında son derece mütevazı bir kişilik.Bu şiiri, dükkanının dışında camekanda asılı duruyor. “şiirinizin fotoğrafını çekebilirmiyim” dedim tabi dedi, Peki ya beraber bir resim çektirebilir miyiz dedim”, tabi dedi. Çekildik. Benimle konuşuyor ama, aklı başka yerlerde, başka birileri ile konuşuyor sanki. Belli ki kafasında çok şeyler düşünüyor. Fazla rahatsız edip dostluk kurmanın bir anlamı olamayacağını hissederek, oradan ayrıldım..Yolum her İstanbul’a düştüğünde, adını bilmediğim o sokağa uğrar, dışarıdan O’nu seyreder, giderim. Gene kitaplar arasında kalmış masasında dalgın bakışlarıyla başbaşadır.