şimdi bana şunu soracaksınız, “bu adam yeni bir gelişmeden dem vurmuyor, ne alaka ki burada bunu yazıyor?” . Gündemde herhangi bir gelişme olsa diyeceğim ki, “milletimin ey yüce takipçi insanı, alın bakın bu da var.”, lakin böyle bir durum yok.
dikkatimi çeken sıradan mevzuların yanı sıra, beni sesli ve sessiz kahkahalara boğan Türkiyemin içlerini acıtan detayların üstünü örttüm gencim, güzelim onları üzerim diye, “Güldüm ağlanacak halimin orta yerine” demeden edemedim yıllardır. Gözlerime acıyıp, onlara kıyamadım yıllardır. Çok oldu insanlar için ağlamayalı aslında, çok oldu kötüye üzülmeyeli.Lafı fazla gevelemeden girmek istediğim konuya kurbağalama dalıp, o konuyu dudağından öpüp, onu prensesime çeviresim var. Madem böyle bir hissiyatım var, o zaman şunu belirtmeliyim; her sabah izlediğim onca haber ve onca dedikodu, okoduğum gazeteler ve nette ki gelişmeler…Yok efendim “Jetset olmak için neler yapılmalı.”, “Çocouk pornosunda yeni gelişmeler.”, “Erdoğan, Merkel’ in ağzına acı biber çaldı” gibi detaylardan oluşan bu maskeli balonun, maskesiz halini düşündüren onca detayın kıymıkları artık beni çok rahatsız etti. “ben sana Bülent Bey” derim diyen bir Mustafa Topaloğlu olması da ayrı bir “yeter artık!” isyangacı oldu bizim için.
Ne demiş Tracy Chapman, “give me one reason to stay here”. Bunu derken tabii ki ayrı hayallerin ruju sürülmüştür dudaklarına. Gelin görün ki Türkiye’ nin ekonomisi dalgalı, doğusu kanlı, insanları acayip ve mutsuz ikliminde birden fazla nedenimiz varken, bu kadar anlamsız insanın arasında, bunları göremez olduk. “O”nların banknotsal cahilliklerikatarakt gibi perde perde indi, gözlerimize , dimağımıza, genç ve körpe idealist hayallerimize.
Adam örnek olmuş, gider “Bülent Bey’ sin sen.” der. Adam başbakan olmuş, gider “Merkel, haddini bil haddini” der. Ah biraz zeki olsaydı da, bunlara mahal verecek potlar kırmasaydı zamanın birinde. Biri meclis başkanı olur ve der ki; ” Benim bırakın akrabamı, 7 değil 10 göbekten hiç bir tandığım meclisde görevli değildir.” der ama damadı yanı başından ayrılmaz. Damadı her ne ise artık bilemedim. Bir diğeri, “Kroyum ama para bende” demekten vazgeçmek için ayda ortalama 100 000 YTL harcar ve bunu başarır. Artık o kro değildir. Neden mi? Hemen! Afrika’ da ilaç denekleri olarak kullanılan onca insanın ölümünden sonra, ve yan etkileri saptanması için kullanılan sözde farelerin onlar olduğunu öğrendikten sonra, elimize gelen ilaçlara hala muhtaç olan çocukların, 100 YTL gibi komik bir paraya ihtiyaçları varken, onlar sadece bir çift kol düğmesine 25 000 YTL verebildikleri için. ya da Okuyacak bunca çocuğun önünde sözde vakıf üniversiteliriyle palyaçoluk yaptıkları için. Dünyanın yüzde ikisi ( % 2 ) olduklarının farkında olmanın verdiği hücresel tatminin(mastrbasyon), tam olarak bir çocuk pornosu olduğunun farkında olmadıkları ve olamayacakları için.Gelelim Bülent Bey’ e. Bize ne ki, o kadınmış, değilmiş? Hatta bize ne ki, Mustafa ona bey dermiş ya da demezmiş. Bülent Bey onu dava edecekmiş, ben de onu edebilir miyim sizce, seçici geçirgen okuyucular? Seda Sayan kocasının kafasına yüzük atmış, aman da aman. Ah sözde kürdi federe devleti teröristleri, genç öğretmenlerimizin mutlak bilgi miğferine kaç kaleş mermisi sıkmıştır acaba? Daha bu konu üzerine sorulacak binlerce soru arasında Seda Sayan’ ın parmağı kesilse bile umrum duyarsa “ben ben değilim” derim, kendime saygımı yitiririm.
Günüme güzel bir hayalli düşleyerek başalayacağım yine de. Onca gelecek tecavüzüne, onca dangalaklığa, yüzlerce para budalasına rağmen iyiyi düşünerek başlayacapım her gün. Birimiz daha iflas ederse, kalacak diğerlerinden olursam eğer onlara içimdeki dokunulmuş ya da dokunulmuş heveslerimin ellerini uzatacağım. Genciz daha dostlarım. Geç ve güçlü. Yükselmek için beklediğimiz sadece biz olmamız ne yapacağımıza karar vermemiz. İnandım ve devam ettim, edeceğim.Düşlemek harika, Gerçekleştirmek bir mücizenin hazzı, tadımız sadakatsizlikten uzak sevgili dudaklarında saklı olsun.