Karşımda salkımında üzüm gibi dizilmişler ağzımdan çıkacak tek lafa bakıyor ve yüz hatlarımın ne kadar değiştiğini gözlemleyebilmek için kaçamak bakışlar atıyorlardı ve biliyordum ki bu onlara yetmıyordu.ben ise çoğunlukla sıkkın ama neşeli görünmeye çalışan, bir yandan da gizemini koruma savaşı veren biri gibi kıvranıyordum. yüz hatlarımı olabildiğince düşürmemeye çalışarak bir nevi düşük kalite yapıştırıcı kullanılmış duvar kağıdının bulunduğu zeminde kalma savaşını veriyordum. içimden kendimi aşağılıyor tüm moralimi yine kendim yerle bir ediyor sonrada karşımdakine;-ah ha hah hah o olay çok komikti moruk-evet evet yüzündeki ifadeyi görünce yerleri yaladım-hıhımgibisinden ağzımdan manasız cümle salınımları çıkıyordu. lanet olsun jovanna az gül be kadın, duvar kağıdı düşüyor hemen yapıştırıcıyı tazele-ah ha hah ha bilmezmiyim hiç,bu pislik herif beni duvara yapıştırmıştıbaşaracaksın evet aralarında iki tarla faresi dışında kimse çakmıyor devam et bebeğim. hayır hiçbir şeyi başaramıyorsun dilanın ve gökhanın bakışlarını görüyor musun. seni aptal ucube yabanıl insan, onlar çaktılar işte ve boyaya dökülen tiner gibi gittikçe yayılan bir dalgayla tüm ortamdaki kişilere sirayet edip, sana karşı bir duvar oluşturacak ve senin bu küçük kumpasın onların sırtlarının sana dönüp seni oldugun yerde nokta gibi gösterecek kamera açısıyla tepende irtifa kazanarak uzaklaşmalarına sebep olacak ve bu veda da el sallama faslı bile olmayacak.Bir toplulukta bir kişi dahi kendinizle oynadığınız bu oyunun farkına vardığında işte ozaman zincirleme reaksiyonun ilk halkası kırılmıştır ve bu durumda kendinize bir köşe belirleyip oraya sinip ağzınızda biriktirdiğiniz bayat kurabiyeleri yutmak için son paranızla ısmarladığınız überberbat filitre kahvenizden bir yudum almanız kaçınılmazlığının son hudutlarında salınırken ona karşı koymanız yersizdir.Eğ başını jovanna bebeğim eğ ve boğulmamak için bir yudum al.
yorumlar
thing bir hikaye aklıma geldi, bak yazayım üşenmeden. hatırladığım kadarıyla.ressamın biri aylarca uğraşarak bir sanat eseri ortaya çıkarmış ve üstadına götürmüş. üstadı resmi şehrin göbeğine götürmesini ve yanına kırmızı bir kalem bırakmasını, beğenmedikleri yerleri işaretlemelerini isteyen bir yazı koymasını söylemiş. ressam dediğini yapmış ve bir hafta sonra gitmiş. resmin her yeri kırmızı çarpılarla doluymuş. ee ressam çok üzülmüş. üstadı bu kez bir saat içinde kendisine yeni bir resim yapıp getirmesini istemiş. ressam yapmış getirmiş. yine resmi şehrin göbeğine götürmesini fakat bu kez yanına paleti ve fırçalarını koymasını istemiş. beğenmediğiniz yeri düzeltiniz diye de bir tabela koymasını istemiş. ressam yapmış tabe deneni. bir hafta sonra gitmiş bakmış ki resimde tek değişiklik yok.ya işte böyle. onlar ermiş muradına ben bakayım yazıya.boğulmamak için bir yudum su almak gibidir bazen işte hayat. susuz nasıl boğulacaksak. su içmekten kendimizi alamayız. içten bir yazı jovanna.
slm thing kurgulama zayıf ibareli lafın hafif kalır dostum burda bir kurgu yok.bir hikaye yok.bu yazıdaki amaç evrenin herhangi bir yerinin herhangi bir anındaki herhangi bir kişinin herhangi nedenlerden ötürü hissettiği bir olgu var.yazarın net anlaşılmak gibi bir derdinin de olmadıgına da değinip geçtikten sonra önümüzdeki tek handikap virgül kalıyorki ben stil sahibi olarak virgülleri olması gerektiği yere monte ettim fakat cümlelerimin uzun olması kaidesiyle böyle bir karmaşa çıkmış olabilir.yorum yetersiz olmuşhey morfik üstad da üstadmış ha diyerek ve içtenliğimden dem vurdugun için içtenliğine karşılık veriyor ve seyirttirerek sol köşeden dönüp gözden kayboluyorum.