Karşımda salkımında üzüm gibi dizilmişler ağzımdan çıkacak tek lafa bakıyor ve yüz hatlarımın ne kadar değiştiğini gözlemleyebilmek için kaçamak bakışlar atıyorlardı ve biliyordum ki bu onlara yetmıyordu.
ben ise çoğunlukla sıkkın ama neşeli görünmeye çalışan, bir yandan da gizemini koruma savaşı veren biri gibi kıvranıyordum. yüz hatlarımı olabildiğince düşürmemeye çalışarak bir nevi düşük kalite yapıştırıcı kullanılmış duvar kağıdının bulunduğu zeminde kalma savaşını veriyordum. içimden kendimi aşağılıyor tüm moralimi yine kendim yerle bir ediyor sonrada karşımdakine;
-ah ha hah hah o olay çok komikti moruk
-evet evet yüzündeki ifadeyi görünce yerleri yaladım
-hıhım
gibisinden ağzımdan manasız cümle salınımları çıkıyordu. lanet olsun jovanna az gül be kadın, duvar kağıdı düşüyor hemen yapıştırıcıyı tazele
-ah ha hah ha bilmezmiyim hiç,bu pislik herif beni duvara yapıştırmıştı
başaracaksın evet aralarında iki tarla faresi dışında kimse çakmıyor devam et bebeğim. hayır hiçbir şeyi başaramıyorsun dilanın ve gökhanın bakışlarını görüyor musun. seni aptal ucube yabanıl insan, onlar çaktılar işte ve boyaya dökülen tiner gibi gittikçe yayılan bir dalgayla tüm ortamdaki kişilere sirayet edip, sana karşı bir duvar oluşturacak ve senin bu küçük kumpasın onların sırtlarının sana dönüp seni oldugun yerde nokta gibi gösterecek kamera açısıyla tepende irtifa kazanarak uzaklaşmalarına sebep olacak ve bu veda da el sallama faslı bile olmayacak.