İzin versem canımı acıtacağından adım gibi emindim!Bakışlarından anlıyordum,tavırlarından.tanıdık geliyor bu durum,ilgilenmiyorum……Kahvaltı yapıyoruz,diğer iş arkadaşlarımızda var.Çayımı karıştırmaya yelteniyor,sinirleniyorum.Sakın!!!Biryerlerden anımsıyorum çay kaşığının o halini.Elinden gelse boynunu bükecek gibi,dillenip dokunmasın diyecek…bir kez yeterdi,fazla bile geldi,o eskidendi!Kaşık ile aramızdaki tirajı komik bakışmalarımıza hemen son veriyorum.Kalabalık bir ortam,kırmak istemesemde sert bir tepki veriyorum.Sakın!!!Hemen sonra toparlıyorum.O gün ağzı kulaklarında bir polyannayı oynuyorum.Hayırdır Ela hanım diyorlar,bilmem inşALLAH diyorum……gün sakin geçiyor,akşam da.Acaip birşey bu sükuneti bozacak gibi.Ve saat 00:00Gelip yanıma oturuyor.-çayını O mu karıştırırdı?Soğuk kanlıyım.-Bazen.-Onu hala seviyor musun?-Seni ilgilendirmez….Onu hala seviyor musun? Ne bu şimdi? Soru mu?Kafamda aynı cümlelerden oluşan bir soru yumağı…Onu hala seviyor musun?…Mavi bi adadayım.Düşleri maviye boyalı bir adamda.O adam hep yanıbaşımda.Dokunabiliyorum düşlerimde O’na..!Kumral saçlarına ve bakabiliyorum tebessümlerinin ardına.bir med cezir olmalı bu.3 yıl öncesi ve şu zaman arasında mekik dokuyorum.Mavi adada,düşleri maviye boyalı adamdan çekip alıyor ventilatör sesleri.Hayat devam ediyor diyen ritimler gözüme çarpıyor az ötemde.İyimisin diye soruyor şu zamandaki ve onu hala seviyor musun diye soran adam.A…Evet…İyiyim.Yüzüme bakıyor.Tanıdık bir bakış.neden bu kadar benzetiyorum mavide bıraktığım adama?İşte Onun bakışları…Onun saçları…Onun sakalları…Gerçekten benziyor mu?Benzemesinimi istiyorum? Ama izin versem canımı acıtacak biliyorum.Sen uyu ben devam ederim diyor önlüğünün cebinden çıkardığı minik beyaz hapı uzatarak…-Ona ihtiyacım yok(Gülümsüyor)-14 şubatta ne yapıyorsun?(yuhh diyorum içimden)-Çalışıyorum-Çok güzel.Peki akşam yemeğini nerde yemeyi düşünüyorsun?Bakışıyoruz.Yalvarır gibi bakıyor.”Evet de” der gibi…Onun gibi …Düşlerimde asılı kalan adam gibi……Issız bir adada gibiyim.Hem biri gelip kurtarsın istiyorum.Hem hiçkimse dokunmasın.İzin versem canımı acıtacak biliyorum.İzin veriyorum…-Evde yemeyi düşünüyorum ya sen?-Şahane bir yer biliyorum.Şehrin biraz uzağında.Sahil kenarı.Muhteşem dinletileri var.Görmelisin Ela.O keman sesini dinlemelisin.Benim kadar iyi çalabiliyormu diye soruyorum gülümsüyor……3 yıl önce bu zamanlar Onu İç Anadoluda bırakıp Marmaraya gitmiştim.Boğazımda acı bir düğüm.Yutkunamıyordum….Ventilatör sesleri.Düşümden düşürüyorlar habire.Düşünemiyorum.-Ne dersin?Olur diyorum.bu durumlarda radyodan yükselen şarkı mutlaka durumunuza uyar ya da siz uyarlarsınız.BENİ KAYBETTİN ARTIKSEN ÇOK BEKLEYECEKSİN……İç Anadolunun sevdiğim bir şehrinde çalışıyordu sevdiğim adam.11 Şubat.11 gül…Telefona sarılıyorum.-Seni seviyorum-Bende seni.İyiki doğdun.12 Şubatta O nu orda bırakıp,başka bir yere Marmaraya gidiyorum.Uzun bir ayrılık oluyor.Sonrası güzel ama.Şuan geçmiş yıllarda o zamanlar sonrasını değil,tamda o günleri düşünüyorum.Bir yaş daha yaşlanırken yaşlar gözümdeMavi adadaki adamın yerine başka bir jön almaya hazırlanıyorum çok iyi düşünemeden hemde.Hayat öyle ya da böyle devam ederken,gayri ihtiyari başımı kaldırıyorum gözlerimi diktiğim noktadan.Karmakarışık zikzaklar yerini sadeliğe uzunca bir film şeridine bırakıyor.İşte birkaç adımda başındayım.Diğer yanında bulunan kadının inanılmaz çığlığı sinirlerimi bozuyor.Kırk dakika çabanın sonunda birbirine kenetlenmiş eller alınlardan süzülen boncuk boncuk terlerle artık çözülüyor.Hiç bilmediğim bir hayatın kadını karşımda…Kadının belkide düşleri maviye boyalı adamı kaybediliyor…Bu işe başlayınca bazı duygularınızı kaybediyorsunuz.Yeni oluşumlar ortaya çıkıyor.Hissizlik.Onu kaybedeli çok olmadı.Çeyrek saat sadece.Kendi hayatıma dönüverdim bile.öylede olmalı zaten.Üzülüyorsunuz elbet.bazen uzun zaman etkisinde kaldığınız oluyor.İlk şokum,bekçi olan babasının silahıyla beynini parçalayan 18 yaşındaki gençte olmuştu.Dedim ya değişiyor.Bazen hemen geçiyor,bazen geçmek bilmiyor……Odama geçince şükrediyorum ALLAHA.hangi coğrafyada şimdi bilmiyorum,hangi iklimi yaşadığınıda,belki şu saatte karlar yağıyordur saçlarına,belki başka bir kadının yatağında…Ama nefes alıp verebiliyorsun ya (İNŞALLAH) deyip teselli buluyorum.Radyoyu açıyorum.SENİ HASTALIKTADA SAĞLIKTADA YANIMDA GÖRMELİYİM…Yooo bu kadarı fazla deyip kapatıyorum.İki kahveyle içeri giriyor yeni jönümüz.Birini bana uzatıyor.Hadi iç,iyi gelir.İçelim diyorum içelim.Ölene,kalana,uyuyana,dalamayana,uzaktakine,yakındakine,düşlerime,düşlerimden düşebilene,ha bide eskiye ve yeniye…Bakıyor hiçbirşey söylemeden.Ve ben zaten yeterince şekerli olan kahveme bir şeker daha atıyorum.ardından karıştırmasını rica ediyorum.İyi olmadığımı anlıyor karıştırırken kafasındakiler ile birlikte kahvemi…Bir yudum alıyorum.Ve Ona herşeyin fazlası zarar diyorum,yük haddinden fazla olur ya kaldıramazsın onun gibi birşey işte,kaldıramıyorum.Çok şekerli oldu bu kahve…Kapıya doğru yönelirken dönüp bakıyor,14 Şubat sabahından 15 Şubat sabahına kadar çalışmayı düşündüğümü söylüyorum.Bakıyor…Bakıyorumda o kadarda benzemiyor……Şimdi nerde olduğunu bilmediğim adam…Şarkıdaki gibi;BU HASRETLİK DENİZİNDE BOĞULMADAN GEL dedirtiyor kendi kendime..!